“Eşitlik herkese ayakkabı verebilmektir. Adalet ise herkese uygun ayakkabıyı verebilmektir.” Yabancı dildeki konuyla ilgili literatürde “equality” ve “equity” kelimelerinin birbirinden farklılığını anlamanın en kolay yolu için bu örneği verirler. Equity, İngilizce ‘de 1300’lerde ortaya çıkan daha eski bir kelimedir ve aynı zamanda daha geniş bir anlam yelpazesine sahiptir. Fransızca’da aequitas kelimesinin türevi olan equité kelimesinden türemiştir; bu kelime Fransızca’da “adalet” ya da “doğruluk” anlamına gelmektedir ve bu anlamların yanı sıra “hakkaniyet” olarak İngilizce ‘ye geçmiştir
Akademikakil.com delaletiyle bu ayın konusu olan “Toplumsal Barış. Ama Nasıl?” konusunda görüşlerimi değerli okurlarımla paylaşacağım. Geçen ay kaybettiğimiz değerli mütefekkirler Dr. Mehmet Doğan ve Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan hocama rahmetler diliyorum.
“Lasst Theorien sterben, nicht Menschen!.Karl R. Popper ”
“Bırakın teoriler ölsün, insanlar değil! Karl R. Popper.”
“Zirâ gaflet ile her kazada hükkâm, a‟yân ve kocabaşiyân bir cumhûr misillu olub memleketler,
mevrûs-ı pederleri gibi alub veriyorlar ve re‟âyânın hiç sahibi yok gibidir” Süleyman Penah Efendi.
“bâki olur küfr ile adl olucak, ve illâ bâki olmaz iman ile zulm olucak” .
“mülk, küfürle devam eder, zulümle devam etmez” (Nizamülmülk).
“Eşit davranmak adaletli davranmak değildir.”
Konuya önce eşitlik kavramına yüklenen anlam, kavramsal ve tarihsel çerçeveden sonra ulusal ve uluslararası belgelerde eşitlik kavramına değineceğim. İkinci olarak da eşitlikle ilgili ülkemizdeki, kurumlar ve görevlerinden bahsedeceğim. Eşitliğe yapılan atıflar;
İlgili Kurumlar:
1. Uluslararası İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi.
2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi.
3. T.C. Anayasası.
4. Kanunlar.
5. TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (İhtisas komisyonlarından)
5. Adli ve İdari Yargıdaki ilgili Mahkemeler.
Kurumlarsa;
1. Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu.
2. Kişisel Verileri Koruma Kurulu.
3. Kamu Denetçiliği Kurumu.
4. İl ve ilçelerde İnsan Hakları Kurulu.
5. Sivil toplum Kuruluşları.
6. Barolar.
Meşrutiyetin sihirli sözcüğü Hürriyet, Müsavat, Adalet.
Bu kavramı analiz etmememiz gerektiği kanısındayım. Tanzimat ve Islahat Fermanı’nda eşitlik din ve vicdan özgürlüğü adı altında yapılan düzenlemelerin aradan 180 yıl sonra Filistin’de etkisini göstermediğini görmekteyiz. Çünkü Müslüman, Rum, Ermeni, Sırp, Yahudi, Bulgar “eşit” dendi. Ruslar Ortodoksların, Fransızlar Katoliklerin hamisi sıfatıyla eşitlik ve özgürlük adı atında Filistin ve Lübnan’da bıraktıkları 130 yıldır oraların asıl sahipleri Müslümanlar mağdur olmaktadır. Cemal paşanın Suriye valiliği esnasında Fransızlar Filistin’de kiliseye ayrıcalık istedi. Ruslar ise Ortodokslar için Filistin topraklarında ayrıcalık istedi. Ama yakın zamanda öldürülen Müslümanların hakkını korumada tepki göstermediler.
Eşit davranmak, her işe, faaliyete aynı şartları sunmak anlamına gelirken, adil davranmak, her faaliyetin ihtiyaçlarına ve işin gerekliliklerine göre farklı imkanlar sunmak demektir. Eşitlik, 1881, Fransızca égalitaire’den, Eski Fransızca egalite “eşitlik”, Latince aequalitatem’den türemiş sıfattır. İsim olarak “eşitlikçilikten yana olan kişi”, 1920’den kalmadır. 1799, tüm insanların eşit olduğu doktrinine atıfta bulunarak, insani vb. modelde eşitlikten yana olan anlamında isim olarak 1837’den bu yana kullanılmaktadır.
