Bir genç hekim ardında çok trajik bir öykü bırakarak ölüme yattı! Bu ilk miydi? elbette ilk değildi son da olmayacak. Üniversitelerin en büyük sorunlarından biridir bu “psikolojik yıldırma“. Görmezden gelinir, susulur, konuşan susturulur. Sonra da genç meslektaşımız ilkmiş gibi dövünülür. Bana kulak verin bakın size ne anlatacağım.
Yıllar önceydi, 1996 yılının 31 Ekim’inde çok ama çok yakın tanıdığım genç bir kadın doçentlik sınavına girdi. Çok ağır mobbinge uğruyordu ve üstündeki baskı beş yıldır ağırlaşarak sürüyordu. Ana bilim dalı başkanı başka bir kurumdan emekli olmuş ve her nedense o üniversiteye atanmıştı. Değerli bir bilim insanının bir üniversiteye atanması oradaki gençler için büyük şanstır. Benim arkadaşım da öyle sanmış ama gerçekler bambaşkaymış. Bizim genç doktor hanım bu “hoca” tarafından sürekli tehdit edilmiş, psikolojik tacize uğramış. Kimse sesini çıkarmamış! Sınava girerken bizim adayımız hakkında jüriye mektup yazmış bu sözde hoca! Mektupta siyasi sakıncalarından, Atatürk düşmanlığından tutun da neler neler yazılıymış. Ancak bizim kız çok çalışkan, o yıllardaki en iyi doçentlik dosyalarından birini vermiş ve doçent olmuş. Tabii bizim kız istediği kadar iyi olsun jüri adil olmasa ne işe yararmış. Jüri şahane beş kadın profesörden kuruluymuş. Bizim kız neden mobbinge uğradığını hala net şekilde anlatamamış. Ama bu tacizci adam cidden tacizciymiş yıllar sonra bir ülkeye girişi başka sebeple yasaklanmış!
Anlattığım olay tek bir olay değildir. Bunlardan bu ülkede çok oldu ve olacaktır. Dekanlık yaptığım sırada en büyük problemin mobbing değil, mobbingin önlemez olduğu düşüncesi olduğuna tanık oldum. Kıskançlıklar, yetersizlikler, teslim alamamak, yönetememek, tembellik ve birçok patolojik davranış modeli mobbingcinin özelliğidir. Az daha unutuyordum ne diyeceğimi, dedim ki birine hoca mobbing yapıyorsun. Bana verdiği cevap çok ilginçti; geçmişte yaptık gerekirse yine yaparız! Yazıklar olsun. Bu mobbing öyle sadece asistana da yapılmaz, işlerine gelmeyen kıdemli hocaya da yaparlar. Mobbingci zaten patolojiktir, asıl sorun ona sessiz kalan seyircilerdedir. Ama susarlar, susmanın ahlaksızlık olduğunu bilmezmiş gibi. Ödülleri, başarıları, parlayan kariyeri görmezden gelirler. Bu da yetmez alt kadrodan beslemeleri ile kışkırtır ceza alması için uğraşırlar. Yine tanık olduğum bir olayda, anabilim dalı başkanı saat 14:30’da bir profesörden izin kağıdı talep eder. Bunu da bölüm sekreterine telefondan kısa mesajla yazdırarak yapar. bu davranışın hiçbir deontoloji ve etik kurala uymadığı açıktır. Dekana verilen dilekçeye “bölüm içi iletişim eksikliği” cevabı gelir. Bu bir yönetim zaafı, beceriksiz yönetici tavrıdır.
Bir başka olayda da eski yöneticilerden biri hastalanır. Kliniğin görevli hocası için ana bilim dalı başkanı ve devrin rektörü “o kişi bu hastayı yönetemez” derler. Bunun deontoloji ile bağdaşır yanı mı vardır? Size verdiğim örneklerin hepsi mobbingdir. Kadroya başvurunun engellenmesi de mobbingdir. Özel başvuru şartı ilan ederek bir başka öğretim üyesinin başvurusunun engellenmesi de mobbingtir. Daha önceki yazılarımda da defalarca temas ettim, mobbing bir insanlık suçudur! İspatının zorluğu en büyük problemdir. Ancak ağır depresyon, işten ayrılma ve ölümle mobbing görünür hale gelir.
