Eğitim sistemleri, toplumların gelişimi ve ekonomik büyümeleri için hayati öneme sahiptir. Çeşitli ülkelerde bireylerin eğitim seviye ve oranları ile milli gelir artış oranları yıllara göre değerlendirildiğinde doğrusal ilişki içinde oldukları anlaşılacaktır. Bilgi ekonomisi olarak adlandırılan bu yeni dönemde, inovasyon ve yaratıcılık büyük önem taşımaktadır. Günümüz eğitim sistemleri de, hızla değişen teknolojik ve ekonomik koşullara uyum sağlamak zorundadır. Bu bağlamda, eğitim sistemleri öğrencileri sadece bilgi ile donatmakla kalmayıp, aynı zamanda eleştirel düşünme, problem çözme ve iş birliği gibi becerilerle de hazırlamalıdır. Bu kapsamda temel eğitim, aşağıdaki yenilikleri içerecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
Temel Eğitimde Yenilikler
- STEM Eğitimi: Fen, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) eğitimi, öğrencilerin analitik düşünme yeteneklerini geliştirmeyi hedefler. Dünya genelinde, bu alanlarda eğitim gören öğrencilerin inovatif düşünme yeteneklerinin arttığı ve iş gücü piyasasında daha avantajlı konuma geldikleri gözlemlenmiştir.
- Kodlama ve Robotik: İlkokul düzeyinden itibaren kodlama ve robotik eğitimi, öğrencilerin dijital dünyaya hazırlanmalarına yardımcı olur. Finlandiya ve Estonya gibi ülkeler, bu alanlarda öncü uygulamalar gerçekleştirmektedir ve başarılı sonuçlar elde etmektedir.
- Duygusal Zeka Eğitimi: Empati, duygusal farkındalık ve sosyal beceriler, modern eğitim sistemlerinin bir parçası haline gelmelidir. Araştırmalar, duygusal zekası yüksek bireylerin hem akademik hem de profesyonel hayatta daha başarılı olduklarını göstermektedir.
Mesleki Teknik Eğitimin Geleceği
Mesleki teknik eğitim, işgücünün ihtiyaçlarına doğrudan cevap veren bir eğitim türüdür. Sanayi devrimi gereklerine göre şekillendirilmiş olan bu alanın Endüstri 4 devrimi ve bilgi toplumu gereksinimlerine uygun olarak çok hızlı bir şekilde aşağıda özetlediğim unsurlar ekseninde disipline edilerek güçlendirilmesi gerekmektedir.
- Endüstri 4.0 ve Eğitim: Dijitalleşme ve otomasyon, mesleki teknik eğitimin içeriğini de değiştirmektedir. 4. Sanayi devriminin gerekli kıldığı bu dönüşüm, eğitim sistemlerinin de yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır.
- Yaşam Boyu Öğrenme: Teknolojik gelişmelerle birlikte, bireylerin sürekli öğrenme ve kendini yenileme ihtiyacı doğmaktadır. Singapur gibi ülkeler, yaşam boyu öğrenme programlarını teşvik ederek, ekonomik kalkınmalarını desteklemektedir.
- İş birliği ve Staj Programları: Sanayi ve eğitim kurumları arasında işbirlikleri geliştirilerek, öğrencilerin iş dünyasına entegrasyonu sağlanmalıdır. Güney Kore ve Japonya, bu alanda başarılı uygulamalara sahiptir.
Üniversite Eğitiminin Geleceği
Üniversiteler, toplumun entelektüel merkezi olarak kabul edilir. Çağımızda lisans eğitiminin asıl amacının bu fonksiyonu yerine getirmesi olmalıdır. Genelde uygulanan 4 yıllık eğitim, tüm kesimlerce pratisyen eğitimi olarak kabul edilmelidir. Esas olarak da lisansüstü eğitim, yaşam boyu eğitim gibi dinamiklerle beslenen bir uzmanlaşmayı sağlayacak ve sürdürülebilir kılacak modellerin egemen kılınması sağlanmalıdır. Bu nedenle de üniversitelerin yenilikçi ve esnek eğitim modellerine geçiş yapması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu kapsamda alınacak aksiyon için “Yenilikçi Eğitim Modelleri” ne yönelik önerilerim aşağıdaki şekilde özetlemiştir.