Antik Dönemde eşitlik:
Bilinen en eski kanun koyucu Lagas Kralı Urukagina, M.Ö. 2350 yıllarında Sümerce yazılmış kil tabletlerdeki kanunnamelerde; kendinden önceki idarecilerin yarattığı düzensizlik, adaletsizlik ve yolsuzlukları yok etmek için kuvvetlinin zayıfa zulmetmesinden bıkan halk tarafından aynı kavme mensup olmamasına rağmen başa geçirildiğini ve kanunlarla özgürlüğü, (amaargi: dönüş) diğer anlamıyla getirdiğini anlatır. Aynı şehirde 200 yıl kadar sonra hüküm sürmüş olan Ensi Gudea, şehirde esirliği ve köleliği kaldırmakla, fakiri kuvvetliye ezdirmemekle övünür. (Tosun, 1973:563-564).
1789 Beyannamesi bu konuda ilk değildir. Ondan önce 12 Haziran 1776 Virginia Haklar Bildirgesi ilan edilmiştir ve o da ilk maddesinde tüm insanların doğuştan eşit, özgür ve bağımsız olduklarını beyan eder. Ardından 4 Temmuz 1776 tarihinde ilan edilen Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi de tüm insanların eşitliğine vurgu yaparak başlar. (Sencer Muzaffer, “İnsan Hakları Açısından Amerikan Devrimi”, İnsan Hakları Yıllığı, Cilt:9, Sayı:1, 1987, s.95-98.)
BM. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi:
1.Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 10 Aralık 1948’de kabul edilen evrensel beyanname;
Madde 1 : Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.
Madde 2 : Herkes; ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka inançlarına bakılmaksızın eşit haklara sahiptir. İnsanlar ulusal ve toplumsal kökenleri, zenginlikleri, doğuş farklılıkları ya da herhangi başka bir ayrım gözetilmeksizin bu bildirgede belirtilen tüm haklardan ve özgürlüklerden yararlanabilirler.
Madde 3 : Yaşamak, özgürlük ve kışı güvenliği herkesin hakkıdır.
Madde 4 : Hiç kimse kölelik ya da kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü biçimiyle yasaktır.
Madde 5 : Hiç kimseye işkence yapılamaz; kıyıcı, insanlık dışı, onur kırıcı ceza ve davranışlar uygulanamaz.
Madde 6 : Herkes nerede olursa olsun, yasal haklarının tanınması hakkına sahiptir.
Madde 7 : Herkes yasalar karsısında eşittir ve ayrımsız olarak yasaların koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin, bu bildirgeyle belirtilen haklarına ters düşen ayırt edici davranışlar için yapılacak kışkırtmalara karşı eşit korunma hakkı vardır.
Madde 8 : Herkesin, kendisine anayasa ya da yasalarla tanınan temel haklarının yok edilmesi ya da zedelenmesi girişimine karsı ulusal mahkemelere başvuru hakkı vardır.
Madde 9 : Hiç kimse keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonamaz ya da sürülemez.
Madde 10 : Herkes, haklarının, görevlerinin ya da kendisine cezai sorumluluk yükleyecek herhangi bir suçlamanın belirlenmesinde tam bir eşitlikle, davasının bağımsız ve tarafsız bır mahkeme tarafından adilane ve acık olarak görülmesi hakkına sahiptir.
Madde11 :a) Bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli tüm koşulların sağlandığı açık bir yargılanma sonucunda yasalarca suçlu olduğu saptanmadıkça suçsuz sayılır.
b) Hiç kimse, işlendikleri sırada ulusal ya da uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan eylemlerden ya da ihmallerden dolayı mahkum edilemez. Bunun için, suçun işlendiği sırada uygulanan cezadan daha şiddetli bir ceza verilemez.
Madde 12 : Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine konut dokunulmazlığına ya da yazışma özgürlüğüne keyfi olarak karışılamaz; kimsenin onur ve ününe karşı kötü davranışlarda bulunulamaz. Herkesin bu karışma ve kötü davranışlara karşı yasalarla korunma hakkı vardır.
