Bir okurum yazmış:
“Çok değerli Resul hocam
Yazınızı okudum. Tek yanlı bakış açısıyla CHP’yi karalarken karşısında yer alan Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalama zihniyetinde olan bir iktidara tek toz kondurulmamış olması bana yaman çelişki gibi göründü. Bu ülkede 1923 yılından 2024 yılına geldik. Hala 1938 ve sonrası CHP’yi bugünün Dünya konjonktüründe yargılıyorsunuz. Bu halkın eğitim seviyesi daha düşük kesimleri için geçerli olabilir. Ancak bilimin yolunu seçen bir bilim insanının bu düşüncede olması, olaylara objektif olarak bakamaması çok acı.
Mesele İmam Hatip Lisesi mezunu birinin THY gibi teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren bir kuruluşun başına getirilmesi değildir. Bu göreve gelen kişinin liyakat durumudur. Bugün liyakat yerine dini görüşler hatta tarikat üyeliği kriterleri dikkate alınarak yapılan çoğu seçim ülkeyi bu çıkmaza getirmiştir. Buna dış güçler, dünyadaki değişimler savıyla yaklaşmak üzücüdür. Bilime inanan bir bilim insanı liyakat ve iş deneyiminin doğruyu bulmada çok önemli olduğunu bilmeli ve inanmalıdır. Bizler bilim hayatımızda hep aynı şeylerden şikâyet etmedik mi? Ama gerçek olan, bir zamanlar milleti küçük görenleri yargılayanların bugün daha beterini yaptıklarını görmek. Haklısınız o küçük görülen halk doğruyu görmüş, ve gerekeni yapmıştır. Gelecek günlerde de yine gerekeni yapacaktır. Sevgi ve saygılarımla..”
Cevabı yazım…
“…Bilime inanan bir bilim insanı liyakat ve iş deneyiminin doğruyu bulmada çok önemli olduğunu bilmeli ve inanmalıdır. Bizler bilim hayatımızda hep aynı şeylerden şikâyet etmedik mi? ”. Ama gerçek olan, bir zamanlar milleti küçük görenleri yargılayanların bugün daha beterini yaptıklarını görmek. Haklısınız o küçük görülen halk doğruyu görmüş ve gerekeni yapmıştır. Gelecek günlerde de yine gerekeni yapacaktır…” Aynısını paylaşıyorum, inanıyorum da. Ancak, şunu çok daha iyi biliyorum. Bu ülkeyi hizaya sokacak olan muhalafettir. Önce sizlerde benim dediğim gibi deyin, muhalafet “milli” olsun, ecdadımı (M.Kemal Atatürk gibi) siyaset üstü tutsun, terör partisini lanetlesin(sizlerde), milletine kurşun sıkanı en azından bilirim sizde sevmezsiniz, şu FETÖ yü kucaklamasın ve lanetleyin, lanetlesin; sonra bana/size kim daha refah sunabilecek iş icraat yaparsa onu zaten millet seçiyor. Bak ben milletin seçtiğine hiç saygısızlık etmiyorum, göbeğini kaşıyan cahiller demiyorum, bu iktidarın her şeyi doğru demiyorum, “Hala 1938 ve sonrası CHP’yi bugünün Dünya konjonktüründe yargılıyorsunuz ” yapmıyorum, sadece yaşadıklarımdan/bana yaşatılanlardan serzenişte bulunuyorum…. Yukarıdaki olumsuz olarak yaşadıklarımı bir Allah’ın kulu inkar etmez… Bilim/bilim insanı yanlışa niye yanlış demesin… Çok farklı düşünebiliriz de ama bir şeyde farklı düşünce olmaz. Ülkemi yeşil/kızıl hangi terör kucağına kim atarsa atsın onun karşısında olmak, İNSAN olmaktır… Bunun siyaseti olmaz. Vatan yoksa hiç bir kutsal, ya da insan hakkı kalmıyor. Bakın Gazze’ de yaşananlara, 3-5 köpek öldü diye sokakları terörize eden kuruluşlar, kadın hakları savunucuları, on binlerce masum katledilirken GIKLARI çıkmıyor, bak buna da beraber lanet okuyalım, iç çekelim. CHP millete/ülkeme kazandırsın, inanın hep iktidarda kalacaktır! …”. Sayın hocam, sizi hiç incitmedim, incitmem. Demokratik kültürü almış birilerinin de iktidarı milletin seçtiğini bilir ve saygı duyarım. Ortak paydamız vatan ve vatanı korumak. Vatansız olanının ekmeği de aşıda namusu ve hiç bir değeri kalmıyor. En kötü devlet bile kuzgunları uzak tutuyor. Yeter ki milli olsun. Ortak düşmanımız teröre (Örgüt ya da değişik sopalarla) ortak lanet, ortak düşmanımız ötekileştirmek, ortak lanet; ortak düşmanımız yoksulluk, ortak lanet; ortak düşmanız cehaletin her türlüsü; ortak lanet… Milli bir muhalefet, ülkeye hizaya sokacak en büyük güç. Güçlensin, yeter ki kulağını halkına versin, hepimiz mutlu oluruz. Asla karşısında olmayız, olamayız… Daha müreffeh, huzurlu günler görmek dileğiyle, saygılar sunarım…” şeklinde olmuştur.
