Son dönemde yaşanan tutuklamalar, influencer’ların kazandıkları yüksek rakamların kaynağına dair iddialar, influencer’lara yönelik toplumsal algıyı da değiştirdi. Sosyal medyanın ortaya çıkışıyla birlikte hayatımıza giren, kendimiz gibi bir hayatı olduğunu düşündüğümüz, samimi bulduğumuz kişiler gitti. Yerine şaşalı hayatları olan, çok sayıda ürünün reklamını yapan ancak kendi hayatlarında sadece lüks markaları kullandıklarını gördüğümüz, samimiyetlerini kaybetmiş dijital ünlüler geldi. Bu ünlülerin gelirlerinin kaynağının sorgulanmasıyla da adli süreç başladı.
2010’lardan günümüze gözlemlediğimiz bu dönüşüm, geldiğimiz noktada influencer markasına güvenin büyük yara almasına neden oldu. Ürün önerisiyle başlayan YouTube videoları, Instagram’ın görsel doğasıyla birlikte ‘high value lifestyle’ halini aldı.
Influencer’ların biz takipçilerin “sıradan” hayatlarından uzaklaşması, şüphesiz markaların da dikkatini çekiyor. Geniş kitlelere ulaşan yüksek takipçili influencer’lar yerine daha az fakat organik takipçili hesapları tercih ediyorlar. Bu influencer’lar hem kendi kitlesiyle çok daha fazla etkileşim kurabiliyor hem de takipçilerinin gözünde samimi ve doğal. Dahası, markalar yüksek bütçelerini bölüp birden fazla influencer’la çalışabiliyor. Böylelikle farklı influencer markalarını da dijital stratejilerine dahil ediyor.
Yani fenomenlikten influencer’lığa varan noktada dijital ünlülerin algılanan değer ve güveninin düştüğü ve bunun marka tercihlerine de yansıdığı aşikar. Yeni dönemin öne çıkan nano influencer’ları ise içimizden biri olmanın avantajına sahip.
1 yorum
Hocamiz dogru noktalara deginmis. Guzel tespitler, tesekurler.