Herkesin, farklı merakları vardır. Bizim de, ailecek merakımız, otomobiller. Arada bir yakınımızdaki araba bayilerine uğrarız, ikinci el galerilerini gezeriz,. Bir kaç yıl öncesinde, bayilerde istenilen marka ve modelde araba pek bulunmuyordu. Satışta çalışanlar, hangi modeli istiyorsanız, adınızı ve telefonunuzu kaydedip, araba geldiğinde biz size haber veririz diyorlardı. Hani, kesin olmasa da, araba gelince belki alırız düşüncesiyle, bazılarına adımızı yazdırıyorduk. Bunlardan bir tanesinden ancak bir yıl sonra, ‘araba geldi’ diye, yanıt alabildik. Doğal olarak, fiyatlar çoktan yukarı doğru uçmuş gitmişti. Olimpiyat armalı olandan, kaydımızı aldıklarından üç yıl geçtiği halde, tenezzül edip arayan soran dahi olmadı. Avrupalılar, Alman’ı, Fransız’ı, hiç fark etmiyor, hepsi de önceleri, burunlarından kıl aldırmıyorlardı. Şimdi, kazın ayağı öyle değil. İşler giderek, çetrefilleşip değişiyor. Japon ve Koreliler ve son olarak da Çinliler, piyasaya öyle bir giriş yaptılar ki, bu hızla giderlerse, Avrupalıları çoktan sollayacaklar gibi. Bakmayın siz, enflasyon nedeniyle araba fiyatları artıyor gibi görünse de, döviz bazında baktığımızda çok da artmıyor, hatta bir kısmında düşüyor. Bu yüzden, araba reklamları, sıfır faizli krediler, şimdi her yerlerde görünür oldu. TV kanalları, radyo, gazete, dergi ve reklam panolarında, hatta internet sitelerinde.
Bir dönem dünyada çip sıkıntısı yaşanmıştı. Daha sonra, elektrikli araçlarda, pil sorunu başladı. Çipler, piller, hatta arabaların çoğu parçasının imalatı, uzak doğudan. Üstüne üstlük, Filistin-İsrail savaşı, ve deniz korsanları nedeniyle, Süveyş kanalı krizi de çıkınca, Avrupa’ya mal getiren gemilerin bir kısmı Ümit Burnu’nu dolanmak zorunda kalıyorlar. Böylece, hem ulaşım zamanı uzuyor, hem de maliyetler artıyor. Dünyada petrol fiyatları çok fazla değişmese de, bizde akaryakıt fiyatlarına habire zam geliyor. Herkes ekonomi derdinde. Geçtiğimiz yıl, elektrikli araba satışları % 6.5 a yükselmişti. Bu yıl % 15 i geçerse hiç şaşırmayalım. Artık çoğu benzinlikte, şarj istasyonları da konuşlanmış durumda. .
Otomobil üreticilerinin kazançlarına bir göz atarsak: onlar önce satışta, sonrasında da, servislerdeki parça değişiminde kazanıyorlar. Resmi servisler, oldukça havalı ve pahalı. Önceden randevu alarak gidiyorsunuz. Girişte, hemen kaydınızı alıyorlar. Daha sonra, kendinizi bir servis temsilcisinin masasında buluyorsunuz. Sorular sorulup, evraklar oluşturuluyor. Daha sonra, görevliyle birlikte, arabanın yanına gidilerek, dış görünüşünü, sağını, solunu kontrol ettikten sonra, fotoğraflarını çekiyorlar ve arabanızı içeriye alıp, sizi de bekleme salonuna buyur ediyorlar. Orada çay kahve ikramları, hatta internetten de yararlanıyorsunuz.
Servisteki işlemler, düşünülenden uzun sürecekse, (ki çoğu zaman öyle oluyor), sizi evinize, ya da işyerinize postalıyorlar. Bir süre sonra, servisten gelen telefonda. –‘efendim aracınızda, şunun şunun da değişmesi lazım’ diyerek sizden, ekstra izin istiyorlar. Yahu benim arabam daha yeni, şu kadar kilometrede deseniz de fark etmiyor, sizi bir şekilde ikna ediyorlar. Ondan sonra ne mi oluyor, işin doğrusu ‘yandı gülüm keten helva’. Servis ücretini, üçe beşe katlayıveriyorlar. Paraya itiraz edecek gibi olduğunuzda, cevap hazır. ‘Biz daima, orijinal yedek parça kullanıyoruz’ diyorlar. Orijinal markalı olan yedek parça, piyasada satılandan çok da farklı olmasa da, fiyatı iki katına. İster al, ister alma.
Bayiler ve resmi servisler, oldukça gösterişli ve lüks mekanlarda. Binalar, çoğu kez, olağandan da geniş ve gösterişli. Tuvaletleri, bekleme salonları pırıl pırıl tertemiz. İçeride ve dışarıda, bolca çalışanı var. Sanayideki, o bildik servis ve tamircilerimize hiç benzemiyorlar. Buraların lüksü ve giderleri kimden çıkacak, tabii ki, sizin bizim gibi müşterilerden. Bu yüzden de, resmi servisler, ateş pahası. Sanayide yapılanın üç-beş katı ücret alıyorlar. Olur olmaz parça değiştiriyorlar.
Benim yaşımdakiler anımsarlar. Eskiden, Avrupa arabalarında, neredeyse her şey opsiyoneldi, hatta, radyolar bile. Ekstra para verirsen, ancak o zaman arabana radyo takıyorlardı. Ah şu Japonlar, opsiyonel denilen ne varsa hepsini, sattıkları arabalara standart olarak koyunca, Avrupalılar da, onlara uymak zorunda kaldılar. Bir zamanlar Japon’ların yaptıklarını, şimdilerde Çinliler yapıyorlar. Fiyat kırıp, benzer malı çok daha ucuza satıyorlar. Dünyanın en önemli imalatçı ülkesi konumuna yükselen Çin, ekonomik sıralamada da, ABD’den sonra, bileğinin hakkıyla ikinci sıraya yerleşmiş durumda.
Ülkemizde satılan elektrikli arabalarda, Çin markaları giderek artıyor. Tek tek saymadım, belki on kadar olmuşlardır. Çinliler yüzünden, ister istemez diğer markaların fiyatları da, biraz olsun gerilemiş durumda. Bildik markalar, istedikleri kadar satış yapamayınca, fiyat kırıp, oraya buraya bolca reklam veriyorlar. Sahi bizim de, Togg adında elektrikli arabamız var. Reklamlarını pek göremiyoruz. Nerelerde, nasıl satılır, servisleri nerelerde vardır? Devlet büyüklerimizden, sayın cumhurbaşkanından başlayarak, kaç bakan, vali, belediye başkanı ve millet vekillerimizin kaçta kaçı, vatandaşa örnek olsun diye Togg kullanıyor? Yollar da onu, nadiren görüyoruz. Yeteri kadar üretilmiyor mu, üretiliyor da, yeteri kadar satılmıyor mu. Gören ya da bileniniz var mı?
1 yorum
Haldun Bey bu konunun çok uzağındayım. Araba deyip geçmemek lazımmış.
Togo arabayı henüz hiç göremedik. Bu da muhtemelen diğerleri gibi ortaya çıkmadan kaybolup gidecek. Ne diyelim?