Evrende, gözlerden uzak, fark edilmeden süren muazzam bir dans var. Bu gizemli dans, atom altı parçacıkların, zamanın ve mekânın sınırlarını zorladığı, bilimin sınırlarını aştığı bir alandır. Bu alanda, bilim ve inanç bir araya gelerek bize kâinatın bilinmeyen bir hikâyesini anlatır.
Kuantum mekaniği, evrenin derinliklerinde, parçacıkların belirsizlik içindeki yolculuklarını inceler. Bu belirsizlik, belki de Allah’ın evrendeki gizemli varlığının bir yansımasıdır. Çünkü atom altı parçacıklar olan elektronların seçtiği yolların, gözlemciye bağlı olarak değiştiği keşfedilmiştir. Çift yarık deneyi, kuantum dansının en muhteşem sahnelerinden biridir. Elektronların iki yarıktan aynı anda geçtiği bu deneyde, gözlemcinin bakışları elektronların davranışını etkiler. Elektronlar gözlemlenmiyorken dalga özelliği gösterip çok sayıda olasılıkta yansıma verirken, gözlem yapıldığında yalnızca iki çizgi şeklinde bir parçacık dağılımı gerçekleşmektedir. Bu deney, bize evrenin sadece fiziksel değil, aynı zamanda bilincin de etkisi altında olduğunu gösteriyor olabilir.
İnsan suresi 30. Ayette geçen: “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Kuşkusuz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” ifadesi bu duruma ışık tutabilir. Yani biz ne kadar parçacıkları istediğimiz gibi görmeyi beklesek de bir irade bunu değiştiriyor veya engelliyor gibi. Bu ayetin ışığında, kuantum mekaniğiyle paralel bir düşünceye dalabiliriz. Gözlemcinin, parçacığın davranışını değiştirebilmesi, parçacığın ya bilinçli bir varlık olduğuna ya da bilen bir güç tarafından yönlendirildiğine işaret edebilir. Bu durum, parçacıkların kendi başlarına hareket etmediklerini, bir iradeye tabi olduklarını göstermektedir. İnsanoğlunun, parçacığın davranışını değiştirebilme yeteneği, aslında kendi iradesinin daha yüksek bir iradeye tabi olduğuna işaret ediyor. İşte burada, Kuran-ı Kerim’deki “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz” ayetinin derin anlamı ortaya çıkıyor. Bu, belki de insanoğlunun istek ve arzularının, kendi iradesi dışında bir güç tarafından hayat bulduğunun bir delili sayılabilir. Bu harikulade durum, Allah’ın evrendeki varlığının yalnızca bir yansımasıdır. Her bir parçacık, onun iradesiyle hareket eder, onun izniyle yolunu seçer. Bu, insanoğlunun hayatındaki her kararın, her dileğin arkasında Yaratıcının iradesinin bulunduğunu hatırlatır.
Bir parçacığın, gözlemlenene kadar tüm olası durumları aynı anda taşıması, ancak gözlem yapıldığında belirsizliğin ortadan kalkarak parçacığın belirli bir durumu alması… İnsanoğlunun iradesiyle Yaratıcının iradesi arasındaki bir buluşma sahnesi… Bu buluşma, evrenin her köşesinde ve her an devam eder. Birçok bilim insanı ve filozof, kuantum mekaniğinin sunduğu bu belirsizlik ve gözlemci bağımlılığının, evrende daha büyük bir planın, bir iradenin işareti olabileceğini düşünmüştür. Bu irade, her şeyi en ince detayına kadar bilen ve her şeyi en mükemmel şekilde planlayan Yaratıcının iradesidir.
Kuantum mekaniği ve Kur’an-ı Kerim arasındaki bu muhteşem bağlantı, evrenin sadece maddi değil, aynı zamanda manevi bir boyuta da sahip olduğunu gösterir. Bu iki perspektif, bize evrenin sırlarını anlatan iki farklı dil gibidir ve bu dillerin birleştiği yerde, evrenin gerçek hikâyesi ortaya çıkar. Bu hikâye her ne kadar bizi tefekkür noktasında Allah’a yakınlaştırsa da, en doğrusunu yine ve her zaman Allah bilir…
2 yorum
Merhaba Hocam,
Sözlerinize ve düşüncelerinize yüzde yüz katılmakla beraber, çift yarık deneyinde anlamadığım bir detay var yardımcı olabilirseniz sevinirim. Standart anlatımda deneyi gözlemlemek için kamera sistemi kuruluyor ve parçacıklar gözlemlendiği için dalgadan çıkıp beklendiği gibi davranıyor. Tamam da kameradan önce dalga boyutu nasıl gözlemleniyor, herhangi birisi gözlemliyorsa, o zaman yine gözlemlenmiş olmuyor mu? Şimdiden teşekkür ederim.
Çok güzel bir makale olmuş. Tebrik ederim.
Bilim ile ulaşabildiğimiz gerçeklik şimdilik bu kadar.
Gelecekte öğrendiklerimiz, belki de bizlere “küçük dilimizi” yutturabilir.
Ne dersiniz?