- Çevrimiçi ve Hibrit Eğitim: Pandemi döneminde hız kazanan çevrimiçi eğitim modelleri, üniversite eğitiminin geleceğinde önemli bir rol oynayacaktır. Dünya genelinde birçok üniversite, hibrit eğitim modellerine geçiş yaparak öğrencilere esneklik sağlamaktadır.
- Kişiselleştirilmiş Eğitim: Öğrencilerin bireysel ilgi ve yeteneklerine göre şekillenen eğitim programları, öğrenme verimliliğini artırabilir. ABD’deki bazı üniversiteler, bu yaklaşımı benimseyerek öğrenci memnuniyetini artırmıştır.
- Araştırma ve Geliştirme: Üniversiteler, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine daha fazla kaynak ayırarak, inovasyonu teşvik etmelidir. Özellikle teknoloji ve mühendislik alanlarında yapılan araştırmalar, yeni buluşların önünü açmaktadır.
Yaşam Boyu Eğitim Felsefesi
Geleneksel eğitim anlayışı, bir bireyin eğitim hayatını dört yıllık bir üniversite eğitimiyle sınırlı tutma eğilimindedir. Ancak, günümüz dünyasında bu anlayış yeterli olmaktan uzaktır. Bilgi ve teknolojinin hızla değiştiği bir dünyada, bireylerin sürekli öğrenme ve kendini yenileme ihtiyacı doğmaktadır. Bu nedenle yaşam boyu eğitim felsefesi, modern eğitim sistemlerinin temel bir parçası haline gelmelidir. Üniversite-Sektör ve Devlet işbirliğini zorunlu kılacak bu yaklaşımın temel kazanımları da aşağıdaki gibi ifade edilebilir.
Hizmet İçi Eğitim
- Periyodik Gelişim: Çalışanların, mesleki bilgi ve becerilerini güncellemek için periyodik olarak hizmet içi eğitim programlarına katılmaları sağlanmalıdır. Bu programlar, yeni teknolojiler ve iş süreçlerine adapte olmayı kolaylaştırır.
- Esnek Eğitim Modelleri: Hizmet içi eğitim programları, çalışanların iş ve eğitim yükümlülüklerini dengeleyebilmeleri için esnek zaman dilimlerinde sunulmalıdır. Bu yaklaşım, bireylerin eğitim süreçlerine katılımını artırabilir.
Meslek İçi Eğitim
- Yenilikçi Meslek Eğitimi: Meslek içi eğitim programları, sektördeki yeniliklere ve değişimlere uyum sağlamak için sürekli güncellenmelidir. Bu, iş gücünün dinamik ve rekabetçi kalmasını sağlar.
- Sektörle İşbirliği: Meslek içi eğitim programları, sektörle işbirliği içinde geliştirilmelidir. Bu iş birliği, programların güncel ve uygulamaya yönelik olmasını sağlar.
- Devlet Desteği: Eğitim programlarının finansmanı uygulamalı gerçekleşmeye fırsat yaratacak şekilde, uygun modellerle, sektörle iş birliği içinde devlet tarafından desteklenmelidir. Her bireyin bu programlara erişimi kolaylaştırılmalıdır.
Yüksek Lisans Programları
- Uygulamaya Yönelik Eğitim: Yüksek lisans programları, teorik bilgi kadar uygulamaya yönelik içeriklere de sahip olmalıdır. Bu sayede, öğrenciler mezun olduktan sonra iş dünyasına daha hızlı uyum sağlayabilirler.
- Finansal Destek: Devlet, yüksek lisans-doktora programlarını teşvik etmek için destek sağlamalıdır. Eğitim programlarının finansmanı uygulamalı gerçekleşmeye fırsat yaratacak şekilde, kısa süreli istihdamı da içerecek uygun modellerle, sektörle iş birliği içinde devlet tarafından desteklenmelidir.
