Söyleye söyleye dilimde tüy bitti, kalemim de mürekkep bitti; boğazım kıl dolsa da söylemeye devam edeceğim;
Bir ülke eğitim metodolojisini değiştirirse bunun karşılığını yüzüncü yıl civarında alır. İlk üçte birlik kısmı tercüme ile geçer, yani başaran milletler nasıl yapmışlar öğrenirsin; ikinci üçte birlik kısım taklit ile geçer, yani başaran milletlerin yaptığını tekrarlarsın; üçüncü üçte birlik kısımda ise özgün eserler, iddialar, buluşlar yaparsın. Peki, öyle mi oldu. Burada sadece ülkemizde yaşayan ve çalışmalarını ülkemizde yapan bilim insanlarımızdan örnek vereceğim. Yani, Nuri Şahin, Özlem Türeci, Aziz Sancar Türk milletinin hiçbir milletten eksiği olmadığını gösteren güzel örnekler olmakla birlikte konumuz dışı.
Selçuk Bayraktar’ın mimarı olduğu SİHA’ları dünyada ilk defa sürü halinde ve koordineli bir şekilde kullanarak Suriye’de, Libya’da ve Karabağ’da savaşın şeklini, yönünü ve galibini değiştirdik.
Dr. Canan Dağdeviren, bitmeyen kalp pili icat etti, meme kanserini erken teşhis edebilen elektronik sütyen geliştirdi.
Dr. Furkan Ayaz, insan bağırsağındaki mikroptan elde ettiği bir ilaç ile MS hastalığını engellemeyi başardı.
Dr. Hande Özdinler, sinir hücrelerini yeniden onarmayı başararak ALS hastalarına umut oldu.
Lise öğrencileri İrfan Efe Boztepe ve Mehmet Can Dursun’un yengeç ve karides kabuklarından iyileştirmeyi yüzde 30 hızlandırıp kanamayı durduran yara örtüsü üretti.
Bir ülkenin milli geliri tedrici olarak sürekli artmaz. 10 000 dolar civarında, yani orta gelire gelir dayanır. Ya burada patinaj yapar, ya da geri düşer, yani zamanla 12, 14, 15 bin dolar olmaz. Tedrici olarak artmaz ama zıplayabilir yani 15 bine, 20 bine zıplayabilir. Geliri zıplatacak olan inovasyon, buluş ve patent yani katma değerdir.
Bu ülkeye katma değer katacak olanlar yüz yıllık eğitim yolculuğumuzun çıktılarıdır. Ama gel gör ki bahsettiğimiz çıktılar ülkeden kaçıyorlar. Nasıl olduğuna kendi alanımdan örnek vereyim;
Bu ülkenin üniversite yerleştirme sınavlarında ilk 10 000’e giren öğrencilerin ezici çoğunluğu tıp fakültelerini tercih ederler. Son yıllarda tıp fakültelerini bitirenlerin Almanya, İngiltere gibi ülkelerde çalışmak için gitme gayreti içinde olduklarını görüyoruz. Bunun için çok gayret göstermeleri de gerekmiyor. Çünkü bu talebi gören bazı firmalar oluşmuş, yolu yöntemi, gitmek isteyenler için kolaylaştırıyorlar. Yani bu iş bir sektöre dönüşmüş. Şaka değil bu yöntem ile yurt dışına kaçan doktorların sayısı TTB verilerine göre binlerle ifade edilmeye başlandı. 2016 yılında bu rakam 50-100 arasında imiş. Yurt dışına gidenlerin deneyimlerini paylaştığı ve gitmek isteyenlerinde üye olduğu bir telegram grubunun üye sayısı 8500’ü bulmuş.
Hikaye bu kadar ile sınırlı değil. Bu ülkenin ilk 100 000’lik dilimine girmeyenler ne yapıyor biliyor musunuz? Onlar da Arnavutluk, Sırbistan Romanya gibi ülkelere tıp okumaya gidiyorlar. Sonra bir yolunu bulup ülkedeki tıp fakültelerine yatay geçiş yapıyorlar.
Özel Alman Lisesinin mezunlarının yurt dışındaki üniversiteleri seçme oranı 2008 de %24 imiş, sekiz yıl sonra 2016 da %50 ye ulaşıyor. Sonraki üç yıllık sürede ise zıplayarak %95’e ulaşıyor. Yani Alman lisesinin 2019 mezunlarının hemen tamamı yurt dışında okumayı tercih ediyor.
SİHA’ları Selçuk Bayraktar’ın tek başına yaptığını sanmıyoruz herhalde, bu başarının arkasında bir mühendis ordusu var. Hah işte o ordunun asker adayları kaçıyor diyeyim ben size.
Her millet başarabilir, başarmanın yolu yöntemi bellidir ama sadece akıllı davranan milletler başarır, kurnazlığın pirim yaptığı milletler eşelenir…
4 yorumlar
Tebrikler Bülent hocam.
Son derece doğru tespitler.
Çok önemli. Bu ülkenin geleceğini direk olarak ilgilendiriyor.
Parti ayırımı gözetmeksizin herkesin bu tespiti ciddiye alması, gereğini düşünmesi lazım.
Türkiye ucuz emek cenneti bi ülke ve toplumsal dejenerasyon maddi ve manevi değerleri daha da aşağı çekiyor gıtmek şsteyenleri ve gidenleri çok akıllıca buluyor ve destekliyorum eğer Aziz Sancar Uğur Türe Türkiye de olsalardı şimdiki değerlerine asla kavuşamazlardı o zaman onlara da Türkiye de kalsınlar yada geri dönsünler mi diyeceğiz ya da diyebilecek miyiz asıl mesele insanını yurt dışına kaçırtmanakta bunu da iktidardakiler sağyacak daha söylecek çok şey varda bu jadarı yeter sanırım …..
Doğru ve yerinde tespitler, elinize sağlık. Bahsettiğiniz olumsuz gidişatın tıp fakülteleri ayağının daha fazlasını “tıp fakültelerinin panoraması 2021” adlı son yazımda paylaşmaya çalışmıştım. Fakat şunu da bilin, bu ülkede bu feryadı duyacak ya da uyarıları okuyacak dinleyip uygulayacak bir mercii yok artık ne yazık ki
İrfan hocam, bahsettiğiniz uzun yazınızı okumuştum, hatta bazı kısımları için yorumda bulunmak istediğimden masaüstü bilgisayarımda uzun süre açık kaldı, ama iş ve sosyal yoğunluk nedeniyle bazen gündem hızla geride kalıveriyor.
Tespitlerimiz ve kaygılarımız aynı, ilgilenen olmasa da bunları tarihe not düşmek aydın sorumluluğu. Yerel gazetedeki köşemde çıkan “Sağlıkta Dönüşümün Neresindeyiz” başlıklı yazım için ertesi günü Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ aradı. Ne kadar güzel işler yapıldığını kendi penceresinden yarım saatten fazla anlattı. Ben sadece dinlemekle yetindim ve kendisine katılmadığım kısımları bir köşe yazısı konusu yaparak mail adresine gönderdim. Cevap gelmedi ama bence yazdıklarımız okunuyor. Bazı alanlarda nasıl çıkmaz sokaklara girdiğimizin de farkındalar. Ülkede er ya da geç biz nerde hata yaptık diyen birileri olacaktır. İşte o güne hazırlık olarak görüyorum bu çabalarımızı…