Hep o 3 harfliler yüzünden her şey!
Diyeceksiniz nereden çıktı bu?
Bu meşhur üç harfli marketlerden birinde reyonlar arasında dolanırken kulağıma minik bir kız çocuğunun sesi geldi: “Anne neden güzel olan her şey pahalı! Keşke iyi şeyler ucuz, kötü şeyler pahalı olsaydı”. Minik kız muhtemelen 5 yaşındaydı. Anaokulu sonrası annesi ile alışverişe gelmişti. Yerinde duramayan kuzular gibi sevimli ve hareketliydi. Anne mahcup “o kadar paramız YOK kızım” dedi. “Her şey ZAMlanmış”. Yüreğimde sızı hissettim.
Başka bir gün yine aynı üç harfli markette kasa kuyruğundayım. Benden 2 sıra önde bir anne, yanında 5-6 yaşlarında kızı ile. Karton kutulardaki çoklu dondurmalardan almış. Reyonda 27 TL yazıyormuş. Kasiyer de mahcup, dedi ki “abla tanesi o, kutusu değil” anne bıraktı. “Alamayız kızım” dedi. O an “CEP” telefonundan arayan babasına “annem dondurmayı almadı” dedi. “Alamadı” demedi çocuk muhakemesi ile. Yüreğimde sızı hissettim. Ben ödeyim demek istedim ama nasıl tepki göstereceğini bilemediğim için sustum, kaldım.
Her şeyin nedeni hep YOKluk. Gelir YOK. Gider ÇOK. Ülkenin parasının değeri YOK. Karınlar TOK değil.
Eskiden daha çok olurdu. Sınıfta kabanı olmayan, spor ayakkabısı olmayan çocuğa öğretmenler ısrarla sorardı “oğlum/kızım sen neden giymiyorsun kabanını/ayakkabını YOK mu?” “YOK! işte YOK! Anlama yeteneği YOK! olan öğretmenim” demek ister gibi bakardı çocuk.
Evet nedeni YOKsul olmak!,
Evet nedeni VARsıl olmamak/olamamak!
YOKsul kimdir peki: YOKsulluk, ülkelere, ülke içindeki bölgelere, gereksinim duyulan temel mal ve hizmetlere ve bunun da ötesinde içinde yaşanılan koşullara, gelişmişlik düzeyine, geleneklere, yerleşmiş adetlere ve diğer insanların yaşayışlarına bağlı olarak değişse de; yaşamını insani şartlarda sürdürebilmeye yetecek gıdayı temin edemeyen, karnı DOYmayan; Kendini dış etkenlerden koruyacak bir barınağa sahip olmayan; Temiz içme ve kullanma suyuna erişemeyen; Asgari sağlık hizmetlerinden yararlanamayan; Temel eğitim göremeyen KİMse o YOKsuldur.
YOKsulluk içinde yaşamak çocukları yaşama, büyüme ve gelişme açısından ihtiyaç duydukları olanaklardan YOKsun bırakmaktadır. YOKsunluk çocukların fiziksel, zihinsel, ruhsal ve sosyal gelişimlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca YOKsulluk içinde yetişen çocukların yetişkinliklerinde de YOKsullukla karşılaşmasına ve dahası YOKsulluk içinde yetişen bireylerin de kendi çocuklarını YOKsulluk içerisinde yetiştirmelerine neden olabilmektedir. YOKsulluğun çocuklar üzerindeki etkileri düşük gelir durumu devam ettikçe ve süre olarak uzadıkça güçlü bir şekilde kendini göstermektedir. Çocukların yaşları küçüldükçe YOKsulluğun olumsuz etkileri de artmaktadır.
YOKsulluk, cinsiyete bağlı ayrımcılık, engelli olma durumu, etnik köken ya da eğitimin dili, okullara fiziksel uzaklık ve yetersiz altyapı, en YOKsul çocukların kaliteli eğitime erişimlerini engelleyen etmenlerdir. Eğitimin her kademesindeki dışlanma, YOKsulluğu sürekli hale getirmektedir.
