Hali hazırda İslam iktisadı üzerinde çalışanların geçmişten farklı olarak ‘ekonomi’ merkezli ve akademisyen olması[1] bünyesinde bazı dezavantajları da barındırmaktadır. Zira batıda ya da batı kaynakları vasıtasıyla ‘ekonomi’ eğitim almış olmaları, temel amaçların gözardı edilmesi gibi bir durum ortaya çıkarabilmektedir. Örneğin İslam iktisadı refahı ‘felâhı’la ilişkilendirdiği halde, her şeye rağmen ‘refah’a odaklanılması kapitalizmin bir önerisidir.
Refah kapitalist ekonomide amaç, İslam iktisadında araçtır. İslam iktisadında nihai amaç daima ‘felâh’tır ama, ekonomiye ilişkin ve kapitalizmin öne çıkarttığı refah İslam iktisadının ilgi alanı dışında değildir. Zira refah buradaki anlamıyla aynı zamanda felâha ulaşmanın bir aracıdır. Zira İslam toplumunun güçlü olması da bir sorumluluk ve zorunluluktur.[2] Bunun güncel aracı ise zenginlik ve refahla da yakından ilişkili olan ‘para’dır. Nitekim üst organizasyon olan devletin kendisinden beklenen faaliyetlerin icrası bakımından finansal kaynaklara ihtiyacı vardır.
Ancak İslam iktisadının ‘refah’a yaklaşımı da kapitalizmden farklıdır. Nitekim İslam iktisadında refah bireysel olmaktan ziyade toplumsaldır. Bu yüzden kapitalizmdeki bireyselcilik İslam iktisat düşüncesi ile bağdaşmaz. Bu anlamda iddianın aksine kapitalizm merkeze insanı şey insan değil sermayedir. Kişiye toplumun geleceği ile ilgili herhangi bir rol de verilmemiştir. Kişinin ekonomik anlamda odaklandığı şey kâr maksimizasyonudur.
Kapitalizmin insanı böylesine bireyselleştirmesi devlete rol vermeyi gerekli kılmıştır. Devlete verilen rol bir yandan rıza dışı olarak aldığı vergilerle kamu hizmeti üretmek, bir yandan da işverenlere çeşitli sorumluluklar (asgari ücret, çalışma saatleri gibi) yükleyerek sürekliliği sağlama düşüncesidir.
Bu haliyle düşünüldüğünde İslam iktisadının insanı ve toplumu merkeze alması açık bir üstünlük olarak ortaya çıkmaktadır. Zira İslam’ın insana atfettiği değer, kapitalist ve seküler felsefenin aksine, insanı gerçek anlamda temsil eden soyut yanı ile ilgilidir. Oysa adı geçen düşünce insanı fiziksel özellikleriyle tanımlar ve sınırlandırır. İslam iktisadı bünyesinde zekât emri faiz ve ihtikar (karaborsa) yasağı gibi zora dayalı müesseseler yanında, kapitalizmde bir karşılığı olmayan sadaka, sadaka-ı cariye, karz-ı hasen, ihsan, birr gibi gönüllülük esasına dayalı pek çok müesseseyi barındırmaktadır.
Ekonomik ilişkiler bakımından kapitalist ekonomik düşünceden mütevellit ortaya çıkan çeşitli makro ekonomik istikrarsızlıkların değer aşınmasına yol açtığı bir realite olarak ortada durmaktadır. Doğal olarak da bu değer aşınmalarının telafisi gerekmektedir. Aksi halde üretimin, dolayısıyla da ticari hayatın devamı mümkün olmaz. Dolayısıyla bu anlamda meydana gelen ‘değer aşınmasının’ gözden geçirilmesi gerekir. Değer aşınması denilen şey; konunun ahlaki ve içsel yönü ile ilgili olup, kapitalizm ikna edemediği insanı ‘kural’ koyarak disipline edebilmektedir. Ancak bu palyatif bir çözüm olup, krize yol açması yanında kriz dönemlerinde işletilmesi fevkalade güçleşmektedir.