Madde13 :a) Herkesin, herhangi bir devletin toprakları üzerinde serbestçe yolculuk yapma ve yasama hakkı vardır.
b) Herkes, kendi ülkesi içinde olmak üzere, herhangi bir ülkeden ayrılmak ve ülkesine yine dönmek hakkına sahiptir.
Madde14 :a) Herkesin, baskı ve kıyıcılık karsısında başka ülkelere sığınma ve bu ülkeler tarafından sığınık olarak kabul edilmesi hakkı vardır.
b) Bu hak, adi bir suçun işlenmesi ya da Birleşmiş Milletler ’in ilke ve amaçlarına ters düsen etkinliklere dayanan kovuşturmalar durumunda ileri sürülemez.
Madde15 :a) Herkesin bir vatandaşlığa hakkı vardır.
b) Hiç kimse keyfi olarak vatandaşlığından ya da vatandaşlığını değiştirmek hakkından yoksun bırakılamaz
Madde16 :a) Evlilik çağına varan her erkek ve kadın, ırk, vatandaşlık ya da din bakımlarından hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın evlenmek ve aile kurmak hakkına sahiptir. Evlilik bakımından, kadın ve erkek evliliğin sürdürülmesinde, bozulmasında eşit haklara sahiptir.
b) Evlenme bağıtı ancak evlenecek kişilerin özgür ve tam isteğiyle yapılır.
c) Aile, toplumun doğal ve temel ögesidir; toplum ve devlet tarafından korunma hakkına sahiptir.
Madde17 :a) Herkes tek basına ya da başkalarıyla birlikte mal ve mülk edinme hakkına sahiptir.
b) Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılamaz.
Madde 18 : Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Buna göre, herkes din ya da inanç değiştirmekte özgürdür. Ayrıca dinini ya da inancını tek başına ya da toplulukla birlikte açık olarak ya da özel olarak öğretim, uygulama, ibadet ve ayinlerle açıklama özgürlüğüne sahiptir.
Madde 19 : Herkesin düşünme ve anlatma özgürlüğü vardır. Buna göre, hiç kimse düşüncelerinden dolayı rahatsız edilemez. Ayrıca ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve düşünceleri her türlü araçla aramak, sağlamak ve yaymak hakkına sahiptir.
Madde20 :a) Herkes barışçıl yollarla toplantı yapmak, dernek kurmak ve derneğe katılmak hakkına ve özgürlüğüne sahiptir.
b) Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.
Madde21: :a) Herkes, doğrudan doğruya ya da serbestçe seçilmiş temsilciler aracılığıyla, ülkesinin devlet işleri yönetimine katılma hakkına sahiptir.
b) Herkesin, ülkesindeki devlet hizmetinden eşitlikle yararlanma hakkı vardır.
c) Hükümet yetkisinin temeli halkın iradesidir; halk bu iradesini gizli ya da açık bir şekilde özgürce oy vermelerinin sağlandığı devreli ve dürüst seçimlerle belirtir.
Madde 22 : Herkesin, toplumun bir üyesi olması nedeniyle sosyal güvenliğe hakkı vardır. İnsanların onur ve kişiliklerinin özgürce gelişmesi için zorunlu olan ekonomik, toplumsal ve kültürel hakların, ulusal cabalar ve uluslararası iş birliği yoluyla her devletin örgütleri ve kaynaklarıyla orantılı olarak gerçekleştirmesine hakları vardır.
Madde23: :a) Herkes, çalışma, işini özgürce seçme, adil ve uygun çalışma şartlarının sağlanması ve işsizlikten korunma haklarına sahiptir.
b) Herkesin, hiçbir ayrım gözetilmeksizin, eşit çalışma karşılığında eşit ücret almaya hakkı vardır.
c) Çalışan herkesin, kendisine ve ailesine insanlık onuruna uygun bir yaşam sağlayan ve gerekirse her türlü toplumsal koruma araçlarıyla da tamamlanan adil ve uygun bir ücrete hakkı vardır.
