Yeni doğan bebek doğar doğmaz bir arayış içine girer. Dudaklarını sağa sola hareket ettirerek emme isteğini dile getirir, annesinin ve sütün kokusunu hisseder ve kokunun geldiği yöne doğru yönelir. Anne sütüne kavuştuğunda ise sakinleşir.
Bebekler sadece acıktıkları dönemde değil, susadıklarında, huysuz olduklarında, annelerini özlediklerinde, anneleri ile baş başa kalmak istediklerinde, kendilerini güvende hissetmek istediklerinde, hasta olduklarında, huzur bulmak istediklerinde, uykuya dalmak istediklerinde de emmek isterler. Bu sebeple bebek her ağladığında öncelikle emzirilmelidir. Emzirme, emzirme sırasında ten tene temasın oluşması, emmenin uzun süreli sürdürülmesi ve anne sütünün kendine özgü tat ve aromasının bebeği sakinleştirdiği, bebekteki stres hormonu olan kortizol seviyesini düşürdüğü gözlemlenmiştir.
Yeni doğan bebek çok kısa süreli ve kısa aralıklar ile emmek ister. Çünkü yeni doğan bebeğin midesi çok küçük olup yaklaşık bir kiraz büyüklüğündedir. Doğumdan bir ay sonra ise bebeğin midesi bir yumurta büyüklüğüne ulaşır. Emzirme gerek anne gerekse bebek ve toplum için birçok fayda sağlar. Yapılan çalışmalar, emziren annelerin daha hızlı kilo verdiğini, emziren annelerde meme ve yumurtalık kanseri, kemik erimesi, kalp ve damar hastalıkları, diyabet ve romatoid artrit gibi kronik hastalıkların daha az görüldüğünü ortaya koymuştur. Emziren annelerde emzirme ve ten ile temas sırasında beyinden oksitosin adı verilen bir hormon salgılanır. Bu hormon uterusun kasılmasını sağlar ve doğum sonrası kan kaybını azaltır. Böylece emziren anneler daha az kan kaybeder. Diğer taraftan oksitosin hormonu anne ve bebek arasında güçlü bir duygusal bağın oluşmasını sağlar. Bu kuvvetli duygusal bağ annelerde doğum sonrası kaygı ve depresyon riskini azaltır. Oksitosinin bir başka etkisi ise stres hormonu olan kortizolün seviyesini düşürmesidir. Kortizol düzeyi düşen anne sakinleşir, rahatlar. Emziren anne bebeğini kendi vücudundan üretilen bir besin ile beslediği için mutlu, özgüvenli ve cesaretli olur, zorluklar ile mücadele etme gücü artar. Anne sütü içerisinde bebeğin gerek fiziksel gerekse beyin gelişimini sağlayan çok sayıda vitamin, mineral, esansiyel yağ asitleri, omega yağ asitleri, yağ, karbonhidrat, protein yer alır. Anne sütü bu eşsiz içeriği nedeni ile ‘sıvı altın’ olarak adlandırılmıştır. Özellikle anne sütü içerisinde yer alan esansiyel yağ asitleri beyindeki sinir yolaklarının sağlıklı gelişmesinde önemlidir.
