Eğitim sistemi, bir toplumun en önemli kurumlarından biridir. Bireylerin bilgi ve becerilerini geliştirmelerine, eleştirel düşünme yetilerini kazandırmalarına ve topluma katkıda bulunabilecek donanıma sahip olmalarına imkân tanır. Toplumsal bir olgu olan eğitim, kişilerin değerler, yetenekler ve bilgi bakımından eğitildiği sosyal kurumlar olan okullarda gerçekleştirilirken; sağlanan kamusal eğitimle toplumu oluşturan her bireyin, toplumsal yaşama uyum sağlayacağı ve sürdürülebilir kalkınma ile kişisel gelişimlerinin de olumlu yönde değişeceği söylenebilir.
Ancak, günümüz eğitim sistemleri birçok temel sorunla karşı karşıya olup eğitim sistemindeki temel sorunlar; öğretmen nitelikleri, öğrenci nitelikleri, eğitim politikasından kaynaklanan sorunlar, okul yöneticilerinin yetiştirilme ve atanmalarındaki sorunlar, okulların maddi imkânsızlıkları, sınıf mevcutları, okul sayılarının yetersizliği, sığınmacı öğrenciler, öğrencilerin yönlendirilme sorunları, kaynak ve donanım eksikliği, öğretimde kullanılan yöntemler, eğitim sistemi ve müfredatın sık değişmesi, fırsat eşitsizliği, sosyal etkinliklerin eksikliği, ders saatlerinin fazlalığı olarak karakterize edilebilir. Eğitim sistemi bir bütün olarak düşünüldüğünde sistemin yaşadığı yapısal sorunlara ek olarak yönetim sorunları, plan ve programsızlık, denetim, finansman, öğretmen ve yönetici yeterliği ve sınav sisteminin önemli sorun kaynakları olduğu belirlenebilir.
Birçok eğitim sistemi, ezber ve sınav odaklı bir anlayışa sahiptir. Öğrenciler, bilgiyi anlamak ve uygulamak yerine, sınavlarda başarılı olmak için gereken bilgileri ezberlemeye odaklanırlar. Bu durum, öğrencilerin yaratıcı düşünme, problem çözme ve eleştirel düşünme gibi önemli becerilerini geliştirmelerini engeller. Sınav odaklı eğitim, esnekliğin olmadığı bir sisteme evirilir. Eğitim sistemleri genellikle katı ve değişime dirençlidir. Müfredatlar ve öğretim yöntemleri, değişen dünya koşullarına ve öğrenci ihtiyaçlarına yeterince hızlı adapte olamamaktadır. Bu durum, eğitim sisteminin güncelliğini ve işlevselliğini yitirmesine neden olmakta, sistem salt sınav odaklı hale gelerek değişime direnç gösteren, katı bir forma dönüşmektedir.
Eğitim sistemlerine erişim ve eğitim kalitesi, sosyoekonomik statüye, etnik kökene ve cinsiyete göre büyük farklılıklar gösterebilir. Dezavantajlı gruplardan gelen öğrenciler, kaliteli eğitime erişimde zorluk yaşayabilir ve bu durum eşitsizlikleri derinleştirebilir. Eşitsizliğin bir nedeni de yeterli nitelikte öğretmen istihdam edilememesidir. Öğretmenlerin nitelikleri ve çalışma koşulları, eğitim sisteminin başarısı için kritik önem taşır. Ancak öğretmen maaşları düşük, çalışma yükü fazla ve mesleki gelişim imkânları sınırlıdır. Bu durum, öğretmen motivasyonunu ve iş tatminini düşürerek eğitim kalitesini olumsuz etkileyebilir.
Birçok eğitim kurumunda altyapı ve kaynak sıkıntısı yaşanmaktadır. Sınıflar kalabalık, okullar yetersiz donanımlı ve teknolojik imkânlar sınırlıdır. Bu durum, öğrenme ortamını olumsuz etkileyerek eğitim kalitesini düşürmektedir. Ayrıca eğitim sistemleri genellikle teorik bilgiye odaklanır ve uygulamalı eğitime yeterince önem vermez. Bu durum, öğrencilerin edindikleri bilgileri pratikte uygulamada zorlanmalarına neden olabilir. Dahası eğitim sistemleri genellikle akademik becerilere odaklandığından günlük hayatta gerekli olan hayat becerilerine yeterince önem vermez. Bu durum, öğrencilerin problem çözme, iletişim kurma, zaman yönetimi ve stresle başa çıkma gibi temel becerileri geliştirmelerini engelleyebilir. Temel beceri eksikliği çeken pek çok öğrenci, eğitim sistemine karşı ilgisiz ve motivasyonsuzdur. Bu durum, öğrenme isteksizliğine, düşük başarıya ve eğitime katılımın azalmasına neden olabilir. Dahası eğitim sistemleri genellikle öğrenci odaklı değildir ve öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına ve ilgi alanlarına yeterince önem vermez. Bu durum, öğrencilerin potansiyellerini tam olarak gerçekleştirememelerine neden olabilir. Ayrıca eğitim sisteminde, teknolojinin sunduğu imkânlardan yeterince yararlanılmamaktadır. Teknolojik araçlar ve kaynaklar, eğitimi daha ilgi çekici, etkileşimli ve verimli hale getirmek için tasarlansa da teknoloji okuryazarlığı yeterince gelişmemiş öğretmenler sayesinde bu tür imkânlar da kullanılamamaktadır.
Türk eğitim sistemi içinde ideolojik yaklaşımlar her dönemde etkin olmuştur. Bu, eğitim politikalarının sürekli değişmesine yol açmakta; hantal bürokratik yapı olan eğitim, sürekli değişen sisteme karşılık verememektedir. Son yirmi yıl içerisinde iyi niyetlerle başlatılan pek çok proje zamanla unutulmuş, çağın ilerisinde olduğu söylenen sayısız girişim sonuçsuz kalmıştır. Elbette bir sistemi sürdürülebilir kılmak, sisteme giren mali kaynaklarla da ilgilidir. Bu noktada eğitim yatırımlarının yeterince iyi etüt edilmeden yapıldığı, atıl durumda olan onlarca bina ve donanımın kaderine terk edildiği de bilinmektedir.
Bu sorunların çözümü için, eğitim sistemlerinde kapsamlı reformlar yapılması gerekmektedir. Eğitim politikaları, öğrenci odaklı, esnek ve güncel olmalıdır. Öğretmenlerin nitelikleri ve çalışma koşulları iyileştirilmeli ve altyapı ve kaynak sıkıntısı giderilmelidir. Eğitimde uygulamalı eğitime ve hayat becerilerine daha fazla önem verilmeli ve teknolojinin sunduğu imkânlardan daha etkin şekilde yararlanılmalıdır.
Eğitim sisteminin yukarıda oldukça kısa şekilde anılan temel sorunlarının çözümü, daha nitelikli, adil ve kapsayıcı bir eğitim sistemi oluşturulmasına ve bireylerin tam potansiyellerini gerçekleştirmesine yardımcı olacaktır.