YOKsulluğun çocuklar üzerindeki en önemli etkilerinden biri, sağlık sorunlarıdır; beslenme yetersizliği, kötü/sağlıksız barınma ve yaşam koşulları, sağlık hizmetlerine ulaşamama/yeterince yararlanamama, ilaç alamama gibi..
YOKsulluğun, çocuklar üzerindeki en acı etkilerinden biri de çocukların çalışması/çocuk işçiliğidir. Ailelerin YOKsulluğu, çocukların çalışmasına neden olurken küçük yaşta çalışmak zorunda kalan çocuklar, çalıştıkları yerlerde sanayide, sokakta, tarım alanlarında her türlü ihmal ve istismarla iş kazalarıyla ve birtakım tehlikelerle de karşı karşıya kalabilmektedirler.
2023 yılında ki UNICEF Raporunda: Dünya çapında aşırı YOKsulluğun azaltılmasına yönelik ilerlemeler yavaşlarken asıl yük yine çocukların omuzuna biniyor. COVID-19 nedeniyle kaybedilen üç yılla birlikte, dünya çapında 333 milyon çocuğun günde 2,15 ABD dolarından daha az bir gelirle yaşamını sürdürdüğünü ortaya koyuyor. UNICEF Genel Direktörü Catherine Russell, “Yedi yıl önce dünya, aşırı çocuk YOKsulluğunun 2030 yılına kadar sona erdirileceğine dair bir söz verdi. İlerleme kaydettik ve doğru yatırımlar ve irade ile milyonlarca çocuğu YOKsulluğun kısır döngüsünden kurtarmanın bir yolu olduğunu gördük. Ancak COVID-19’un etkilerinden, çatışmalardan, iklim değişikliğinden ve ekonomik şoklardan kaynaklanan krizler, bu ilerlemeyi durdurdu ve milyonlarca çocuğu aşırı YOKsullukla karşı karşıya bıraktı. Artık bu çocukları yüzüstü bırakamayız. Çocuk YOKsulluğunu sona erdirmek bir politika tercihidir. Aşırı YOKsulluğun temel nedenlerini ele alırken, tüm çocukların eğitim, beslenme, sağlık ve sosyal koruma da dahil olmak üzere temel hizmetlere erişimini sağlamak için çabalar arttırılmalıdır” diyor.
Rapora göre Sahra Altı Afrika, yüzde 40 ile aşırı YOKsulluk içinde yaşayan çocukların en fazla olduğu bölgedir ve 2013’te yüzde 54,8 olan oranın 2022’de yüzde 71,1’e yükselmesi, son on yıldaki en büyük pay artışını oluşturuyor. Bu keskin artışın sebepleri; hızlı nüfus artışı, sınırlı sosyal koruma tedbirleri ve COVID-19, çatışmalar ve iklimle ilgili afetler gibi zorlu küresel eğilimler oldu.
Çocuklar, küresel nüfusun yalnızca üçte birini oluşturmalarına rağmen, aşırı YOKsul koşullarda yaşayanların yüzde 50’sinden fazlasını teşkil ediyor. Çocukların, hayatta kalmak ve gelişmek için ihtiyaç duydukları gıda, hijyen, barınma, sağlık hizmetleri ve eğitimden YOKsun, aşırı YOKsulluk içindeki hanelerde yaşama olasılığı yetişkinlere göre iki kat daha fazla (yüzde 15,8’e karşılık yüzde 6,6).
Dünya Bankası YOKsulluk ve Hakkaniyet Küresel Direktörü Luis-Felipe Lopez-Calva, “333 milyon çocuğun aşırı YOKsulluk içinde yaşadığı, yalnızca temel ihtiyaçlardan değil aynı zamanda onur, fırsat ve umuttan da YOKsun olduğu bir dünya kesinlikle kabul edilemez. Tüm çocukların kaliteli eğitim, beslenme, sağlık, sosyal koruma, emniyet ve güvenliğe adil erişim vasıtasıyla YOKsulluktan kurtulmalarını sağlayacak açık bir yolun olması, her zamankinden daha kritik. Bu rapor, YOKsullukla ve eşitsizlikle mücadelede kaybedecek zamanımızın olmadığının ve bu çabalarımızda çocukların ön planda olması gerektiğinin net bir hatırlatıcısı olmalıdır” diyor.
