Marie Curie bir bilim kadını idi. Ancak bundan en az bir asır önce değil bilim kadını, profesör olmak, bir kadın olmak bile, bir kadın olarak yaşamın içinde yer alabilmek bile çok kolay değildi. O zoru başaran bir kadındı. İki Nobel ödülü alan ilk insandı aynı zamanda.
Marie bir bilim kadını olmanın yanında iki çocuklu bir anneydi de aynı zamanda. Kendisi küçükken annesini kaybetmiş, annesi bir okul idarecisi babası ise fizik alanında bir eğitimciydi. Babası belki de radyasyonun keşfiyle Nobel ödülü kazanmasına vesile olan insandı. Annesi ve eşi de ona ayrıca çok destek olmuşlardı. Marie ömrünü bilime ve insana hizmete adamıştı. Daha fazla okuyabilmek adına doğduğu topraklardan Polonya’dan ayrılmış ve Fransa’ya Paris’e gitmişti. Paris’te eğitimi süresince çok başarılı olmuş, o dönem eşi Pierre ile tanışmıştı. Çalışmalarına evliliklerinin ardından bay ve bayan Pierre olarak devam etmişlerdi. Bazı kaynaklarda ahır ya da ahırdan bozma bir alan olarak tanımlanan laboratuvarlarında gece gündüz demeden çalışarak polonyum (Polonya’ya ithafen) adını verdikleri bir radyoaktif maddeyi keşfetmişlerdi. Bu keşif onlara Nobel ödülü kazandırmıştı. Eşi bir gün kaza geçirdi ve hayatını kaybetti. Marie buna rağmen çalışmalarına devam etti ve ikinci bir Nobel ödülü kazanmasına vesile olan çalışmaları yaptı. Çok ünlü bir bilim kadınıydı o artık. Çalışmaları kısa sürede tıp alanında kullanılmaya başlandı. Bugün hala kanser tedavisinden tutun pek çok hastalığın tedavisinde kullanılan röntgen cihazları onun bu yılmak bilmeyen çalışma azmi neticesinde ortaya çıkmıştı. Çalışmalarını sürdürürken Paris’te çalıştığı kurumda birçok genç kıza hayatta kendi yollarını bulabilmelerine yardım etti.
Marie’nin ünlü şu sözü çok güzel: “Hayatta korkacak hiçbir şey yoktur, yalnızca anlaşılmayı bekleyen şeyler vardır.”
Evet, değerli arkadaşım hayatımızın yeni açılan bu temiz sayfasında her şey bize yabancı olabilir. Üniversitemiz, arkadaşlarımız, öğretmenlerimiz, şehir, evimiz ya da yurdumuz, insanlar, davranışlar, konuşmalar, dersler vs. her şey. Ama Marie’nin de dediği gibi korkacak hiçbir şey yok. Yalnızca bilincimizi uyanık tutma ve etrafımızda olan bitenlerle daha fazla ilgilenme ve onları anlama vakti gelmiştir belki de, daha fazla fayda yaratma vaktidir belki de, kendimiz için insanlık için, ülkemiz için ailemiz için…
Belki neden bir kadın bilim insanı örnek verdiğimi düşünenleriniz olmuştur. Öylesine seçilmiş bir örnek değildi elbette Marie Curie. Bir bilim kadını olmak, bilim yapmaya çalışmak ve aynı zamanda erkek egemen toplumlarda yalnızca bir kadın olmak bile evet kesinlikle çok kolay değil. O yüzden kadın olalım erkek olalım her birimiz evet cinsiyetlerimizin artı ve eksilerinin yanında Ahi Evran Veli’nin de dediği gibi akıl ve ahlak ile çalışmaya çalışalım. Yoksa gerisi; bilimin olmadığı aklın olmadığı özellikle ahlakın olmadığı her şey boş ve anlamsızdır. Yolculuğunuzun keyifli geçmesi dileğimle…