İnsan biriktirmeyi sever, çoğaltmayı sever. Çünkü biriktirmek ve çoğaltmak zenginlik göstergesidir. Malda zenginlik, bilgide zenginlik, kültürde zenginlik. Bütün bunlar zenginliğin çoğaltmak ve biriktirmekle ilgili olduğuna işaret ediyor.
Malda zenginlik, kolay gibi görünüyor. Ama kolay değil. Mal biriktirmek için kazanmak, helalinden kazanmak gerek. Yetmiyor. Size kazandıranlarla aranızda ince bir ilişki olmak zorunda. Kazan kazan ilişkisi. Hırsızlarla, sahtekarlarla aranızda ince bir ilişki olmak zorunda (istemeseniz de). Çalmalarına fırsat vermemek, çaldırmamak üzerine bir ilişki.
Bilgide zenginlik
Bir toplum içinde yaşıyorsanız, size bilgi gerek. Bir aile içinde yaşıyorsanız size bilgi gerek. Toplum içinde tek yaşıyorsanız size bilgi gerek. Bir meslek sahibi iseniz size bilgi gerek. Bütün bu gerekli bilgileri edinirseniz, bilgide zenginlik sahibi olma yolunda ilerliyorsunuz demektir. Şimdi bilgi edinmenin pek çok yolu var. Bir aslanın nasıl avlandığından tutun da, bir bebeğe nasıl bakılacağına kadar her şeyi bulabileceğiniz bir bilgi kaynağınız var. Her ne kadar bilgi edinilen mecralarda bazı bilgiler asılsız ise de. Ama yazılı kültürde de öyle değil midir? Zamanla doğru yanlıştan yazarak ayrılmaktadır. Kültür böyle oluşuyor, kültürlü insan demeleri için bilgi zengini olmanız lazım.
Kültürde Ağırlık
Çoğaltma ve biriktirmeye devam ettikçe hiç bir ağırlık hissetmeyeceksiniz. İstediğiniz kadar bilgi sahibi olmanıza izin var. Dijital mecralar bu imkanı size sağlıyor. Bildiklerinizi bir kağıda yazarsanız ağırlığını ölçebilirsiniz, yoksa hafızanızda durduğu sürece hiç bir ağırlık hissetmeyeceksiniz. Gerekli bilgi ve kültür birikimini elde tuttuğunuz sürece ağırlık hissetmeyeceksiniz. İşte size bilgiyi sınırlayan bir kelime “Gerekli bilgi”, ve ardından sorgulamalar: Gereken bilgi nedir?. Gerekli bilginin sınırı nerde başlar ve biter? Gerekli olmayan bilgi ağırlık yapar mı?
Müzik Kültüründe Çoğalma
Müzik kültüründe çoğalmaya bir örnek verecek olursak Abdülkadir Meragi’nin kitaplarından söz edebiliriz. Meragi yazdığı eserleri hayatı boyunca çoğaltmak için kendisi yazmak zorunda kalmıştır. Eserlerini kendi yazdığı için de nüsha anlayışı içinde değil, sürüm anlayışıyla aynı eseri yazarken, yeni bir sürümünü yazmıştır. Böylece hatırladığım kadarıyla Camiül-elhan adlı eserinden dört, Makasıd adlı eserinden üç, Şerh-i Edvar eserinden iki, Zevaid-i Fevaid-i Aşere adlı eserinden iki birbirine benzer ama farklı metinler içeren sürümler üretmiştir. Bu durum o günlerde onun için bir ağırlığı oldu mu bilmiyoruz, ama ortaya çıkan problemler XX.yüzyılın başından itibaren araştırmacıları bir hayli uğraştırmıştır. Bu nüshalar niçin farklı? katip tarafından bilerek mi eksik yazıldı? Niçin karşılaştırıldığında metinler birbirini tutmuyor? Bu soruların cevapları ancak 100 yıl sonra verilebildi. Konuyla ilgili makale yazıldı. Sadece Camiül-elhan adlı eseri bir bütün halinde dört sürümden birleştirilerek yayınlandı. Fakat bu durum başka bir problemi ortaya çıkarmaktadır. Bugün onun fikirlerini öğrenebilmek için, birbirlerine benzeselerde bütün eserlerini okumak zorunda kalınmaktadır. Devrişahi ikasını örnek verebilirim. Sadece bu ikayı çözebilmek için ilk yazdığı eserlerden son yazdığı eserlerin bütün sürümlerini okumak zorunda kalınmıştır.
Bu örnek üzerinden her zaman insanoğlunun çoğaltma arzusu iyi sonuç vermiyor diyebirim.