d) Herkesin, çıkarlarını korumak için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
Madde 24 : Herkesin dinlenmeye, eğlenmeye, özellikle çalışma suresinin uygun biçimde sınırlanmasına ve belirli devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
Madde25: a) Herkesin gerek kendisine gerekse ailesi icin, beslenme, giyim, barınma, sağlık ve öteki sosyal hizmetler de içinde olmak üzere; sağlığını ve güvencini sağlayacak, uygun bir yaşam düzeyine hakkı vardır. İşsizlik, hastalık, dulluk, yaşlılık ya da geçim olanaklarından kendi isteği ve iradesi dışında yoksun kalma gibi durumlarda sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
b) Analık ve çocukluk, özel koruma ve yardım görme hakkına sahiptir. Bütün çocuklar, evlilik içinde ya da dışında doğsunlar aynı sosyal korunmadan yararlanırlar.
Madde26: a) Herkes eğitim görme hakkına sahiptir. Eğitim parasızdır; hiç değilse ilk ve temel eğitim aşamalarında böyle olmalıdır. İlk öğrenim ve eğitim zorunludur. Teknik ve mesleki öğretimden herkes yararlanabilmelidir. Yüksek öğretim, diğerlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır.
b) Eğitimin amacı, insan kişiliğinin tam ve özgürce gelişmesi, insan hak ve özgürlüklerine saygının güçlenmesi olmalıdır. Bütün milletler, ırk ve din grupları arasındaki anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın sürdürülmesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
Madde27: :a) Herkes, toplumdaki kültürel çalışmalara serbestçe katılmak, güzel sanatlarla ilgilenmek, bilimsel ilerlemenin getirdiği yararlara ortak olmak ve bundan yararlanma hakkına sahiptir.
b) Herkesin, sahibi bulunduğu her türlü bilim, edebiyat ya da sanat yapıtlarından doğan moral ve maddi çıkarların korunması hakkı vardır.
Madde 28 : Herkesin, bu bildirgede öngörülen hak ve özgürlüklerin tam uygulanmasını sağlayacak bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır.
Madde29: :a) Herkesin kişiliğinin tam ve özgür gelişmesi, içinde yaşadığı topluma karşı görevlerini yerine getirmesiyle olanaklıdır.
b) Herkes, haklarını kullanmak ve özgürlüklerinden yararlanmak konusunda; ancak yasalarla sırf başkalarının hak ve özgürlüklerinin tanınmasını ve bunlara saygı gösterilmesini sağlamak amacıyla ve toplumun ahlak, düzen ve genel gönencinin gereklerini karşılamak için belirlenmiş kurallara bağlıdır.
c) Bu hak ve özgürlükler hiçbir şekilde Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine ters düşecek biçimde kullanılamaz.
Madde 30 : Bu bildirgenin hiçbir yargısı, içinde yayınlanan hak ve özgürlüklerin bir devlet, sınıf ya da kişi tarafından yok edilmesini güden bir çalışmaya girişmeye ya da eylemli olarak bunu islemeye herhangi bir hak getirir nitelikte yorumlanamaz.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu ya da dünyada kısaca UNESCO olarak tanınan kurum, Birleşmiş Milletler Yasasının temel insan haklarına, insan itibar ve değerine, erkeklerle kadınların eşit evrensel haklara sahip olmaları gerektiğine olan inançla, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 20 ülke tarafından II. Dünya Savaşından sonra 16 Kasım 1945 tarihinde Birleşmiş Milletlerin şemsiyesi altında kurulmuştur. Bugün UNESCO’ya tam üye olan ülke sayısı 195’e ulaşmış olup, 9 ülke ise ortak üye konumunda yer almaktadır. UNESCO’nun yasası, Kasım 1945’te Londra’da, 44 ülkeden temsilcilerin katıldıkları bir toplantıda kabul edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, insanları, etnik kökene, toplumsal cinsiyete veya cinsiyete dayalı ayrımcılık dahil olmak üzere, ayrımcılığa karşı korur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları, ayrımcılık mağdurlarının adalete kavuşmasını sağlamıştır. Aynı zamanda bu kararlar sayesinde, toplumun bütün üyelerinin eşit bir biçimde korunabilmesi için, ülkelerin yasa ve uygulamalarında değişiklikler yapmaları sağlanmıştır.
1982 Anayasasında, eşitlik ilkesi 10. maddede düzenlenmiştir. 10. madde şöyle demektedir: “Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” demektedir.
