Gerçek şu ki, insanlık var oldu olalı, şeytan ve peygamber yolu hep mücadele içinde olmuş ve kıyamete kadar da olacaktır. İlk insan Hz.Adem’ le başlayan insanlık imtihanı, insanoğlu yaratılmadan evvel başladı. “Rabbin o zaman meleklere demişti ki: ‘Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Artık onu düzenleyerek (hilkatını) tamamlayıp ona da ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal (bana) secdeye kapanın.’ Bunun üzerine İblis’ten başka bütün melekler secde etmişlerdi. O (İblis) büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. Allah: ‘Ey İblis, iki elimle (bizzat kudretimle) yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yücelerden mi oldun?’ buyurdu. İblis dedi: ‘Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın‘ (Sâd, 38/71-76. Ayrıca bk. A’râf, 7/12; Hicr, 15/29; Secde, 32/8-9)”. Demek ki, en yüce bir melek iken onu şeytan yapan; kendini, onu yaratanın yerini koyarak, “kendisinin daha üstün olduğunu söylemesi ve kibiri olmuş”. İnsanlık hiçbir dönem peygambersiz bırakılmamış. Şeytan ve uşakları, Allah varlığını inkar etmemiş, ancak Allahı(cc) düşman kabul etmişlerdir. Dinsiz ya da deist’liğe yol açan; şeytanın da şeytanı olanlar, tesadüfen dünyaya geldiklerini ve hiçbir kuralı kabul etmeyen, Kuran ifadesi ile “Allah’ın (cc) habis kullarıdır”. Zaman içinde hak din islam olana kadar, bütün dinlere ait ne kutsal kitap varsa, Allahın(cc) izniyle, Allah’ın (cc) korumasından çıkmış ve tahrif edilmesine izin vermiştir. Allah (cc) tarafından tahrifatlarına izin verilmiş bu kutsal kitaplar ve peygamberler, Kur’an ehlince kutsal görülmüş, hürmet edilmiştir.
“Resul-i Ekrem(as), Kur’ân’ın lisanıyla onlara der ki: “Kitaplarınızda benim tasdikim ve evsâfım vardır. Benim beyan ettiğim şeylerde, kitaplarınız beni tasdik ediyor(Ali İmran Suresi 3:93-3:61). “Tevrat‘ınızı getiriniz, okuyunuz. Ve geliniz, biz çoluk ve çocuğumuzu alıp, Cenâb-ı Hakkın dergâhına el açıp, yalancılar aleyhinde lânetle dua edeceğiz” diye mütemadiyen onların başına vurduğu halde, hiçbir Yahudi âlim veya Nasrânî bir kıssîs, onun bir yanlışını gösteremedi. Eğer gösterseydi, pekçok kesrette bulunan ve pek çok inatlı ve hasetli olan kâfirler ve münafık Yahudiler ve bütün âlem-i küfür, her tarafta ilân edeceklerdi. Hem pek çok Yahudi uleması ve Nasârâ uleması ikrar ve itiraf etmişler ki, “Kitaplarımızda Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmın evsâfı yazılıdır(19. Mektub: 235-243)”
“Tevrat, İncil, Zebur gibi kütüb-ü mukaddese, pek çok tahrifata maruz oldukları halde, şu zamanda dahi, Hüseyin-i Cisrî gibi bir muhakkik, nübüvvet-i Ahmediyeye (a.s.m.) dair o kitaplardan yüz on dört işarî beşaretleri çıkarıp Risale-i Hamidiye’ de göstermiştir(Risâle-i Hamîdiye: s. 52-94.), o risaleyi de Manastırlı merhum İsmail Hakkı tercüme etmiş. Kim arzu ederse ona müracaat eder, görür”. Mesela; “Tevrat’ın üçüncü bir âyeti: “Muhammed” ismi, o kitaplarda Müşeffah ve el-Münhamennâ ve Himyâtâ gibi Süryânî isimler suretinde, “Muhammed” mânâsındaki İbrânî isimleriyle gelmiş. Yoksa sarih “Muhammed” ismi az vardı. Sarih miktarını dahi hasûd Yahudiler tahrif etmişler(Yusuf Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 112-113; Kastalânî, el-Mevâhibü’l-Ledünniye, 6:189.)”, Tevrat’ın bir âyeti daha: şu âyette Muhammed lâfzı, “Muhammed” mânâsında Süryânî bir isimde gelmiştir. “Muhammed, Allah’ın Resulüdür. Mekke onun doğum yeri, Medine hicret yeri, Şam onun mülküdür. Ümmeti ise hamd edici kimselerdir(Dârîmî, Mukaddime: 2; Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:346-351; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:739; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 116; Ebu Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve, 1:72)”, Tevrat’ın diğer bir âyeti daha: “Sen benim kulum ve Resûlümsün. Sana