Demokrasi ve Cumhuriyet’i kimin, nasıl icat ettiği ya da hangi amaçla çıkardığının hiç önemi yok! Modern dünyanın göbeğinde, hem de Avrupa da krallıkla idare edilen ülkeler var. En başta Birleşik Krallık (İngiltere) olmak üzere Avrupa’da dokuz ülke kral, kraliçe, prens veya grandük tarafından yönetilmekte. İşte Birleşik Krallık ‘tan İspanya‘ya, Monaco’dan İsveç‘e, Danimarka‘dan Liechtenstein’a Avrupa’nın monarşileri… Sanmayın göstermelik, erinmeden bakın yetkilerine, inanamayacaksanız… Hatta halen bu krallıklarının özellikle İngiltere’nin sonsuz hayalleri ve etkilerini hissedeceksiniz.
Ülke adının başında, demokrasi ve cumhuriyet olan bir Avrupa ülkesine rastlamazsınız. Ama ne hikmetse, medeniyetin beşiği kabul edilen bu ülkeler, işlerine gelmediğinde hemen dişini gösterir, kendine benzemeyenleri ve kendisi gibi yaşam şekli olmayanları aforoz ederler…! Hem de aforozu, kutsal kurumları (kutsal Hristiyan birliğinin Şeyhülislam’ı) Vatikan eliyle yaparlar. Yine bu demokrasi ve cumhuriyetçi geçinenler, kendisi dışındaki (millet ve dini ayrı olanları) sömürdükçe sömürür, kurdurdukları terör ordularıyla bellerini kırar. Halklarını(Ülkelerini) önce devşirir, devşiremediklerini de; satın aldıkları siyasi partiler (üstelik adlarının başına ‘Cumhuriyet’, ‘demokrasi’ ve ‘özgürlük’ kelimelerini bile korlar), kurum ve kişiler eliyle, milyar dolarlar aktararak, ülkelerini yaşanmaz hale getirirler. Buradan kaçıp canını kurtarmak isteyenleri de, nerde yakalarsa ya perişan ederler yada öldürürler…! Ancak bu durum kendilerine benzeyenler içinde olursa (Ukrayna-Rusya savaşında olduğu gibi), savaştan kaçan ve sığınmacı durumuna düşenler için, evleri ve yüreklerini sonsuza kadar açar her türlü desteği verirler. Bir de utanmadan, sıkılmadan normalmiş gibi, “…Ukrayna’yı Irak, Afganistan veya Suriye gibi diğer ülkelerden daha “uygar” olarak nitelendirerek bu ülkenin savaşı hak etmediğini söylerler. Bir muhabir ise daha ileri giderek “Benim için bu yaşananlar çok duygusal, çünkü mavi gözlü ve sarı saçlı Avrupalıların öldürüldüğünü görüyorum…” diyecek kadar asla insancıl olmayan, vahşi yüzlerini gösterirler…Peki sorarım size, bu demokrasi ve cumhuriyet aşığı(sözde) insanlar, niçin tüm insanlığın acısını paylaşmamış? Peki yine soralım, demokrasi ve cumhuriyet aracılığı ile özgürleştirmek için girdiği ülkelerde neler yapmışlar?
“Ben Basralı Ömer.. /Belki haberin yoktur diye yazıyorum General Franks; /Önce demokrasi yağdı göklerden /Sonra özgürlük geçti üstümüzden /Palet, palet… /Ve insan hakları namlularından /Yüzü maskeli adamların /Saniyede bilmem kaç bin adet… /Demokrasi bizim eve de isabet etti, /Bir gün sonra anladım ayaklarımın koptuğunu… /Babamın vücudunda /Tam on sekiz adet /İnsan hakları saymışlar. /Annem zaten yoktu… /Ben doğarken /İlaç yokluğunda ölmüş. /Ambargo falan dediler ya /Anlamadım, çocuk aklı işte /Sen daha iyi bilirsin… /Sizde de barış böyle midir Franks? /İnsan hakları, çocukları yetim /Ve ayaksız bırakır mı orada da? /Ya demokrasi? /Güpegündüz pazara düşer mi? /Ve zenginlik…/İnsanları korkudan uykusuz bırakır mı? /Ve kuşlar gökyüzünü terk eder mi orada da? /Babamla söylediğim son dua dilimde, /Ayaklarım hastanede /Ve giymeye kıyamadığım ayakkabılar /Elimde kaldı… Çocuğun var mı Franks? /Al, çocuğuna götür onları /Bir işe yarasın. /Kim bilir baktıkça, /Belki beni hatırlarsın /Bu nasıl demokrasi Franks? /Düştüğü yeri yaktı /Merhamet hür dünyaya /Bu kadar mı Irak’tı?”(Hürriyet Gazetesi Yazarı Yalçın Bayer’in yıllar önce köşesinde paylaştığı şiiri).
Sonuçta; ilk insan yaratıldığından beri imtihanı kabul eden insanlığın önüne, Habil – Kabil’in savaşı sonucu kıyamete kadar devam edecek olan iki yol çıkmış. Birisi Habil’i temsilen rahmani ve insanlık yolu [Canlarınız, mallarınız, namuslarınızda öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur… Arapın Arap olmayana Arap olmayanında Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahında kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allahtan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız, Ondan en çok korkanınızdır…] diğeri Kabil’i temsilen kılavuzu şeytan ve uşakları olan şeytani yol. Yaşadığımız çağlarda rahmani kurallar hakim oldukça huzur, şeytaniyet hakim oldukça da zulüm ve huzursuzluk hep var olacaktır…