Anne sütü içeriği bebek büyüdükçe bebeğin ihtiyaçlarına göre değişiklik gösterir. Doğumdan sonraki ilk beş gün içerisinde üretilen anne sütü ‘kolostrum’ adını alır. Kolostrum yüksek antikor ve A vitamini içeriği ile yenidoğan bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirir, enfeksiyonlara direnç sağlar. Yine kolostrum mükemmel içeriği ile bebeğin bağırsaklarını temizler, sarılık riskini azaltır, alerjik hastalıkların ortaya çıkma riskini azaltır. Bebekte sağlıklı bir bağırsak florasının oluşmasını sağlar, böylece bebekte ilerleyen yaşlarda obezite, diyabet, hipertansiyon, kanser gibi birçok hastalığın ortaya çıkma ihtimalini düşürür. İlk beş günden sonra anne sütünün içeriği daha çok besleyici ve doyurucu olma yönünde değişir. Protein, karbonhidrat ve yağ yönünden zengin süt üretilmeye başlar. İlginç olan her annenin sütünün kendi bebeğine özgü olmasıdır. Yani bebeğin ihtiyacına göre anne sütünün içeriği değişir. Yedi aylık doğan bebeğin annesinin sütü bebeğine özgü besin maddeleri içerirken, dokuz aylık doğan bebeğin annesinin sütünün içeriği bebeğine özel içeriklere sahiptir. Anne sütünün içeriği bireysel farklılıklarda gösterir. Beslenme, yorgunluk, stres, yaş, doğum sıklığı, emzirme sıklığı ve süresi ve annenin diyabet, hipertansiyon gibi mevcut hastalıklarının anne sütünün miktarını ve kalitesini etkilediği gösterilmiştir.
Emzirmenin toplum açısından da faydaları vardır. Emzirme sonrasında atık madde oluşmaz, çevreyi kirletici özelliği yoktur, anne sütü herhangi bir ücrete tabi değildir, ekonomiktir. Emziren annelerin bebekleri daha az hasta oldukları ve hasta olduklarında da daha çabuk iyileştikleri için anneler daha az izin kullanır, iş gücü kaybı az olur. Bir çalışmada yaşamın ilk altı ayında anne sütü almayan sadece mama ile beslenen bebeklerde sadece anne sütü alan bebeklere göre orta kulak iltihabı riskinin 2 kat, astım riskinin 4 kat, tip 1 diyabet riskinin 1.7 kat, tip 2 diyabet riskinin 2.4 kat ve zatürre nedeni ile hastaneye yatış riskinin yaklaşık 8 kat daha fazla olduğu rapor edilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü bebeklerin doğar doğmaz ilk yarım saatte, en geç ilk bir saat içerisinde emzirilmesini, yaşamın ilk altı ayında anne sütü dışında besin verilmemesini, yaşamın altıncı ayının bitiminde ek gıdalara başlanılmasını ve emzirmenin en az iki yaşına kadar sürdürülmesini önermektedir. Anne sütü en faydalı, en ekonomik, en besleyici, en ucuz, en taze, en çevreci, en temiz ve en ulaşılabilir besin maddesidir. Anne sütü her bebeğin hakkıdır. Emziremeyen anneler en azından sütlerini sağarak bebeklerine vermelidir. Anne sütü oda ısısında üç saat, buzdolabında 3 gün, derin dondurucuda 3 ay saklanabilir. Kullanılacağı zaman doğrudan değil, benmari usulü (kabı sıcak suya koyarak içindekini ısıtma veya eritme yöntemi) ısıtılmalıdır.
Ülkemizde Ekim ayının ilk haftası ‘Emzirme Haftası’ olarak kutlanmaktadır. Annelerin bebeklerine yapabileceği en büyük iyilik, bebeklerini emzirebildikleri kadar emzirmeleridir.
Kaynaklar
- Lokossou GA, Kouakanou L, Schumacher A, Zenclussen AC: Human breast milk: from food to active immune response with disease protection in infants and mothers. Front Immunol. 2022, 13:849012.
- Krol KM, Grossmann T. Psychological effects of breastfeeding on children and mothers. Bundesgesundheitsblatt Gesundheitsforschung Gesundheitsschutz. 2018;61(8):977-985.
- Yan J, Liu L, Zhu Y, Huang G, Wang PP. The association between breastfeeding and childhood obesity: a meta-analysis. BMC Public Health. 2014;14:1267.
- Dieterich CM, Felice JP, O’Sullivan E, Rasmussen KM: Breastfeeding and health outcomes for the mother infant dyad. Pediatr Clin North Am. 2013, 60:31-48.
