Hem hekim olarak hem de yıllarca hekim yetiştirmiş bir öğretim üyesi olarak son yıllarda giderek artan doktorların başta Almanya olmak üzere çalışmak için yurtdışına gidişine şahitlik ediyoruz. Yurtdışında insan gücümüz (Turkish diaspora) artıyor diye sevinelim mi, yoksa okumuş insan gücümüz zayıflıyor diye üzülelim mi tartışılabilir. Bilinen bir gerçek var ki son yıllarda hekimliğin itibar kaybı, sağlık personeline uygulanan şiddet, ekonomik olarak yaşanan alım gücünde azalma ve dolayısıyla hekimlerin yaşam standardında azalma, gelecek kaygısının bu konuda etkili olduğu söylenebilir. Bunlara hepimiz üzülüyoruz ve çözüm için gerekli mercilerin bir an önce adım atmasını bekliyoruz. Olaya farklı bir açıdan bakacak olursak , batı kültürünün bizlerde empoze ettiği, hayalimizdeki yaşam biçimi, batı toplumunda yaşayan hem “yabancı”lar hem de kendi insanları için ne ölçüde realize olduğu bu bağlamda tartışılmamaktadır. Ülkemizdeki koşulları beğenmeyip batı ülkelerine göç eden meslektaşlarımızın orada yaşamaya başlayınca hem iyi yönde hem de kötü yönde gerçeklerle yüzleşecekleri aşikardır. Yurtdışına hekim olarak giden arkadaşlara euro ile maaş almanın hayali dışında aşağıdaki konuları da düşünmelerini öneririm:
1-Başka bir ülkeye turist olarak gitmekle “bende sizin ekmeğinize ortağım” diyerek gitmek çok farklıdır. Batı toplumunun genlerinde bulunan “ırkçılık” hastalığı bir “yabancı” olarak size , az yada çok, bilinçli yada kendiliğinden belli kısıtlamalar ve önyargılar getirecektir. Gittiğiniz o ülkede siz bir “yabancı“ olarak onların çalışmak istemediği pozisyonlar için uygun görülebilirsiniz. Ancak mesleki anlamda belli avantajları olan hayal ettiğiniz kritik pozisyonlara “yabancı” olmanız nedeniyle tercih edilmeniz mümkün olmayabilir. Eğer tercih ediliyorsanız ya o konuda çok üstün bir performansla “emsalsiz” olmanız gerekir, yada onların göstermelik politikalarına alet olmanız beklenecektir.
2- Kazandığınız para Türkiye için yüksek ancak o ülkenin koşullarına göre vasat bir hayat için uygun olabilir, ev alabilecek misiniz, yada çocuğunuzu o ülkedeki iyi okullara gönderebilecek misiniz? Örneğin İngiltere’de iyi bir kolejde çocuğunuzu okutabilmeniz için (örneğin Eton College gibi) yıllık elli bin pound ayırmanız gerekir, hatta bazen bu parayı bulsanız bile başka kriterler nedeniyle kabul edilmeyebilirsiniz.
3-Batı ülkeleri sizi kendi insanının çalışmak istemediği ihtiyaç duyduğu yerlerde çalıştırarak değerlendirecektir. Bu durum yine onların genlerinde bulunan “sömürgeci” anlayışla çelişmez. Oradaki hayat standardının daha iyi olması sizi bir ölçüde de rahatlatacaktır. Ancak ileride çocuğunuzun asimile olmasını nasıl önleyeceksiniz. Okula gittiğinde orada öğretilen o ülkeye hakim kültür ve değerlerin, bizi biz yapan kültür ve değerlerle çeliştiğinde bunu nasıl aşacaksınız, çocuk sizi baskıcı bir aile olarak görmeyecek mi? Yine bu bağlamda fikir özgürlüğü adı altında terör örgütlerinin gösterilerine yada karikatür adı altında kutsal değerlerinize yapılan hakaretlere sessiz kalabilecek misiniz. Eğer diyorsanız ki zaten ben dünya vatandaşıyım ne öğretirse öğretsinler ne yaparlarsa yapsınlar benim için farketmez o zaman, bende size “sizin gitmeniz de bizim için de farketmez” derim.
Önerim şu; yurtdışına iyi para kazanmayacaksanız, iyi bir statüde inisiyatif sahibi olmayacaksanız, mesleki olarak eğitim, bilgi, beceri ve tecrübenizi arttırmayacaksanız, bir hekim olarak yurtdışına giderken iyi düşünün , orada da farklı sorunların olduğunu ve orada da hayatın “toz pembe” olmadığını unutmayın derim. Değecekse gidin. Tercih sizin. Biz bu topraklara aitiz, hep birlikte farklılıklarımızı zenginlik haline getirip sorunlarımızı kendimiz çözüp, kendi ülkemiz ve kendi insanımız için çalışmalıyız, yurtdışında olsak bile.
Her şey gönlünüzce olsun.