Brezilya, Fransa, Afrika, Güney Kore, Polonya anayasalarında eşitlik hak ve yükümlülükler başlığı bulunmaktadır. Macaristan, Çekya, Slovenya, Bulgaristan anayasalarında da eşitliğe doğrudan atıf yapılmaktadır.
Bunlar: ahlâkî eşitlik, hukuksal eşitlik, siyasal eşitlik, fırsat eşitliği ve ekonomik (gelir) eşitliği olarak sıralanabilir. Toplumsal eşitlik, medeni eşitlik, ekonomik eşitlik, Doğal eşitlik, siyasal eşitlik, hukuksal eşitlik, sivil eşitlik diye 7 kategoride inceleyenler de vardır.
Anayasalarda Eşitlik:
Anayasa Mahkemesi ise eşitlik kavramını, “herhangi bir nesnel ve makul dayanağı olmaksızın aynı durumdaki bireylere farklı muamelede bulunulması” olarak tanımlamıştır. Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nun 3. maddesinde de belirtilmiştir. Buna göre;
“(1) Herkes, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada eşittir.
(2) Bu Kanun kapsamında cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı ayrımcılık yasaktır.
(3) Ayrımcılık yasağının ihlali hâlinde, konuya ilişkin görev ve yetkisi bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ihlalin sona erdirilmesi, sonuçlarının giderilmesi, tekrarlanmasının önlenmesi, adli ve idari yoldan takibinin sağlanması amacıyla gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.
(4) Ayrımcılık yasağı bakımından sorumluluk altında olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri, yetki alanları içerisinde bulunan konular bakımından ayrımcılığın tespiti, ortadan kaldırılması ve eşitliğin sağlanması için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.”.
Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu:
Bu kuruma başvuran talep sahipleri daha çok , Yasam Hakkı, Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı ,Özel Hayata Saygı Hakkı, Din ve Vicdan Hürriyeti, İfade Özgürlüğü, Çalışma Hakkı, Ailenin Korunması ile Anne ve Baba Hakkı, Sosyal Güvenlik Hakkı, ,Sağlık Hakkı, Eğitim Hakkı vb . gibi konuları içeren taleplere bulunmaktadır. Kırılgan guruplar, çocuklar, engelliler, mahpuslar, mülteciler, yaşlılar, tarafından TÜİHEK toplam başvuru 2022 ilk üç ayında 208 müracaat yapılmıştır.
1793 Beyannamesi bu konuyu daha özlü bir biçimde ifade etmektedir: “Eşitlik herkesin eşit haklara sahip olmasıdır.” 1795 tarihli beyanname ise devrimcilerin temel amaçlarını daha da açık ortaya koymaktadır: “Eşitlik ister cezalandırsın ister korusun, yasanın herkese eşit olması demektir. Eşitlik, doğum nedeniyle ayrıcalığı ve iktidarın kalıtımsal yoldan geçişini kabul etmez.”(Sartori,s.327 akt. Cemal Baltacı, Demokrasilerde eşitlik ilkesi) Sartori’ye göre eşitlik ölçütleri şunlardır:
1. Herkese aynı, yani (yararlar olsun, yükümlülükler ol-sun) herkese eşit paylar .
2. Aynılara aynı, yani eşitlere (yararlar olsun, yükümlü-lükler olsun) eşit paylar ve bu nedenle eşit olmayanlara eşit ol-mayan paylar. Bu konuda dört alt ölçüt önem kazanmaktadır:
a. Oransal eşitlik, yani halen var olan eşitsizlik derecesi oranında, yeknesak olarak payların dağıtımı,
b. Uygun farklılıklara eşit olmayan paylar,
c. Herkese liyakatine (yeteneğine veya hak ettiğine) göre,
d. Herkese ihtiyacına (temel veya başka türlü olabilir) göre.(Baltacı .a.g.e).