- Sektörle Entegrasyon: Yüksek lisans programları, ilgili sektörlerle entegre edilerek, öğrencilerin gerçek dünya deneyimleri kazanması sağlanmalıdır.
Üniversite Eğitiminin Sınırları ve Geleceğe Hazırlık
Geleneksel dört yıllık üniversite eğitimi, sanayi devriminin gereksinimlerine cevap veren bir model olarak ortaya çıkmıştır. Ancak, günümüzün hızla değişen dünyasında bu model yetersiz kalmaktadır. Üniversiteler ve öğrenciler bu gerçeği göz önünde bulundurarak kendilerini yenilemeli ve geliştirmelidir. Üniversite tercihi sürecindeki öğrenciler ve ailelerine önerilerimi yinelemekte yarar görmekteyim.
- Kendini Yenileme: Öğrenciler, dört yıllık üniversite eğitiminin kariyerleri boyunca yeterli olmayacağının bilincinde olmalı ve sürekli olarak kendilerini yenilemeye odaklanmalıdır. Bu, iş gücü piyasasında rekabet avantajı sağlar.
- Çok Yönlülük: Okuduğunuz alan ne olursa olsun, bilgi teknolojileri, yapay zeka, veri bilimi gibi geleceğin mesleklerine yönelmek ve bu alanlarda bilgi sahibi olmak büyük önem taşımaktadır. Bu alanlardaki beceriler, iş gücü piyasasında talep görmektedir.
- Pratik Eğitim: Dört yıllık üniversite eğitimi, pratik becerilerin kazanılması için bir temel oluşturmalıdır. Bu eğitim sürecinde, staj ve uygulamalı eğitimlerle iş dünyasına hazırlık yapılmalıdır.
Konunun çözüm odağı ve en önemli paydaşı olan Üniversitelerin aşağıda özetlediğim parametreleri dikkate alarak Yeniden Yapılandırılması da rasyonel yaklaşımlarla sağlanmalıdır.
- Esnek ve Modüler Programlar: Üniversiteler, öğrencilere farklı alanlarda bilgi edinme fırsatı sunan esnek ve modüler programlar geliştirmelidir. Bu, öğrencilere farklı yetkinlikler kazandırır ve iş gücü piyasasında daha esnek olmalarını sağlar.
- Sanayi ile İş birliği: Eğitim programları, sanayi ile yakın işbirliği içinde tasarlanmalı ve öğrencilere sektörel deneyim kazandırılmalıdır. Bu, mezunların iş gücü piyasasına hızlı entegrasyonunu sağlar.
Sonuç
Eğitim, öğretim ve mesleki teknik eğitim, toplumların geleceğini şekillendiren en önemli unsurlardır. Bu alanlarda yapılan yenilikler, ülkemizin ekonomik ve sosyal refahını artıracaktır. Üniversiteler, yenilikçi eğitim modelleri ve geleceğin mesleklerine yönelik programlarıyla bu sürecin öncüsü olmalıdır. Eğitimde yapılacak reformlar ve stratejik yaklaşımlar, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artıracak ve daha aydınlık bir geleceğin kapılarını aralayacaktır. Yaşam boyu eğitim felsefesi, bireylerin sürekli öğrenme ve kendini yenileme ihtiyacını karşılayarak, toplumun genel eğitim seviyesini yükseltecektir. Eğitim sisteminin esnek, yenilikçi ve uygulamaya yönelik hale getirilmesi, bireylerin ve toplumların sürdürülebilir gelişimine büyük katkı sağlayacaktır. Umarım ülkemizdeki konuyla ilgili tüm aktörler siyaset üstü bakış açısı ile bu yöndeki kararları ve uygulamaları en kısa sürede hayata geçireceklerdir.
2 yorum
Günümüzde eğitim kalitesinin giderek bozulması, iyi eğitim veren okul sayısının azalması, öğrenci destek program ve kuruluşlarının azlığı yada ayrıcalıklı olaması ögrenci ve velileri zor durumda bırakmaktadır.
