- Yazdıklarımı beğeniyor musun, Süleyman abi?
- Ne dememi bekliyorsun oğlum. Daldan dala atlıyorsun, bir hafta yaşlıları ve dertlerini anlatıyorsun, bir hafta yeni doğmuş bebek ölümlerini. Haliyle okuyanın da kafası karışıyor.
- Sen de biliyorsun, ben daha çok sağlık ve eğitim konularını yazıyorum.
- Arada bir, başka konulara da değinsen, çok daha iyi olacak. Daima, gördüğün aksaklık ve yanlışlıkları yaz. Örneğin, Doğu Karadeniz’de petrol, Batı Karadeniz’de doğal gaz bulunduğunu müjdelemişlerdi, daha sonra ne oldu, onu yaz?
- Ne mi oldu, doğudan sadece bulundu haberi geldi, petrolü gelmedi. Batı Karadeniz’de ise, bulunan doğal gazı, bu sene dağıtacağız dediler. O da şimdilik fıs çıktı. Petrol ve doğalgaz çıkarılması için, birden fazla sondaj, büyük yatırım ve para gerekiyor, o da bizde yok. Enflasyon almış başını gitmiş, şimdi Maliye Bakanı onu düzeltmeye çalışıyor.
- Arada bir, iyi haberleri de yaz bari. Bak otoyollar, hızlı trenler, Şehir Hastaneleri, İstanbul’a, Avrupa’nın en büyük havalimanı, hatta metrosu bile yapıldı. Şehre biraz uzak olsa da, etrafında oteller olmasa da, yolcusu bol. Bunları günlük gazetelerde haber olarak, biz zaten izliyoruz. Başkalarını yaz. Mesela, yerli imalat denilen Togg arabalarını yaz.
- Abi, fabrikası Gemlik’te diyorlar. Değil içine, yakınlarına bile kimseyi sokmuyorlar. Üretim için fabrikaya malzeme getiren, ne bir TIR, ne bir kamyon, hiçbiri görülmüyor. Bu nasıl imalatsa, kaportası için saç getireni, boyasını, jantını, hatta plastik aksamını getireni dahi yok. Duyumlarıma göre, arabalar İtalya’da imal edilip, gemiyle Gemlik limanından yurda sokuluyormuş. İlk etapta gelenler, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, bakanlara, genel müdürlere, valilere verildiyse de, aralarında bugüne kadar Togg kullananı görmedim, duymadım. Son model konforlu, Mercedes ve Audi’ler varken Togg un yüzüne bakan devlet ricali olur mu hiç? Farklı model seçenekleri de yok. Bir de Togg için, ‘Parti’nin arabası’ diye adı çıkmasın mı, vatandaş kolay alabilsin diye, fiyatını ucuz tutuyorlar, uygun banka kredisi veriyorlar, çekilişlere koyuyorlar, ona rağmen satışları bir türlü yeterli düzeye çıkarılamadı.
- Seydişehir Alüminyum tesisleri, Cengiz inşaata satılmış diyorlar, bari onu yazsan.
- Sözcü Gazetesinde 3 Kasım 2024’te Erdoğan Süzer imzalı haber, yeni olsa da, olay yeni değil abi. Eti Alüminyum, 1973 yılında Konya ilinin Seydişehir ilçesinde kurulan devlete ait bir madencilik şirketi. Özelleştirme kapsamında 2005 yılında Cengiz Holding bünyesine satılmış. Danıştay 13. Dairesi, 2007 yılında aldığı kararla Seydişehir Alüminyum ’un satış kararını iptal ederek, fabrikanın devlete iadesini istemiş. Ancak mahkemenin kararı yok sayılarak, iadesi yapılmadığı gibi, 2012’de Özelleştirme Yüksek Kurulu, hisse devri davasından çekilince, tesis resmen alıcıya geçmiş olmuş. Oymapınar barajı da ayni şirkete verilince, fabrika ve tesislerin enerji sorunu da toptan çözülmüş oldu.