Mütevekkil ismini verdim(Buharî, Büyû’: 5; Burhâneddin Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:346; Dârîmî, Mukaddime: 2; Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe, 1:17; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 2:326; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 105, 135; el-Acurrî, eş-Şerî’a, 444, 452; Kastalânî, el-Mevâhibü’l-Ledünniye, 6:192.)”, Tevrat’ın Beşinci Kitabının Otuz Üçüncü Bâbında şu âyet var: “Hak Teâlâ, Tûr-i Sina’dan ikbal edip bize Sâir’den tulû etti ve Fâran Dağlarında zâhir oldu. İşte şu âyet, nasıl ki “Tûr-i Sina’da ikbal-i Hak” fıkrasıyla nübüvvet-i Mûseviyeyi ve Şam Dağlarından ibaret olan “Sâir’den tulû-u Hak” fıkrasıyla nübüvvet-i İseviyeyi ihbar eder. Öyle de, bil’ittifak Hicaz Dağlarından ibaret olan “Fâran Dağlarından zuhur-u Hak” fıkrasıyla, bizzarure risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) haber veriyor. “Hiç şüphesiz, Allah katında (tek ve gerçek) din İslam’dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, ancak aralarındaki “kıskançlık, azgınlık ve aşırılık”(bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk gören(ve karşılığını verendir)(Ali imran, 19 ayet)”. Bunu kabul etmeyen diğer din tebaları, istekleri doğrultusunda kitaplarını tahrif etmiş, uyduruk kitaplarını da kutsal kabul etmişlerdir. Bu kavimlerin en şeriri, vahşisi; “on emri” hiç takmayan, Yahudilikten, siyonistliğe evrilen topluluklardır. Putperestlik(şeytaniyet veya Yehova Tanrısı), cinayet, zina, faiz, kendileri dışında bütün insanlığı köle görmesi, emperyalist savaşları, çocukları bile katletmeyi cihat kabul eden Allah’ın(cc) lanetli canavarları haline geldiler.
İsrailoğulları (gerçek Museviler hariç), diğer kavim peygamberlerine zulmetmiş, azgınlaşmış, cinayetler işlemiş ve dahi kendi peygamberlerine bile defalarca ihanet etmiş, Allah indinde lanetlenmiştir. “Yahudiler, Allah’ın eli bağlanmış!” dediler. Asıl kendi elleri bağlanmıştır ve söyledikleri yüzünden lânetlenmişlerdir. Aksine O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun azgınlığını ve inkârcılığını kuşkusuz arttıracaktır. Onların arasına kıyamete kadar sürecek düşmanlığı ve kini saldık. Ne zaman savaş ateşini tutuşturmuşlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk için çaba harcarlar; Allah ise bozguncuları sevmez(Mâide suresi – 64.ayet)”.
Bu lanetli kavmin canavarlıkları ve insanlık dışı halleri, yaratılmış ne varsa onları bile isyan ettirecek gelmiştir. Bu nedenle, Kur’an-ı Kerim, ahir zaman da olacak hallerden birisinden şöyle bahseder. “Müslümanlar, Yahudilerle harp etmedikçe kıyamet kopmayacak. Harp olacak ve Müslümanlar onları yenip öldürecekler. Öyle ki, Yahudiler ağaç ve taşların arkasına saklanacaklar, o ağaç ve taşlar konuşarak, ‘Ey Müslüman, ey Allah’ın kulu, arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür.’ diyecek. Sadece arkad ağacı(Karaçalı, sincan dikeni bitkisi) haber vermeyecek, çünkü bu ağaç, onların ağacıdır(Ennihaye, cilt 1, shf. 87, 103, 104, 117; İbni Mace, cild: 2, shf: 1363; Müslim, cild: 4, s. 2239)”, “Onlar toplu olarak sizinle savaşmazlar, ancak müstahkem şehirlerde yahut surların ardında sizinle savaşmak isterler. Kendi aralarındaki çekişmeleri oldukça çetindir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalpleri dağınıktır. Öyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur(Haşr, 59/14)”. Yıllar önce gazetecilerin, İsrail Devleti’nin o günkü başbakanı Şimon Perez’e “Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor” diye hatırlattıklarında, Perez şu cevabı vermişti: “Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz(Tercüman Gazetesi, Ergun Göze, 1986)”, Doğru demiş ! Zaman gelmiş, bu savaş başlamış ancak Şeyh Ahmet Yasin’in dediği hale gelmişiz; “…Allahım! Ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum”.
