Mustafa Kemal Atatürk’e göre ‘iyi sporcu’ zekasını kullanabilen, çalışkan, kondisyon sahibi ve en önemlisi ahlaklı biridir. Sporcunun ,takımın ve karşılaşmanın başarısında ahlak, adalet ve bilim harmanlanmıştır.
Ahlak, insanın doğuştan getirdiği veya sonradan kazandığı birtakım davranış, huy, tavır ve maneviyatı belirten ve toplumda uymak zorunda bulundukları davranış kurallarıdır. Ahlaki eylemlerin kaynağını bilgi oluşturur. Ahlak bilimi, ahlaki davranışın öznesi insan olup onun akıl, irade, vicdan gibi ahlaki yetenekleri ile öfke şehvet vb. duygularını ve bunlardan doğan fazilet ve rezaletleri inceler. İnsanın ahlaki davranışları onun toplumsal yanının bir bölümüdür ; iyi ve kötünün ayırt edilmesi, insanların yapması ve yapmaması gereken eylem ve davranışların tespit edilmesi gibi… Ahlaki gelişim ,çocukların belli davranışları doğru ya da yanlış olarak değerlendirmelerine rehberlik eden ve kendi eylemlerini yönetmelerini sağlayan ilkeleri kazanma sürecidir .Ahlaki gelişim, benliğin ve kişiliğin gelişimi ile gençlik döneminde belirginleşerek hayat boyu sürer. Ahlaki gelişimde aile büyükleri, eğitimciler, karar vericiler ve yöneticiler rol modeldir.
Sağlıkta ahlak; Sağlık hizmetlerinde davranışı yönlendiren ahlaki ilkeleri içerir ; Hasta özerkliği, bilgilendirilmiş onam, yararlılık (hastanın çıkarına en uygun şekilde hareket etme) ve zarar vermeme (zarardan kaçınma) yer alır.
Adalet , ahlaki ve yasal ilkelere bağlılık; doğruluk, cesaret ve erdemli olmadır.
Sağlıkta adalet; sağlık kaynaklarının adil dağılımını ve bireylere adil davranılmasını ifade eder. Bu; bakıma erişimi, sağlık eşitsizliklerini ve sağlığın sosyal belirleyicilerini kapsar. Adalet ilkesi, sağlık sistemlerinin eşitsizlikleri ele almasını ve sosyoekonomik durum, ırk veya diğer faktörlere bakılmaksızın bakım sunmasını gerektirir. Sağlık bakım profesyonelleri, yararlı olma ve yükümlülüklerini hastalar arasında nasıl paylaştırılması gerektiğiyle ilgilenmek zorundadır. Sağlık bakım profesyonelleri ,bakmakla yükümlü olduğu hastalar arasında bakımın adil dağıtılması konusunda karar vermelidir. Zira adaletin temel ilkesi , hastaların aynı şekilde tedavi edilmesini ve aynı olmayanların da gereksinimlerine göre ele alınması gerektiğini söyler.
Kısacası sağlıkta ahlak ve adalet ilkeleri; sağlık politikalarına yön veren, sağlık uygulamalarını, fon tahsisini ve halk sağlığı girişimlerini ele alan yol gösterici düzenlemelerdir.
Bilim, gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla dünyaya ilişkin olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabasıdır. Bilimin işleyişinde anlama, açıklama ve kontrol vardır. Anlama; nedir sorusuna yanıt verir. Açıklama; niçin sorusuna yanıt verir. Kontrol; anlama ve açıklama işlevleri ile üretilen bilgilerin fiilen uygulamalara aktarılmasıdır. Merak en değerli meziyettir. Aileler ve eğitim kurumları olarak çocuklarımızın meraklarını ve sorgulamalarını teşvik eden bir tutum sergilemeliyiz. Böylece bilimin ışığında iyi ve kötüyü ,doğru ve yanlışı ayırt eden; akılcı ve gerçekçi yaklaşımlarla yetişkin yaşamın sorumluluklarını ahlak ve adalet ilkeleri doğrultusunda yerine getiren bireyler yetiştirebiliriz…
Sağlıkta bilim: Bilimsel araştırma ve kanıta dayalı tıbbı teşvik eder, araştırma ve yenilik yoluyla sağlık sonuçlarını iyileştirir. Etik çerçeveler klinik ortamlarda ve araştırmalarda karar verme süreçlerine rehberlik eder. Ancak bilimsel ilerlemeler; özellikle genetik araştırmalar, klinik araştırmalar ve halk sağlığı müdahaleleri gibi alanlarda ahlaki sorunları gündeme getirebilir.. Bilimde ahlak; bilimsel verilerin hastalara ve politika yapıcılara nasıl iletileceğini şekillendirir ve kararların bireysel haklara saygılı olmasını sağlarken halk sağlığını da destekler.