Olaylar böyle geliştiyse de, her şeyi olumsuz tarafından görmemek lazım. Şirket kazandığı paraları, yine kendi ülkesine yatırıyor. Bunun nesi kötü abi? Dışarıdan döviz gelsin diye çırpındığımız bir dönemde, gül gibi tesisi yerli yatırımcı yerine yabancılar alsaydı, yerli şirket de, kazandığı parayı Amerika’ya götürüp, New York’a gökdelen dikseydi daha mı iyi olurdu?
‘Köpek adamı ısırınca, bunun haber değeri olmaz. Ancak adam köpeği ısırırsa, bu iyi bir haberdir’ derler. TV ekranlarında, sıcak haber diye defalarca izlettirirler. Olayları gören ve yaşayanlar, açık, gizli, çektikleri videoları, sıcağı sıcağına göndersinler diye, ekranlarda kanalın telefonlarını devamlı gösteriyorlar. Gazeteler ve medya kuruluşları, o gün yeterli haber çıkmayınca, eskileri ısıtıp ısıtıp, yeniymiş gibi tekrar gündeme getiriyorlar. Yüksek müsaadenle, ben yine aynı yoldan yürümeye devam edeyim abi.
Bak Amerikan seçimleri, benim sana önceden söylediğim gibi sonuçlandı. Eski başkan Donald Trump, suikastte kulağından yaralanmasına rağmen seçimi rahatlıkla kazandı. ‘Bizim millet mağduru sever’ diye bir söz vardır. Mağduru Amerikalılar da seviyormuş. Bizim liderimiz, ona kızıp söylenir. O da, ‘Feto’yu unut, rahibi ver, parayı da Amerika’ya getir, yoksa mahvederim sizi’ diye tehditler savurunca, anamızın ak sütü olan çil çil dolarları yurt dışına götürüp, New York’un göbeğine, ‘öğrenci yurdu yapıyoruz’ diyerekten, gökdelen inşa ederiz.
Sonuçta, kavga dövüş, biz bu Trump’la geçinip gideriz. Zaten Trump’ın en büyük destekçisi olan Elon Musk ile, önceden samimiyetimiz de olmuştu. Çok istediğimiz halde, Avrupa fabrikasını ülkemizde kurmamasına rağmen, ricacı olduğunda, onun imalatı olan, elektrikli Tesla arabaları için de, hayli kolaylıklar sağlamıştık. Gani gönüllü olduğundan, ziyaret için, kalkıp ülkemize kadar geldi, ekmeğimizi yedi, suyumuzdan içti. O da bir yerde, bizim dostumuz sayılır.
Halkbank davası, S 400’ler, Feto, Rahip Bronson bir yana, F 35’ler olmasa da, F 16 uçaklarını verseler de, dünya lideri olan bu büyük devletle iyi geçinsek diyorum. Son dört yıldır, Şimdiki başkan Biden ile, aramız hep limoniydi ve yıldızımız, bir türlü barışmamıştı zahir.
1 yorum
SEVDA KUŞUN KANADINDA
Konu sıkıntısı çekiyorsanız; Türkiye için jeopolitik bir sıçrama olan, motoruna kadar yerli Bayraktar Tb3 ün TCG Anadolu adlı kısa pistli gemiden tarihi uçuşunu ve inişini yazabilirsiniz mesela.
Taşıdığı mühimmatlar da yerli. 5 seneye kadar F16 ya da ihtiyacımız kalmaz diyorlarmış. Ama bu fabrikaya da giren hiç bir malzeme yokmuş. Nasıl oluyor da oluyor? Hayret…
Baykar, ABD’li firma ile yarışıyordu. Yarışı Baykar kazandı. (Yalandır canım. İnanmayın. Soba borusu bunlar. Maket. Maket.)
Soba borusundan uçak yapmışlar, komik. Gabar’da petrol bulduk çıkarıyoruz demelerinden de komik. Eğlenceli adam ya bu muhalifler…
(Aman ABD ile iyi geçinmeyelim. ABD’liler “İstiklali Tam” ilkesi de neymiş, ne dersek onu sorgusuz sualsiz yapacaksınız, “Dediğim dedik çaldığım zurna ile düdük” diyerek, bize emir dayatıyorlardı. Bize hep ambargo uygulasınlar. Yerli ve milli savunma sanayimiz inkıtaa uğramadan gelişsin. Dostlarınıza söyleyiniz lutfen)