Eğitim konusunu ele almanıza ve kaliteli beyinlerin ulkeye kazandırılması için bilgilendirme yazınız için teşekkür ediyoruz. Kaleminize sağlık.
Eğitimde kaliteyi artırmak, toplumsal sorunların çözümü için tek başına yeterli bir yaklaşım değildir. Modern medeniyet hedeflerine ulaşmak için insan kalitesinin de arttırılması gerekmektedir. Aşırı vurguluyorum; İnsanlar sonradan kalitesizleşmezler.İnsan kalitesinin artması, eğitimle doğrudan mümkün olmayabilir. Eğitim, kaliteli bireylerin mevcut vasıflarını kullanmalarını ve geliştirmelerini sağlar; ancak insan kalitesini artırmak, daha derin bir yaklaşım gerektirir. Haydi sizin kafanızı karıştırırken biraz kızdırayım.
Peki insan kalitesini nasıl artıracağız ! İnsanın kor haline gitmeniz gerekmektedir. Gebelik sürecine gitmelisiniz. Konuyu iyi şekilde anlatmak için bir hastalıktan bahsedeceğim “Amiloidoz”. Bu hastalıkta beden fabrikası anormal ürünler üretir. Şöyle düşünün, bedenimiz çamaşır makinası ve çamaşır makinasının tamburu ilk aldığımız anda yani kutuyu açtığımızda yuvarlak olması gerekir iken üçgen şekilde, hemen müşteri hizmetlerini arıyoruz ve durumu izah ediyoruz. Hanımefendi tambur üçgen diye yaygara koparıyoruz. Bize hemen yeni bir tambur gönderiyorlar ve fabrikadan gelen orjinal kutuyu açtığımızda kare bir tambur çıkıyor, yine arıyoruz, bağırıyoruz, kızıyoruz derhal ilgileniyorlar ve en iyi ustalarının hazırladığı dikdörtgen tambur gönderiyorlar, sonra elips gönderiyorlar, … düz boru, paralel kenar, yamuk,… yani düzelmez şekilde gerçeklikle alakasız yedek parçayı fabrika sürekli gönderiyor. Gelen işlevsiz yedek parçaların hepsi kaliteli ama çamaşır makinasının fonksiyonu ile uyumsuz işte amiloidoz böyle bir hastalık. Yani fabrikadaki yapısal, ağır pahalı, yapması zaman ve meşakkat isteyen şablonlar, proje bozuk ise, işçileri ne kadar iyi eğitirseniz eğitin , kalifiye edin elinize yuvarlak tambur yani bir şey geçmez.
İşte bundan dolayı sizler jinekolog olmadığınızdan, sorunun kor anını bilmediğinizden eğitime aşırı odaklanıyorsunuz (bias) ve jinekolojik sorunları göz ardı ediyorsunuz, bilmediğiniz, hiç aklınıza gelmeyen jinekolojik sorunları eğitimle düzeltemezsiniz. Bir fetus size korioamnionitli, prematür, mekonyumlu, hipoksik, oligohidramnioslu … gebelik komplikasyonları ile gelmiş ise yani mamul kor halinde bozulmuş ise bu eğitimle düzelmez. Toplumun müreffeh düzeye çıkabilmesi için mükemmel gebelikler ve doğumları olmak zorundadır. Eğitimcilere potansiyelini rahimde kaybetmiş fetuslar (ana rahminde kötü muameleye maruz kalmış fetusları) teslim etmek eğitim sistemini aşırı yüklemekten ve sonuç almamaktan öteye gidemez (değişmeyen PISA sonuçları ortada). Jinekolojik sorunlar eğitimle çözülemez ve konu aslında mahrem alana girdiğinden, dinci toplum olduğumuzdan, üçgen tamburlu insanlar çevrede müdür, siyasetçi, mühendis olduğundan, eğitimcilerde bu konuya giremez, bu sorunda kısır kalıp çözülemez, belki yorumum işe yarar.