Covid-19 pandemisi, insanlığın varoluşunu ve anlamını yeniden sorgulamasına neden olmuştur. Varoluş felsefesi, insanın kendisini yaşamakta olduğu zaman içinde var edebileceği ve değiştirebileceği ilkesinden kaynaklanır. Martin Heidegger’e göre, insan kendi varlığını gerçekleştirmek üzere sürekli seçimler ve tercihler yapmak durumundadır. İnsanın yaşamakta olduğu durumlar, geleceğe yönelik taleplerini ve seçimlerini etkiler. Örneğin; Covid-19 bulaşı riski, çalışan yetişkinlerin sosyal iletişim ve çalışma tercihinde bir engel oluştururken, çocuk ve yaşlıların güvenliği ya da korunmasında izolasyon ve hijyen tedbirlerini zorunlu kılmıştır. Yaşanan durumların algılanmasından kaynaklanan eylemler, insanı o andan öteye taşır. Yani Covid-19 pandemisi ile algılanan ölüm riskine karşı -Mart ayı başından itibaren -insanların küresel bazda aldığı en başat önlemlerden biri olan “evde kal hayatta kal” zorunluluğu ile dünyada ve ülkemizde yaşam, eğitim, çalışma ve iletişim tarzı akşamdan sabaha değişmiştir.
Sokrates’in “iyi bir yaşam nasıl olur” sorusuyla ya da Aristoteles’in, iyi olanın seçerken aklın gücüyle nasıl yaşayacağımızı belirleyebiliriz görüşü ile örtüşecek şekilde, günümüzde bilim insanları, Covid-19 pandemisine rağmen, iyi bir yaşamı, eğitimi, çalışmayı nasıl oluştururuzu düşünmeye ve alternatifler üretmeye başladılar.
Dünyada ve ülkemizde Covid-19 pandemisi ile mücadelede pragmatizm (faydacılık, yararcılık, gerçeğe ve eyleme yönelik pratik sonuçları olan felsefi akım) ön plana çıkarılmıştır. Covid-19’un günlük istatiksel verilerine göre, riskli grupları ve durumları dikkate alarak gerekli tedbirlerin alınması, filyasyon çalışmaları ile Covid-19 avına çıkılması, toplumun korunması adına yararlı uygulamalar olmuştur.
İnsanı, etik ve adalet kavramlarını temel alan, tüm insanların değerli ve onurlu olduklarını anlatan hümanizmde, bir olayın değerlendirmesinde “insana faydası/hoşnutluğu” esastır. Hümanizmin amacı, bütün insanlar için hayatı daha iyi yapmak ve geleceğe daha iyi bir dünya bırakmaya yoğunlaşır. Hümanistik felsefeye göre, hekimler ve hemşireler «önce insan» görüşünden yola çıkarak insana yardımda empati ve hümanizmi kullanmışlardır. Pandemide bulaş korkusu yaşayanlara, riskli gruplara ya da Covid-19 pozitif çıkanlara, karantinaya ya da yoğun bakıma alınan bireylere sağlık profesyonellerinin sergiledikleri özverili yaklaşımda, empati ve hümanizm anahtar rol oynamıştır.
Her insanın iyi -iyi olanı yapma ve zararı engelleme- olma yükümlülüğü vardır. Diğerine saygı ve zarar vermeme iyi insan olmakla ilişkilidir. İyi insan, iyi ve kötüyü ayırt eden, yani aklını kullanan ve psikolojik olarak olumlu ve uyumlu insandır. Kant, iyi olmanın ve iyilik yapmanın aklı kullanarak ve en faydalısını seçerek olabileceğini ileri sürer. Cenazede, düğünde, toplu ibadette ve asker uğurlamalarında bireyler ve gruplar, bilim insanları ve bakanlığın uyarılarına rağmen Covid-19 bulaşı riskini önlemede, diğerini ve kendini korumada elzem olan sosyal mesafe, maske ve hijyen kurallarına uymada ilgisiz, gevşek ve bilinçsiz bir davranış sergileyerek- yani bilimi, gerçeği ve aklını kullanmayarak- zarar vermişler ve vermeye devam etmektedirler. İyi olmada zorlandığımızda Hobbes’un “kendimize nasıl davranılmasını bekliyorsak başkalarına da öyle davranmalıyız” görüşünü hatırlamalıyız.
Sonuç olarak, Covid-19 pandemisinde aynı gemide olduğumuzu unutmadan bakanlığın ve bilim insanlarının bizlerle paylaştığı bilimsel sonuçları dikkate almalıyız. Evimizde, sokakta ve çalışma alanlarımızda “mış gibi” (maskeyi çenede tutmak, manavda meyveleri seçmek, horon teperek sosyal mesafeyi umursamamak, Covid -19 olduğunu saklayıp ortalarda dolaşmak gibi) yapmadan, doğru tedbirleri alırsak, Seneca’nın dediği gibi, virüse rağmen hayat birçok şeyi yapabileceğimiz kadar uzun olacaktır.
Kaynaklar
Nigel Warburton (2017)Felsefenin Kısa Tarihi,(Çev:Güçlü Ateşoğlu)Alfa yayınları,29.Baskı,İstanbul
1 yorum
Harika bir yazı olmuş. hocamıza teşekkür ediyoruz.