Bilimde adalet; araştırma uygulamalarının kapsayıcı olmasını, dışlanmış grupların sömürülmesinden kaçınılmasını ve bilimsel gelişmelerin faydalarının tüm nüfusa ulaşmasını sağlamayı gerektirir.
Özetle, ahlak, adalet ve bilim arasında bir denge kurma toplumun tüm üyelerine yararlı olacak şekilde adil ve insanca bir yaşamı geliştirmede önemlidir. Deprem dahil yaşadığımız tüm yıkımların nedeni bilime kulak verilmemesi, daha çok kazanmak uğruna ahlaki değerlerin ayaklar altına alınması ve adaletin yok edilmesidir.
1 yorum
*** Ahlak, insanın hem doğuştan getirdiği hem de sonradan kazandığı davranış, huy ve tavırları içeren, toplumsal düzeni koruyan değerler bütünü olarak tanımlanır. ***
Ancak bu kavramı sadece doğum sonrasına (doğuştana) indirgeyip rahim içi süreçleri (doğmadanı) göz ardı etmek, aslında ahlakın özüne ters düşen bir yaklaşım olur.
Ahlak gelişimi, daha anne karnında, rahim içindeyken başlamaktadır. İnsanın en savunmasız, en hassas dönemi olan bu intrauterin süreç, hayat boyu taşıyacağı değerlerin temellerini atar. Anne adayları, bu dönemin farkındalığıyla en küçük olumsuzluklardan bile kendilerini koruma içgüdüsü taşır, zira bebeğin zihinsel ve ruhsal gelişiminde kritik bir rol üstlenirler. Doğum sonrasında başlayan süreç ise bu temel üzerine inşa edilir.
Düşünelim: Rahmi sağlıklı, iltihapsız, tam bir jinekolojik hijyen huzur ve refah içinde olan kadının, huzurlu rahim ortamında gelişen bir bebek ile rahmi yorgun, İltihaplı, miyomlu, polipli, terse – yana yatmış, şekli bozulmuş, kanser kist üretmiş ve varislerle mücadele eden bir annenin ramindeki bebeği ile aynı olabilir mi? İlk bebek, temiz bir başlangıcın sembolü iken, diğer bebek zorlu koşulların ( survivor – hayatta kalma mücadelesi) içinde doğar. İyi muameleye maruz kalan bir bebeğin hayata bakışı ile zorluklarla doğan ( kötü muameleye maruz kalmış) bir bebeğin ruh hali, beyin ahlak alanlarının gelişimi aynı mıdır? Elbette ki, doğum öncesi (rahim içi) süreç, ahlakın ilk ve en derin temellerinin atıldığı dönemdir; bu yüzden ahlakı sadece doğum sonrasına odaklayarak, insanın en önemli dönemini görmezden gelmek, ahlaka yapılmış bir haksızlıktır.
Bizim hastalık olarak gördüğümüz, dayanır sabreder diye umut ederek kendimizi kandırdığımı süreç ; aslında bebeğin kötü muameleye maruz kalmasıdır. Kötü muameleye maruz kalmış ; sesi çıkmamış, derdini anlatamamış birisinin merhamet, şefkat, cömertlik, empati, dürüstlük çalışkanlık etiketi ne kadar gelişir?
O yüzden ahlaklı bireyler çıksın istiyorsak, doğum yapınca değil, daha gebeliği zihinsel olarak düşününce eski hayatımıza aynen, hiç bir şey olmamış gibi devam etmemeliyiz. Derhal kendimizi zihinsel, bedensel, maddi olarak hazır ettikten sonra gebeliğe girmeliyiz.
Bunu kadınlarımızın %99.99 u yapmıyor.
Ahlaksızlığın yapıldığı bir ilk adımdan ahlak çıkar mı?