En vahimi ve tehlikeli olanı da içimizdeki İsrail ! İsrail’in en büyük terör örgütü ABD, Avrupa Birliği ve ABD’nin kurdurduğu Birleşmiş milletler ve onların PKK, DEAŞ, FETÖ ya da adları değişik, piyon ve uşak örgütleridir. Gördük ki, hepsinin adını bile telaffuz etmekte basit kaçacak insanlık dışı halleri var. Ülkemin son birkaç yıldaki halini düşünüyorum! FETÖ ihaneti gecesinde, darbe tankları önünden sıvışarak, daha güvenli bir eve geçip, televizyon karşısında kahvesini yudumlarken! darbenin başarılı olmasını ve kendisine biçilecek görevi bekleyenler; kurulan masada İsrail’in açıkça desteklediği PKK/YPG/FETÖ örgütlerinin desteğini aldığı ve kimsenin ses çıkarmadığı masa ortakları ve dostları !, tüm insanlık önünde göstere göstere soykırım yapan canilere, dünya!da sadece Tayyip Erdoğan gibi bir liderin direncini ve çırpınışlarını küçük gören masa ortakları, dalga geçer gibi, hiçbir şey yapmıyor diyen ve acımasızca eleştiren aynı safta olduğuna inandığımız küçük ortakları! acaba seçim döneminde dost kabul ettikleri HDP/PKK varlığına, FETÖ gibi ihanet şebekesine bir tek kelime etmiş midir! İşte ülkem için en büyük tehlike bunlar. İsrail’in büyük hayalinin önünü açacak ortaklar gurubu/grupları!. Hani diyorlar ya: İsrail’in asıl hedefi Türkiye, doğru. İsrail’in güvenliği için Suriye, Irak ve Mısır’ı dizayn edenlerin, elbette Türkiye’ hedeflerinde olacaktır. Ortaklardan ehli insaf birisinin dediği gibi , “Allah(cc) ülkemi bu masanın şerrinden korumuş”, yoksa ülkemin hali nice olurdu !…
Şimdilerde dağılan masanın ortaklarından biri, “”Her yüzyılda insanlığın başına bela olmuş, birkaç psikopat çıkıyor. İçinde bulunduğumuz yüzyılın, baş psikopatı da hiç şüphesiz ki Netanyahu’dur.” demiş, ne kadar doğru söylemiş! ancak Hamas’ın mücahitler grubu söylemini yadırgamış ve bunun Filistin halkını zora düşürebileceğinden bahsetmiş. Samimiyetine inanalım mı!. İyide ondan evvel twit atan kendi milletvekili, Hamas ile PKK aynıdır demiş, zılgıtta yememiş. Peki, yıllarca minicik İsrail toprağını bu hale getiren, şamar oğlanına dönen Filistin yönetimi ve içindeki fos örgütler değil midir !. ABD den maaş aldığı söylenen yönetim, bu iddiayı haklı çıkarmıyor mu! Hamas’ın 50 yılı aşkındır direnen en küçük üyesi Filistinli bir çocuk şöyle demiş: “Siyonist güçlerin Gazze’ye kara harekâtı düzenleyeceği söyleniyor ne düşünüyorsun?” sorusuna şu yanıtı veriyor; Normaldir. İçeri girsinler. Şehit mi olacağız? Bizden sonra başkaları gelecek. Biz onların burnunu sürteceğiz. Binaları yıktılar, dünyanın altını üstüne getirdiler. Çocuklar gençler şehit oldu… Olsun. Bunların hepsi toprağımıza feda olsun”. İşte İsrail’in korktuğu, bu ruhu taşıyanlar. Bundandır ki, Hamas ile savaş adına, bunlardan korktuğu için, 10 binleri bulan öldürdükleri Filistin halkının nerede ise tamamı savunmasız çocuklar, kadınlar ve masum insanlar. Her şeye rağmen, ben de ülkemin çok büyük çoğunluğunun bu inanca ve bu ruha sahip olduğu kanaatini taşıyorum! Silahsız elleriyle, iman dolu göğüsleri ile değil FETÖ gibi İsrail’in uşaklarına dersini vermek, efendilerinin ülkeme göz dikmeleri durumunda, gözleri anında oyulacaktır. Vesselam…