Okulların ve öğretmenlerin artık “sadece bilgi sağlama sistemleri” olarak görülmemesi gerekiyor. Öğretmenlerin ne öğrettikleri ve nasıl öğrettikleri ayrıca öğrenmeyi öğretme konusunda daha fazla güçlendirilmesi şart. Bir öğretmen bildiklerini öğrenciye aktarmaktan ziyade ona öğrenmenin yolunu öğretmek zorundadır.
Günümüze kadar üniversiteler de dahil olmak üzere sürdürülen eğitimin sadece endüstri devrimine uygun işçi ve memur sağlamaktan bir adım öteye gidemediği aşikardır. Bu nedenle eğitimin sürdürülebilmesi için son 15-20 yıldır evde eğitim üzerinde çalışmalar derinleştirilmiştir.
Evde eğitimin en zayıf noktası ise internet ve bilgisayar alt yapısıdır. Bu alt yapıyı sağlayan ülkelerde, aileler, kurumlar içinde ise en zayıf nokta öğrencinin ders disiplini edinmesi ve öğrenim saatlerini oyunlarla harcamamasıdır. Ayrıca ebeveynlerin evde olması ve en az birinin çocuğun eğitiminde rol oynaması da aynı yüz yüze eğitimde olduğu gibi uzaktan eğitimde de önemli olmuştur.
Bir ebeveyn evde kalabilse bile, evde eğitim yoksulluk içindeki aileler açısından her zaman en iyi seçenek değildir. Birden fazla araştırma , evde eğitim gören öğrencilerin akademik performansının ebeveynin ekonomik ve eğitim düzeylerine göre değiştiğini bulmuştur. Fakat eğer evde eğitim zorunlu ise ne yapmalıdır?
Son 20 yıl boyunca yapılan kohortlarda ebeveynleri lisans derecesine sahip ve evde eğitim gören öğrenciler, yüz yüze eğitim görenlerle karşılaştırıldığında çok başarılı olmuştur. En ufak bir psikolojik veya sosyal sorun da yaşamamışlardır. Fakat ebeveynleri bu yeterliliğe sahip olmayan öğrenciler açısından durum hiç de iç açıcı değildir.
İyi eğitimli ve ekonomik gücü yeterli bir aileye doğmak zaten pandemi öncesi de öğrencinin yabancı dil, fen, sosyal bilimler alanında daha iyi eğitim almasında son derece olumlu rol oynamıştır.
Yoksul ve eğitimi düşük kesimde pandemi sürecinde öğrenci uzaktan eğitim materyellerine ulaşamamış veya televizyondan verilen eğitimi dinlememiştir. Esasen bu süreçte gerek aileler, gerekse öğrenciler pandemiyi 2-3 aylık geçici bir eğitime ara verme vesilesi olarak görmüşlerdir.
2014 HARO anketi , lise veya benzeri diploması olmayan ebeveynlere sahip evde eğitim gören öğrencilerin üçte ikisinin, evde eğitimlerinin onları gelecek için hazırlıksız bıraktığını ortaya çıkarmışlardır. Evde eğitimin, yoksulluk içinde yaşayan pek çok öğrenci için, özellikle de aşırı yoksulluk içinde olanlar için uygun bir çözüm olmadığı düşünülmüştür.
Bununla birlikte, aileleri fakir ve eğitim seviyesi düşük olanlara yerel ve merkezi eğitim fonları oluşturarak uzaktan erişimden yararlanacak hale getirmek ve aynı sınıflarda olduğu gibi her 20-25 öğrenci başına bir veya bir kaç eğiticiyi uzaktan görevlendirmek de mümkündür. Söz konusu eğiticilerin performası aynı Singapur’da olduğu gibi öğrencinin yıl sonu girdiği genel sınavlarda aldığı başarı ile ölçülmesi sistemin sürdürülebilirliği açısından elzemdir.