Bu ayın konusu olan liyakate patolog gözüyle yaklaşmak istediğimde, vaka çözümünde liyakat üzerinden insani liyakate doğru gitmek daha doğru olabilir diye düşündüm.
Liyakat, “layık olma, hak ediş ve hakkını verme” anlamında yorumlanabilir.
Bu kavramı vakalar üzerinden düşünürsek, vakanın ve / veya hastanın çözümünde hakkını verme olarak düşünebiliriz.
Bizler patologlar olarak, önümüze gelen her vakanın hak edişine uygun olarak ve azami özeni göstererek en iyi şekilde sonuçlandırmaya çalışıyoruz. Burada, makroskobik ve mikroskobik ve ek moleküler çalışmalar ile değerlendirmenin yanı sıra, vakayı araştırmak için literatür taraması, bölüm içi konsültasyonlar ve bölümler arası konseyler doğru sonuca gidebilmek için yol haritaları. Tüm değerlendirmeler sonucunda, hastanın tanı ve tedavisinde önemli sonuçlar elde ediyoruz. Tabii ki bunlar ZAMAN VE FİZİKİ İMKAN VE DONANIM gerektiren durumlar.
Aynı düşünceyi hasta muayenesi üzerinden değerlendirirsek bir hastaya ayrılacak sürenin en azından 20 dakika olması gerektiği, öğrenciliğimizden itibaren bize öğretilen fizik muayenesini yapabilmek için asgari süreyi tanımlar. Hastayı dinlemek, sistemik muayenesini yapmak, ön tanılarını oluşturmak ve gerekli ek tetkikleri istemek zaman isteyen süreçler. 20 dakikadan hesaplarsak günde 25 hastayı geçmemeli. Bu mümkün mü? Mümkün aslında. Belki başlangıçta hasta sayısı bu kadar yüksek iken -pandemi dönemini hariç tutarsak- mümkün olamaz gibi görünüyor ama zamanla hastaların tanı, tedavi ve takibinde alınacak sonuçlar çok daha detaylı olacağı için hastanın tekrar hekime ya da başka hekimlere başvurusu azalacağı için zamanla sayı düşecektir.
Ayrıca hastaya yeterince vakit ayırıldığı için hasta psikolojik olarak tatmin olacaktır. Birçok hastanın isteği hekimle daha uzun konuşmak. Belki de hastanın sık sık hekime başvurma sebebi bu tatmin noktası. Maalesef, bekleyen yüzlerce hasta varken hekimin hastaya uzun zaman ayırması imkansız oluyor. Ayırmak istesen de kapıda diğer hastalar olay çıkarıyor. Ben bu durumu pandemi polikliniğinde hasta muayene ederken yaşadım. İçeride hasta bakarken dışarıda “daha ne kadar bekleyeceğiz” diye bağırışlar oluyordu. Kendi içerisinde ÇELİŞKİ VE KISIR DÖNGÜ. Bu döngü kırılabilir. KIRABİLİRİZ!
Şunu da vurgulamak isterim, iyi bir ayırıcı tanı ZAMAN demek, EK EMEK demek. Bunun için hekime ZAMAN VE FİZİKİ İMKAN VE DONANIM vermek gerek. Belki bu sebeple olası tanıları atlamamak adına daha fazla tetkik istemek durumunda kalınabiliyor. Ya da hastanın duyduğu ya da okuduğu bilgilerin etkisiyle doktorun değerlendirmelerine müdahale edebiliyor ve bu da doktorları yoran konu olabiliyor. Bu başlıktan hastanın liyakatine giriş yapmak istiyorum.
Hastanın liyakati yani hak edişi noktasında hastaya çok görev düşüyor. Kendisine yararlı olmak için verilen emeği görmesi herhalde en önemli faktör. Şu an PANDEMİDE de benzer durumu yaşıyoruz. Sağlıkçılar olarak bizler, SAĞLIK SAVAŞI VERİYORUZ. Düşman virüs. Peki vatandaş kimin yanında? Bunu cevabını ben vermek istemiyorum. Ama bizim yanımızda diyemiyorum. KEŞKE DİYEBİLSEYDİM. Her hastaneye gidiş yolunda rahat hareket eden, kurallara uymayan insanları gördükçe maalesef bunu diyemiyorum. Ama dikkatli olan vatandaşların da hakkını yemek İSTEMİYORUM. KENDİ ADIMA VE CAMİAM ADINA TEŞEKKÜR EDİYORUM.
Liyakate geri dönersek; ASLINDA HERKES KENDİNCE HAKLI.
Doktorun hak edişi, hastanın hak edişi ve yaşamdaki dengelerin hak edişi tüm bu komponentlerin idealini yakalayabilmesi dileğiyle…
SAĞLICAKLA.
3 yorum
Çok güzel anlatmışsınız hocam.Durum herkes açısından farklı görünmekte gerçekten…Emeğinize sağlık…
Teşekkürler Havva Hocam,
Diğer konulara yaklaşımınızda olduğu gibi, bir patolog hassasiyeti ile bu konuyu da sebep- sonuç ilişkisi içerisinde ile en güzel bir şekilde anlatmışsınız. Emeğinize sağlık. Saygılarımla. Doç. Dr. Yaşar Ünlü
Teşekkür ederim.