Malum olduğu üzere günümüzde piyasalara hâkim olan araç banknot para, ya da bunun karşılığı ‘kredi’ hesaplardır. Oysa ‘banknot’ itibari değeri olan bir araç olup, altın-gümüş gibi ‘gerçek’ paraların taşınmasındaki güçlükler ve güvenlik endişesi devletleri kendisinin kefaletinde olan ‘banknot’ basmaya yönlendirmiştir. Oysa banknot, gerçekte size ait olan ve değeri de banknottan farklı olarak itibari olmayan altın ve gümüş parayı temsilen çıkarılmalıdır. Nitekim 1944’te Bretton Woods sistemi kabul edildiğinde paranın altın karşılığı basılması esası benimsenmişti. 1971 yılında bu zorunluluk kaldırıldı ve günümüzde halen baskın olan ‘dolarizasyon’ kabul edildi.
Kâğıt para bazı pratikler sağlıyorsa da bünyesinde birçok sakıncayı da barındırmaktadır. Bu yüzden kapitalist sistemde de kâğıt paraya karşı halen devam eden çekinceler vardır. Örneğin arz yönlü iktisatçılar, ki 1980’li yıllarda uygulama alanı bulmuştur, altın para standardına geri dönülmesini önermişlerdir. Altın banknottan farklı olarak sadece parasal değeri değil, iktisadi değeri de temsil eder. Zira altın kâğıt paranın aksine bizzat kendisi iktisadi değere sahiptir.
İşin esasında altın ve diğer kıymetli madenler üzerinden çıkarılacak para da kesin çözüm değildir. Çünkü mevzu bahis çevrelerin bu piyasa üzerinde de ciddi manipülatif etkileri vardır. Nitekim günümüzde (2024) 2.500 dolarlara dayana ons altın fiyatı 1980’lerde 100 (yüz) doların altında idi. Altın standardının uygulandığı Bretton Woods sisteminde yani 1944’ten 1971 yılına kadar ise 35 dolara sabitlenmişti. Bu durum altının da spekülatif ve manipülatif amaçlarla kullanıldığını gösterir.
Mevcut haliyle, yani altın karşılığı olmayan para basımı doğal olarak enflasyon başta olmak üzere çeşitli makro ekonomik sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunlar üstesinden gelinemediğinde ise ülkesel, kimi zaman bölgesel hatta küresel krizlere yol açmaktadır. Ayrıca arz-talep dengesini aşan para arzı nedeniyle ortaya çıkan ‘küresel’ enflasyon rezerv para sahibi ülkelerin lehine işlemekte olup, dolar rezerve edenler ya da dolarla ticaret yapan ülkeler doların enflasyonu oranında ilgili ülkelere ortaya çıkan enflasyon farkı ile ilişkili bir şekilde yani dolaylı olarak aktarma yapmaktadır. Bu bir bakıma devletten devlete aktarılan enflasyon vergisi olup, rızaya dayalı olmayan bu sonuçlar devletlerin vazgeçilmezi olan egemenlik-bağımsızlık ilkesini de örselemektedir (devam edecek)
[1] İslam iktisadı ilk dönenlerde daha çok medrese eğitimi alanların ilgilendiği alandı
[2] Enfal Suresi 60. ayet böyle bir zorunluluktan bahseder mesela…
2 yorum
Bu anlamda iddianın aksine kapitalizm merkeze insanı şey insan değil sermayedir. Bu cümleyi anlayanadım.
Bunlar çok derin konular bu alanda siz uzmanlaşmış proflar doçentler bir araya gelip tüm dünya ekonomilerini gözden geçirip geçmişte ki ülkelerin ekonomi modelleri ve sonuçları da gözden geçirilip Türkiye’ye nasıl bir model uygun olur diye düşünüp ortak bir program hazırlayıp devletin önde gelen yöneticileriyle müşavere yapılabilir
Kamil hocam iş sende arayabildiğin kadar ulaşabildiğin kadar doçent ve profillere Ulaş bu fikri gündeme getir ve bir yerde toplanma kararı alın ve bu konu üzerine AK Parti’nin seçim öncesi kampa girdiği gibi siz de kampa girin
Haydi bismillah