“Yargılamada “eşitlik” denildiği zaman, ilk anımsanan çekişmeli yargılama. Çekişmeli yargılama ancak, karşıtların birlikteliği ile gerçekleşebiliyor. Sözleşme’nin 6. maddesinin 1. bendine göre karşıtlar, ceza yargılamasında kendisine bir suç yüklenilen kişi ile, onu suçlayan kamu görevlisi ya da suçtan etkilenen bir başka kişi oluyor. “Medeni ve hukuki uyuşmazlıkların karşıtları ise, davacılar ve davalılar. Bu karşıtlardan birisi hiç var olmaz veya davanın yanı konumunda bulunmazsa, kamu adına yürütülen işlem bir mahkemece sonuçlandırılsa dahi, orada çekişmeli yargılamanın varlığından söz edilemez…………AİHS, 6. maddede adları anılan hak ve güvenceler açısından olduğu gibi, genelde de adil yargılanma olgusunu eşitlik kavramı üzerine oturtmuştur. 1.bentte sözü edilen “… kanuni, müstakil ve tarafsız bir mahkeme tarafından … makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve aleni surette …” yargılanmak, uyuşmazlığın tüm yanları için geçerli olan ortak kuraldır. Eşitlik, bu düzenlemelerin doğasında vardır.(Günay Dinç. Silahların eşitliği, TBB dergisi sayı. 57 .s.283.2005).
Eşitlik ilkesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. Maddesinde, ayrımcılık yasağı şeklinde ve Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanmada, cinsiyet, ırk, renk, din, dil, siyasi veya diğer kanaatler, ulusal ya da toplumsal köken, bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir dayalı hiçbir ayırımcılık gözetilemeyeceği şeklinde yer almıştır.
Adalet Dairesi:
“Dâire-i Adliye” veya “Adalet Dâiresi” Kınalı-Zâde Ali Çelebi, Ahlâk-ı Alâi eserinde geçmektedir.
Adldir mûcib-i salâh-ı cihan Cihan bir bağdır dîvarı devlet.
Devletin nâzımı şeriattır Şeriata olamaz hiç hâris illâ mülk .
Mülk zapt eyleyemez illâ leşker Leşkeri cem edemez illâ mal .
Malı cem eyleyen râiyettir Râiyeti kul eder pâdişah-ı âleme adl. ………………………….
1. İnsanoğlu tek başına yaşayamaz (Yalnızlık Allah”a mahsus). Çünkü insan medeniyyün bit”tab”dır. Yani yaratılış itibarı ile cemiyet halinde yaşaması gerekir. Ve öyle de yaşar.
2. Cemiyet halinde yaşayan insana bütün fertlerin tâbi olacağı bir mevzuat lazımdır. Bu töre olabilir; kanun, örf, şeriat olabilir.
3. Bu mevzuatı ayakta tutacak (ona uyulmasını sağlayacak) bir organizasyona ihtiyaç vardır. Bu padişahtır, devlettir, hükümettir.
4. Fertler cemiyet halinde yaşayabilmek için, yani medeni olabilmek için kanuna, örfe, padişaha, devlete, hükümete itaat etmek zorundadırlar.
5. Padişaha (devlete-hükümete) itaati mümkün ve zaruri kılan padişahın (devletin-hükümetin) âdil olmasıdır.
6. Çünkü adalet mülk ve devletin salâhının teminatıdır (Adalet mülkün temelidir).
7. Mülkü korumak için askere ihtiyaç vardır.
8. Askerin varlığı için mal (toprak-mahsul-üretim) ve para lazımdır.
9. Üretimi yapan, toprağı ihya eden ve parayı sağlayan (vergi veren) râiyettir (yani halktır).
10. Vergiyi adaletle toplamak ve adaletle harcamak padişahın (devletin, hükümetin) görevidir.
11. Cihanın ayakta durmasının (yani nizâm-ı âlemin) asıl sebebi adalettir. Mustafa Kutlu, (http://www.yenisafak.com/yazarlar/mustafakutlu/adalet-dairesi-52822.)
Devlet idaresi için ordu gerek, ordu teşkili için han zengin olmalı, hanın zenginliği halkın zengin olmasına bağlıdır, halkın refahı ve zengin olması da âdil kanunların varlığına bağlıdır. Bunlardan biri yok oldu mu, hepsi yani devlet de yok olur”.
İttihat Terakki in Eşitlik anlayışı:
Padişahı devirmenin diğer adı. Hürriyet, müsavat, adalet, hürriyet. Politik bir retorik.
Hürriyet, müsavat adalet adına dağa çıkan Resneli Niyazi’nin eşitlik ve hürriyet anlayışı.
“Geyiği hayra alamet sayar. Adeta göklerden gelen, manevi (ilahi) bir müjde olduğunu iddia ederler. Niyazi Bey’in deyimiyle, daima önde giden, daima askerin önünde sıçrayan geyik adeta kılavuzluk görevi yürütmekte, manevi bir sevkle istedikleri hedefe doğru seğirtmektedir. O gece Niyazi Bey’in Resne Milli Taburu, Ohrili Eyüp Sabri Bey’in ku- mandasındaki Ohri Milli Taburu’yla Manastır’da birleşerek Manastır Fevkalade Kumandanı Müşir Tatar Osman Fevzi Paşa’yı yaklaşık 2 bin kişilik bir kuvvetle dağa kaldırır. Niyazi Bey’in anlatımına göre Müşir Osman Paşa’nın konağına “Rehber-i Hürriyet” de girmiş, paşanın yatak odasına kadar önlerinde ilerlemiştir. Geyiğe çok şaşıran ve bir anlam veremediğini söyleyen Osman Paşa’yı yanıtlayan Niyazi Bey’e göre, ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin Allah’ın rızasına harfiyen uyan ulvi maksadına hizmeti, hayvanlar bile şeref bilmiştir. Yabani bir hayvan olan bu geyik hiçbir teşvik ve tazyike tabi olmayarak Paşa’nın konağına kadar Niyazi Bey ve arkadaşlarına bir içgüdüyle (“sevk-i tabii”) adeta rehberlik etmiştir. Geyiği nerede bulduklarını soran Paşa’ya Niyazi Bey yukarıdaki hikâyeyi anlatır ve sözlerini “Bir türlü yanımızdan ayrılmıyor” diyerek noktalar. (Toplumsal tarih, 292.nisan.2018./51)
Nihayet Sultan 2. Abdülhamid’in, meşrutiyeti ilan etmek zorunda kalmasından sonra, Niyazi de geyiği ile dağdan iner. Selanik’e giden Niyazi, geyiğiyle birlikte kahraman gibi karşılanır. “Şu geyik bile hürriyetin kıymetini anladı” diyerek muhaliflere lâf çakarlar. Daha sonra İstanbul’a Niyazi ile birlikte gelen geyik, Gülhane Parkı’nda ziyaretçilerini ağırlar.
Toplumsal Barış:
Toplumsal barış, insanlığın varoluşunda bir gerçekliktir. İnsanlığın iyimser bir yaklaşımla özlemini çektiği bir zorunluluktur. Toplumsal barış, iç çatışmalardan uzak toplumsal yaşamı sürdürmenin bir yoludur. Ulusal ve uluslararası toplumun çeşitli kesimleri arasındaki anlaşmazlıklardan ve toplumsal gerginliklerden doğabilecek anlaşmazlık ve çatışmalara barışçıl çözümler sunan toplumsal politikanın hedeflerinden biridir. Böylece her türlü toplumsal gerginlik azaltılarak toplumsal barış sağlanır ve ideal durum temsil edilir. Toplumsal barışı sağlamak her toplum için öteden beri önemli bir sorun olmuştur. Batı Merkezli seküler dünyada ortaya konulan seküler paradigmalar, toplumsal barış noktasında özlenen tüm karmaşıklığa rağmen beklenen düzeye ulaşamamıştır. Belki de Habil ve Kabil’den bu yana, ”insan sorunu” olan toplumsal barışın sağlanması çok daha zor ve karmaşık bir yaşam meselesi olmuştur. Hukukun üstünlüğü, demokrasinin güçlendirilmesi ve demokratik toplumsal yaşam yolunda atılan adımlar dünyanın belirli bölgelerinde olumlu sonuçlar yaratırken, diğer yandan işsizlik, hastalık, sömürü ve açlık dünyanın büyük bir bölümünde zulüm görmeye devam ediyor. Tüm bunlar küresel bir köyde gerçekleştiği için dünyadaki herkesi doğrudan etkilemiştir. Bu çalışmada, toplumsal barışın temel unsurları ve toplumsal barışın anlamı ve önemi önündeki engeller ortaya konulduktan sonra İbrahimî dinler (Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam) açısından ele alınacaktır.
(İbrahim Hakkı KAYNAK, 2014. ” Üç Muvahhid Dini Açısından Toplumsal Barışın Önemi ve Anlamı “, Uluslararası Akademik Konferanslar Bildirileri 0201298, Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Bilimler Enstitüsü.
Toplumsal barış, insanların devlet ve diğer toplumsal gruplarla güçlü bir çift yönlü ilişkiye sahip olması ve devletin aldığı kararların, kendileri doğrudan bir çıkar sağlamasa bile, adil olduğuna güvenmeleri durumunda sağlanır.
Toplumsal barış, toplumdaki farklılıkların ortadan kaldırılması veya tüm kesimler arasında uzlaşı sağlanması anlamına gelmez; aksine, çatışan çıkar ve ihtiyaçların daha iyi yönetilmesi, insanların haklarını korumak için şiddete başvurmak zorunda hissetmemeleri anlamına gelir.
Enver Paşa’nın portresinin bulunduğu afişte Osmanlı Türkçesi ve Fransızca “yaşasın vatan, yaşasın millet, yaşasın hürriyet” yazıyor.
Liberte, Egalite, Fraternite, eşitlik, özgürlük, kardeşlik anlamına gelen Fransız ihtilalinden kalma sözcük. Osmanlıda İttihat ve Terakki bunu bir motto olarak telakki etmiş ama sadece gayrimüslimlere verilen fazla hakları meşrulaştırmaktan öte gidemeyen bir söylemdir.
Sonuç; şiddetin azaltılması, çocukların korunması, hukukun üstünlüğü, organize suçların çökertilmesi, yoksulluğun azaltılması, şeffaf kamu yönetimi, çok çalışma, eğitim süresinin uzatılarak kaliteyi artırma önceliğimiz olmalıdır. Toplumsal barışın tesisinde ilk akla gelen adalet ve eşitlik kavramlarını özetlemeye çalıştım. Konunun diğer değişkenlerini, aynı başlık altında ikinci yazı olarak değerli okurlarımla paylaşacağım. Çünkü toplumsal barışı bağımlı değişken olarak alırsak buna etki, eden faktörleri yani bağımsız değişkenleri çoğaltabiliriz.
“Eşitlik, herkese eşit fırsatlar sağlamak ve insanları ayrımcılığa uğramaktan korumak anlamına gelir. Çeşitlilik, insanlardaki farklılıkları tanımak, saygı göstermek ve değer vermek anlamına gelir. Kapsayıcılık, bir bireyin işyerindeki ve toplumdaki deneyimlerini ve kendini ne kadar değerli ve dahil hissettiğini ifade eder.”
*Eşitliği ve adaleti zedeleyen sosyal medya uygulamalarına sınırlama getirilebilmeli;
*Evrensel etik ve yazılı olmayan örfi hukuk saygı gösterilebilmeli;
*Eğitim sürecine eşitlik ve adalet rol modelleri iyi öğretilebilmeli. (Pastallozi modeli gibi.):
*Gençlerimiz yaptığı her iş ve eylemede, yapılan işin hukuken adil, ahlaken güzel, ilmen doğru, dinen caiz, olduğuna dikkat etmelidir. Gelecek yazımda eşitlik ve adalet dışındaki kavramlarla konuyu yazmaya devam edeceğim.
Selam ve saygılarımla.
Kaynakça:
1.ibrahim Hakkı KAYNAK, 2014. ” Üç Muvahhid Dini Açısından Toplumsal Barışın Önemi ve Anlamı “, Uluslararası Akademik Konferanslar Bildirileri 0201298, Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Bilimler Enstitüsü.
2.Toplumsal tarih, 292.nisan.2018./51)
3. Mustafa Kutlu, (http://www.yenisafak.com/yazarlar/mustafakutlu/adalet-dairesi-52822.)
4.Günay Dinç. Silahların eşitliği, TBB dergisi sayı. 57 .s.283.2005).
5.Sencer Muzaffer, “İnsan Hakları Açısından Amerikan Devrimi”, İnsan Hakları Yıllığı, Cilt:9, Sayı:1, 1987, s.95-98.)
6.(Tosun, 1973:563-564).