Ben halen aynı kanaatleri hararetle savunanlardım. Toplumsal Barışın Tesisisi’ni hem de büyük çapta siyasiler sağlar. Seçmen kitlesini onlar, liderler yönlendiriyor. Ve okurumun yazdığı bir cümleyi alıyorum. “…Bu ülkede 1923 yılından 2024 yılına geldik. Hala 1938 ve sonrası CHP’yi bugünün Dünya konjonktüründe yargılıyorsunuz..” . Ne yazık ki o yıllarda kalmış bir zihniyet hala düzelmedi. Genetik kodlarında, halka rağmen halka düşmanlık ve jakoben bir anlayış parti programlarında bile var. İktidara oy veren milyonlara hakaret ederken ya da edenleri protokolde ağırlarken, bu hakaret ettiğiniz kitlenin oyunu almadan nasıl iktidar olacağınız! matematiğini bile hesap edemiyorlar…
Bu milletin halen örfüne, adetine, dinine, geleneğine, inancına velhasıl toplumu ayakta ve diri tutan manevi dinamiklerine ezeli düşman bir muhalefetin, iktidar olması ya da olması durumunda uzun süre kalması iktidarda imkansızdır, hemen maskesi düşer.
Biz yazmaktan bıktık… Atamızı maske yaparak! Anlı şanlı yazarların, “… 2 bin 500 liralık satış fiyatıyla tartışmalara neden olan ‘Mustafa Kemal’ kitabı, 3 saat 56 dakika içinde tükendi. 1881 adet olarak satışa çıkarılan kitaptan 4 milyon 702 bin 500 TL gelir elde edildi..”, şimdilerde en düşük fiyatı 500 TL den satılıyor. Altılı koalisyonun belediyelerinde, kitap çıktığında, bütçesi parti ya da belediyelerden olacak şekilde satın alınarak yazarı köşe edildi… Atatürk’ün kaleme aldığı eser olan Nutuk(eminim orijinalini bir çok Kemalist okumamıştır bile), en yüksek 30 liraya satılırken, yazar’ın kaleme aldığı “Mustafa Kemal Atatürk” kitabının 83 kat daha pahalı olması “Atatürk’ün kaleminden pahalı Atatürkçü” yorumlarına neden olmuştu…”. Geliri, hangi “Atatürk ya da ihtiyaç vakfına bağışlandı! duyalım aferin diyelim, ey okurum… Aynı kişinin, “Bitez’de bulunan villasının ‘ticari alan’da kalmasına rağmen ‘konut’ olarak inşa edildiği, 142 metrekare ruhsatı olan villanın kaçak inşaat faaliyeti ile 310 metrekareye çıkarıldığı da belirlenmişti..”. Onu servete boğanlardan GIK çıkmadı, çünki onlar adına, iktidara ve onlara oy veren seçmene küfür eden bir kalemşör, ücretini peşin almıştı!…
Kimin ne kadar kazandığı hiç kimseyi ilgilendirmez, ancak mesele toplum huzuru ise, bunu kim, nasıl bozarsa onun karşısında olmak gerekir. Bununla mücadele eden özel/tüzel kişiliği desteklemek lazım. Benim hırsızım/senin hırsızın olmaz… Olursa, toplum huzurumuz kaçar, teröre fırsat vermiş oluruz, toplum huzurunu dinamitlemiş oluruz.
En son CHP’nin yaptığı, iktidar seçmenine hakaret eden kişi’nin, hakaretlerini, fikir özgürlüğünde değerlendirmiş ve protokol de yer vererek, toplum huzurunu bozan kişiyi onurlandırarak, toplum huzuruna bir bomba daha atmıştır. Gel sen bu muhalafet’ten, bu millet için demokrasi, özgürlük ve huzur vaatleri bekle!.. Bekle çok görürsün, ya da yapsınlar.. Şimdi çok büyük bir kitleyi yerel olarak idare eden iktidar sahipleri oldular, bizleri şaşırtsın, topluma huzur getirsin, ülkem kazansın…
3 Eylül 2024