Dekanlık yaptığım sırada mobbingle mücadele komisyonu kurmuştuk, eğitimler düzenlemiştik. Bana söylenen de ilginçti “Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürme!” bu mantıkla asla üniversiteler iyi ve huzurlu yerler olamaz. Pekâlâ mobbing mağduru ne yapsın? Eğer işyerinde psikolojik tacize uğradığınızı düşünüyorsanız öncelikle sakin olun ve koz vermeyin. Kendinize bir not defteri alın bu işe özel olmak üzere ve başınıza gelenleri bir bir saati saatine not edin. Mümkün olan her şeyi belgeleyin, sakın saklamayın. Çevrenizdeki insanlara mağdur olduğunuzu, şiddete uğradığınızı söylemekten çekinmeyiniz. Mobbing sanıldığı gibi sadece dikey olarak yukarıdan değil, aşağıdan ve yatay olarak eş kıdemlilerden de gelebilir. Mobbing mağdurlarının mutlaka bazı özellikleri diğerlerinden farklıdır. Genellikle işlerine bağlı, çalışkan, dürüst ve başarılı insanlar mobbinge uğrar. Mağdurlar hep kendilerini suçlarlar. Ancak asıl sorunun mobbingcide olduğunu unutmamak lazımdır. Mobbinge uğruyorsanız mutlaka psikolojik destek alınız.
Kurumsal özellikleri nelerdir mobbing ortamının? Genellikle kurallar oturmamıştır, kurum kültürü yoktur veya çarpık oluşmuştur. Ört bas etme kültürü, hukuk tanımazlık en büyük sebeplerdir. Gerçekten de kişisel deneyimlerim de örtbas kültürünün çok gelişkin olduğu yönündedir. Kol kırılır yen içinde kalır, kan kussak kızılcık şerbetidir deriz gibi saçma ve çağ dışı davranışlar mobbingi körükler. Mobbing çok büyük bir sorundur, ayrımcılıktır, bir insan hakları sorunudur.
Çözümler neler olabilir? Mobbingin ne olduğu hakkında mutlaka ciddi eğitimler bütün çalışanlara verilmelidir. Yönetimde mutlak şeffaflık sağlanmalıdır. Kurallar herkes için aynı şekilde ve adil olarak uygulanmalıdır. Mobbing insanları sakat bırakan bir şiddet davranışıdır! Doçent adayı hakkında mektup yazan profesör, hastayı takip edemez diyen rektör ve ana bilim dalı başkanı, saat 14:30’da bir öğretim üyesinden izin belgesi isteyen zavallı, akademik kadro engeli oluşturmak için özel nitelik tarif eden yönetici hep şiddet uygulamaktadır. Bütün mesele bunu onların yüzüne söyleyecek ve onların bu görevde başka insanların da mağdur olmasına engel olacak mekanizmalardadır. TİHEK bu konuda bazı olumlu kararlar almakla birlikte hâlâ sonuçlar caydırıcı değildir. Herkes mağdurun perişan olmasını belki de ağır bedeller ödedikten sonra yargıya başvurmasını ümit etmektedir. Oysa herkesin her olaya karşı mukavemeti aynı değildir. Bu sebeple gözle görünür bir zarar olmaması mağduriyet yok anlamına gelmez. Hukuk daima bir zarar, fiil ve illiyet bağı arar. Burada asıl sorun zararın ne olduğunun tanımındaki zorluktur. Bir olayda mobbingci kendisini “Şikayetçi mobbinge maruz kaldığını iddia etmektedir ancak yıllardır bölümdeki en yüksek Akademik Teşvik Puanını almakta ve birçok aktivitede bulunmaktadır” demektir. Zararın nesnel hale getirilmesi mümkün olamayacaktır çünkü duygular da özneldir.
Şimdi en azından kendimize karşı dürüst olalım ve hayatımızda kaç kez mobbing seyircisi olduğumuzla yüzleşelim. Dr. Mustafa Yalçın hepimizin zaman zaman maruz kaldığı şiddetin haykıran sesidir. Tüm yöneticileri bu büyük şiddet sorunu ile mücadeleye davet ediyorum.
BİR LAHZA MEVSİM
Mefâ’îlün / mefâ’îlün / mefâ’îlün / mefâ’îlün
- — — —/ • — — — / • — — —/ • — — — /
Hüzün, dert soldu, hicrân nevbahârdan yâdigâr kaldı,
Ne bir sümbül ne nergis, gül hazandan bergüzâr kaldı.
Geçer gülzârda her al goncanın devrânı bir anda,
Bahar bir lahza mevsim, ömrümüzden ah’u zâr kaldı.
Dâi Dilek
3 yorum
Çok önemli olan konuyu, tekrar gündeme taşıdığınız için teşekkürler. ilgili olan şu deyişi de beğenirim. ”Dal rüzgarı affetse bile, kırıldığıyla kalır’. Saygılar.
Değerli Hocam çok teşekkür ederim,. Saygılar sunarım.
Sayın Hocam, 20 yıldır mobbing mağduruyum .Nihayet idareye karşı mobbing tazminat davası kazandım. Bu konuda eğitimin önemine inanıyorum.En başta da bu konuda karar veren hakimlere mobbing in anlatılması lazım. Ilerleyen zamanlarda tecrübelerimi paylaşabilirim.Saygılarımla
Prof.Dr.Meral Or
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi