İstişare etmek, danışmak, tanışmak veya konsülte etmek bilmek/bulmak anlamı yüklü kelimelerdir. Doğru kişi veya kişileri bulmak, doğru bilgiye ulaşmak ancak istişare ile danışmakla mümkün görünüyor. İstişare etmek, kadar liyakat sahibi doğru kişilerle bu süreci yönetmek, sorun çözmekte çok önemlidir. Hem işi kolay kılar hem de doğru sonucu almamızı sağlar. Bir de o sorunun tüm paydaşlarını bir araya getirir. İstişare barışı da doğurur aslında…
Geçmişe Kısa Bir Yolculuk ve “Konsültasyon”
Cerrahi muayene salonundayız. Kral Faruk (rahmetli, çok değerli şirürji hocamız Prof.Dr. Faruk ARAL, kendisini saygı ve minnetle anıyorum) kara kalın pelerinini savurarak kapıdan, eli havada, geliyor. Sanki bir kabare… Teker teker elini öpüyoruz. Masada bir hasta köpek yatıyor. Onu da biraz önce biz sedye ile dahiliye kliniğinden getirmişiz zaten… Hayvanda bir çok sıkıntı var. Kral Faruk gözümün içine bakarak ama “ Beşaltı! dahiliyecilerle konsülte ettiniz mi?” diye bağırdı. Genç bir veteriner hekim adayı; 1. sınıf öğrencisi olarak ne dediğini anlamadım. “Beşaltı” ne demekti ve “konsültasyon” (dinlemekle ilgili bir şey olmalıydı “oskültasyon” ile karıştırmıştım) ve Kral Faruk’un suratına öyle bir bakmışım ki… İstişare dedi… Yine bir şey anlamadım. “Beşaltı” koşturarak geldi dışardan… Meğerse asistanıymış… Sonra “dahiliye hocalarına danıştınız mı? be evladım” deyince anladım. Çünkü hastayı iç hastalıklarından “sedyeci” olarak biz getirmiştik… Onların görüşünün alınması cerrahideki müdahale ve sonrasındaki tedavi için çok önemliydi. Gerekirse dahiliye ve cerrahi birlikte hastanın tedavisini yapacaktı.
Bu noktada istişarenin bir önemini klinikteki bir tecrübemle daha aktarmak istiyorum. Iğdır “Türk Gözü” sınır kapsında narkotik köpeği olarak bulunan “Tiger” isimli bir köpek, orada görevli polis memurlarıyla, kliniğimize geldi. Cerrahiden bir akademisyen arkadaşım klinik muayenesini yapıyordu. Skrotal bölgesinde deri üzerinde bir siyahlık ve neoplastik/melonoma oluşum şüphesiyle gelmişti. Hatta daha önce götürüldüğü, Iğdırdaki klinik bunun ciddi bir olgu olabileceğini, hayvanın acı çekmemesi için de ötenazi (uyutma) önermiş. Arkadaşım androlojiyle ilgisi olacağını düşündüğünden, muayene odasının önünden geçerken, beni de çağırıp fikrimi almak istedi. Yani istişare/konsülte etti. Benim lezyonu ilk gördüğümde, ilk söylediğim “frozen bite” oldu. Yani “soğuk ısırığı” ve buna bağlı dermatit dedim. Soğuğa maruz kalan doku da koyu bir renk alınca, istenmeden yanlış bir teşhis (melanoma) konulduğunu düşünüyorum. “Dermatid tedavisi yapılsın iyileşir” dedim. Evet teşhisim doğruydu. Bu çok değerli “Hollanda Pasaportlu” narkotik köpeği yıllarca hizmet verdi.
Günümüze Geri Dönmek
Bir çok sözümüz var aslında ama en güzellerinden birisi “danışan dağları aşar, danışmayan düz yolda şaşar”. Danışmak aynı zamanda “konuşmak” anlamı da taşımaktadır. Azeri Lehçesinde ve bazı bölgelerimizde bu anlamda kullanılır. Tıp ve sağlık bilimlerinde ise istişare ve konsültasyon bir hastalığın sağaltımında ve sağaltım yaklaşımın belirlenmesinde büyük önem taşır. Aslında “akıl akıldan üstündür”. Bir hekimin görmediğini diğer hekim görebilir veya bir belirtiyi başka bir yönden ele alarak farklı bir yaklaşım/sağaltım önerir. Farklı disiplinlerin birlikte hareket etmesi de doğru sağaltımın yapılmasını hızlandırır. Yanlış kararların alınmasını engeller. Böylelikle bir can kurtarılabilir; hem de hasta daha kısa sürede sağlığına kavuşmuş olacaktır. Bu yolla sağaltım ucuzlar, uzman kişi hasta için zamandan kazanır. Daha dinamik ve zinde olduğundan ileriki teşhis ve tedavisini de doğru yapar.
Günümüzde bir çok hastalık için kurulan Bilim Kurulları’nın da ana görevi istişare etmek, “beyin fırtınası” ile konu üzerindeki uzmanların yeni yaklaşım ve yol haritaları oluşturmasının sağlanmasıdır. Bu yolla etkin ve doğru yaklaşımlar kısa sürede bulunur, geliştirilir ve uygulanır. Bu bilim kurullarının binlerce insanın hayatını kurtardığına ve toplumun sağlıklı kalmasında yardımcı olduğuna inanıyorum. Halen devam eden pandemi/epidemi sürecinin çok daha büyük zararları olacaktı.
Toplumda ise sorunların çözülmesi, çözüm bulunması yine danışma-konuşma ile ortak akılla çözülmelidir. Çünkü, toplumu oluşturan her bir bireyin kendine özgü istek/istem ve talepleri olacaktır. Bu talep ve isteklerin toplanması ve değerlendirilmesi ancak istişare ile mümkün görülmektedir. Danışmak/istişare etmek, bir bilene sormak amaçlı olabileceği gibi; sorun sahibi kişilerin sorunlarını dinlemek ve onlarla birlikte bu sorunlara çözüm üretmek amaçlı da kullanılabilir.
Şu günlerde danışmak istişare etmek biraz rafa kalkmış gibi… Çünkü “her ne bilirsen bil bir bilene danış…” Danışılacak insan(lar)ın bilgi ve erdem sahibi olması; bu noktada önem arz etmektedir. Bir sorunun çözümünü yanlış kişi(ler)de aranması o sorunu çözmek yerine daha da vahimleştirebilir. Hatta bazen çözümsüzlüğün kendisine de dönüşür. Yine “kılavuzu karga olanın…” sözümüzün de bulunduğunu unutmamak lazım. İşi ehline, liyakat sahibine vermek ve bilimin yolunda gitmek çok önemlidir. İstişare edilecek o ehil, liyakat sahibi kişilerin bulunması veya toplum içinde önceden yetişmiş olması gerçek sorundur. Unutulmamalıdır ki şans hazır beyinlere güler. Bilim ve doğru eğitim ile gidilmeyen yolun sonu da karanlıktır.
Farklı Düşünceler Çözüm Getirir mi?
Aslında benim şöyle de bir fikrim ve sorum var: Sosyal, sağlık veya başka bilim alanlarını ilgilendiren farklı sorunların, o alanla ilgili olmayan farklı bilim disiplininden, liyakat sahibi kişilerin ele alması ve değerlendirmesi; “bir olgu veya soruna” farklı açılardan bakılması, irdelenmesi sorunun çok daha etkin ve kısa sürede çözülmesini sağlar mı? İşte o zaman toplum “evraka” diye bilir mi? Bir danışmak istedim…
“Her ne bilirsen bil, bir bilene danış” ve “gelin danış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz” istişarenin önemini vurgulayan en güzel ve yapıcı sözlerdir.
Sürçü lisan ettiysek af ola.
Bilimle kalın, hoşça kalın…