- Breastfeeding and Reduced Risk of Breast Cancer: A Systematic Review and Meta-Analysis. Qiu R, Zhong Y, Hu M, Wu B. Comput Math Methods Med. 2022 Jan 28;2022:8500910.
- Bigelow AE, Power M: Mother-infant skin-to-skin contact: short- and long-term effects for mothers and their children born full-term. Front Psychol. 2020, 11:1921.
- Modak A, Ronghe V, Gomase K P (October 09, 2023) The Psychological Benefits of Breastfeeding: Fostering Maternal Well-Being and Child Development. Cureus 15(10): e46730.
2 yorum
Ne kadar detaylı ve faydalı bir bilgilendirme. Kaleminize sağlık👏👏
Sayın Prof. Dr. Ayşe Nur Aksoy
Makaleniz için teşekkür ederim. Çok faydalı bir makale olmuş.
Ancak en önemli olduğunu düşündüğüm bileşeni yazmadığınız fark ettim.
Anne sütü, eşsiz besin içeriğinin yanı sıra anneden gelen canlı hücreleri de içerir.
Anne sütü vasıtası ile bebeğe geçen hücrelerin, bebeğin gastrointestinal sisteminin zorlu koşullarında hayatta kalabildiği ve bağırsak duvarına (1) ve onları karaciğere ve dalağa taşıyan kan dolaşımına geçtiği gösterilmiştir . (2) Ancak, bu hücrelerin vücuttaki kesin dağılımı ve kaderleri büyük ölçüde bilinmemektedir. (3) Anne sütü kök hücrelerinin farklılaşma ve farklı dokulara entegre olma olasılığı tahmin edilmiştir ancak kesin olarak kanıtlanmamıştır ((4)
Gebelik sırasında anneden bebeğe, bebekten anneye karşılıklı hücre transferi olduğu iyi bilinen bir fenomendir. (5)
Karşılıklı geçiş sırasında fetusten anneye geçen hücreler, anne vücudunu bir akademi, yüksek eğitim yeri olarak kullanıp hayatta kalmak için gerekli her türlü bilgi ile eğitimlerini tamamladıktan sonra emzirme vasıtasıyla fetüse geri dönüyor olabilir. Bu saikledir ki; anne sütü ve kolostrum çok önemlidir. (6) (7)
Saygılarımla.
Bülent Demirbek
1) Cabinian, A. ve diğerleri . Emzirmeyle Anne Bağışıklık Hücrelerinin Transferi: Anne Sütünde Bulunan Anne Sitotoksik T Lenfositleri Emzirilen Bebeğin Peyer Lekelerinde Yerleşir. PloS one 11 , e0156762 (2016). Google Akademik
2) Zhou, L. ve diğerleri . Anne hücrelerinin yavruya iletilmesinin iki bağımsız yolu: gebelik sırasında plasenta yoluyla ve doğumdan sonra emzirme yoluyla. İmmünoloji 101 , 570–580 (2000).
3) Arvola, M. ve diğerleri . B hücresi eksikliği olan farelerde maternal kökenli immünoglobulin salgılayan hücreler tespit edilebilir. Üreme biyolojisi 63 , 1817–1824 (2000).
4) Twigger, AJ, Hodgetts, S., Filgueira, L., Hartmann, PE ve Hassiotou, F. Anne sütünden beyinlere: insan sütündeki kök hücrelerin potansiyeli. İnsan emzirme dergisi: Uluslararası Emzirme Danışmanları Derneği’nin resmi dergisi 29 , 136–139 (2013).
5) https://www.akademikakil.com/dorduncu-yuzyildan-gunumuze-diski-nakli-her-derde-deva-mi/ulkusaritas/ yorum bölümünde.
6 Melnik, BC ve diğerleri . Süt miRNA’ları: basit besinler mi yoksa sistemik işlevsel düzenleyiciler mi? Nutr Metab (Lond) 13 , 42 (2016).
7) https://www.nature.com/articles/s41598-018-32715-5