Sağlık kavramı, genelde insanın kendini iyi hissetmesi olarak tanımlanır. Bu iyi oluşta ilk akla gelen ise biyolojik ve fizyolojik olarak bedende herhangi bir patolojinin olmayışıdır. Sağlık bilimlerinde insana bütüncü (holistik) yaklaşım benimsenmiştir. Dolayısıyla bedensel olduğu kadar psiko-sosyal ve manevi iyi oluş, sağlıktır. Kötü oluş ise sağlıksızlıktır.
Sağlığı korumak, geliştirmek ve sağlıksızlıkta ise tedavi, bakım, rehabilite etmek; hekimin, hemşirenin ve sağlık disiplinindeki diğer üyelerin en temel görevleridir. Her ne kadar bu kavramın öznesi insan ise de sağlıklı ya da sağlıksız toplum, aile, ilişki, eğitim, sanat, ekonomi gibi örneklerini çoğaltabileceğimiz bir yaşam kavramı olarak ele alınmalıdır.
Sağlıklı aile ve toplum; biyopsikososyal ve manevi yönden kendini iyi hisseden, ilişkileri, eğitimi ve ekonomisi iyi olan, sevgi, saygı ve güven içinde yaşayan, üreten ve aidiyet duygusu güçlü üyelerden oluşur.
Pandemi krizi, bireyin, ailenin ve toplumun hem biyolojik hem psikolojik hem de sosyal sağlığını bozmuş; düşünme, davranma, iletişim ve çalışma olan psiko-sosyal yaşamda sağlıksızlık göstergeleri hızla artmıştır. Aile içi özellikle kadına yönelik-şiddet, boşanmalar, sokak kavgaları, cinayetler yankesicilik, hırsızlık, dilenme, alkol ve madde kullanımı, oyun bağımlılığı gibi sağlıksızlık örnekleri gündemden hiç düşmemektedir.
Pandemi, ülkemize ve ailemize negatif iktisadi etki yaratmıştır. Türkiye’de her dört kişiden biri işsizdir. Kazancı olmayan -dolayısıyla barınma, beslenme, eğitim gibi en temel gereksinimlerini karşılayamayan ailenin biyopsikososyal ve de manevi sağlığı bozulmuştur.
Covid-19 pandemi sürecinde giderek artan hasta sayısı ve ölümler, bireylerde hasta olma ve ölme korku ve endişesini arttırdığı gibi kuruntu, şüphecilik ve güvensizliği içeren paranoid belirtileri de arttırarak sağlıksız düşünme ve davranışlar geliştirmiştir.
Herkese yetecek kadar aşının henüz üretilmemesine bağlı olarak özellikle ekonomisi kötü ve demokratik olmayan ülkelerde aşıya erişimde etik olmayan, sağlıksız uygulama örnekleri, yaşanmaktadır. Ülkemizde yavaş ve yetersiz aşılama raporlarını izleyen vatandaşlarımız; aşı olamayacağım, hasta olacağım ya da öleceğim korkusunu panik düzeyde yaşamağa başlamıştır. Kısacası en temel sorunumuz, her alanda sağlıksız yaklaşımımızdır.
Sağlıksızlıkla mücadele için;
- Pandemi sürecinde karar vericilerin, yöneticilerin ve özellikle sağlık profesyonellerinin etik ilkelere uyması.
- Birey, aile, toplum ve kurumlar olarak güven geliştirme ve tazeleme adımlarının atılması.
- Çevre ve insan sağlıksızlığını önlemek için öncelikle Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı bir an önce onaylaması.
- İnsanın kadın cinsini sağlıksız etkileşimlerden korumak için İstanbul Anlaşması’nın feshinden geri dönülmesi.
- Açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan ailelere, sosyal devlet olarak gereğinin yapılması önerilir.
- Sonuç olarak pandemi sürecinde her alanda (özellikle sağlık, ekonomi ve eğitimde) yaşanan krizi; sağlık davranışlarımızı geliştirerek, eğitim ve kurslarla yeni nesil teknolojiyi içeren iş alanları yaratarak, dijital eğitim ve dijital sağlıkta olanakları artırarak fırsata çevirebiliriz.