UNICEF’in 2023 sonunda ki raporuna göre “Zenginliğin Ortasında Çocuk YOKsulluğu” araştırmasına göre; Türkiye çocuk YOKsulluğunda AB ve OECD ülkeleri arasında Kolombiya’dan sonra ikinci sırada yer aldı. Raporda yer alan verilere göre; 2014-2021 yılları arasında Türkiye’deki çocuk YOKsulluğu oranı artış gösterdi. Araştırmada, YOKsul ailelere yapılan nakdi yardımların çocuk YOKsulluğuyla mücadelede en etkili araçlardan biri olduğu vurgulandı. Raporda bazı ülkelerin nakdi yardımlarını artırmayı tercih ederken bazılarının ise azalttığı belirtildi. Yunanistan, Japonya, Kore, Polonya ve Türkiye’de “dikkat çekici” çabalar sarf edildiği vurgulandı. Nakdi yardımların artırılması ise YOKsulluğu azaltmadı. Raporda ki verilere göre 2014-2021 yılları arasında Türkiye’deki çocuk YOKsulluğu oranı arttı. Raporda YOKsulluğun psikolojik boyutuna da değinilerek YOKsulluğun çocukların hayatlarında silinmez bir iz bıraktığı vurgulanmış. Sürekli YOKsulluk yaşayanların duygusal zorluklar yaşama olasılıklarının belirli bir zamanda YOKsulluk yaşayan çocuklara göre iki kat daha fazla olduğu belirtildi. Çocuk YOKsulluğunun ve sonuçlarının sona erdirilmesinin temel hak ve adalet meselesi olduğu vurgulandı.
Çocukların ve ailelerinin daha iyi yaşam koşullarına ulaşabilmesi, topluma olumlu yönde katkı sunabilmeleri için YOKsullukla ilgili gerekli tedbirlerin ve önlemlerin alınması gerekmektedir.
KİM yapacak? BEN, SEN, BİZ ve en önemlisi yönetici ERK.
AYDIN kişilerin, HEKİM, AKADEMİSYEN, ÖĞRETMEN, İMAM … herkesin “bu güçlü kutsal ERK” olan devlete/hükümete bunu hatırlatması, anlatması gerekir.
Geçen nisan ayında ki ULUSAL EGEMENLİK ÇOCUK BAYRAMIMIZ, bu mayıs ayında ki ATATÜRK’Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN
*****************************************************
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3751341
https://www.unicef.org/turkiye/topics/yoksulluk
665
1 yorum
Necip milletimizin esnafla arasına koyduğu mesafe, onu kendisine düşman olarak, kendisini kazıklayan şahıs olarak görmesi ne yazık ki necip milletimize pahalıya mal oldu. Şimdi, bırakın dondurmayı, pek çok temel ihtiyaç bile ulaşılmaz hale geldi. Yerel esnaf, kazancıyla ailesini geçindirmeye, mahallesine katkı sağlamaya çalışan bir dosttu. Ancak, necip milletimiz onu kendisini kazıklayan bir tüccar gibi gördü. Sonuç? 500 binden fazla bakkal, dükkan, işletme kapandı. Bu boşluğu ise üç harfli marketler hunharca doldurdu.
Eskiden esnaf, zor gününde destek olan, veresiye defterine yazdırdığın, , düğününde, cenazende yanında olan bir dosttu. Ama şimdi, ne yazık ki bu sıcak ilişkilerin yerini soğuk, mesafeli bir alışveriş anlayışı aldı. Üç harfli marketlerden aldığın ürünler, belki anlık bir tasarruf sağlıyor ama burada uzun vadede kaybettiklerimiz çok daha büyük. Çünkü artık kredi kartı gecikme faizi gibi bir ödeme gerektirmeden veresiye yapabildiğimiz, paramızın olduğu kadarını verebildiğimiz durumlarda yani “Param yok, maaşımı alınca öderim” diyemeyeceğin, içten bir gülümsemeyle karşılanmayacağın bir dünyadasın. O marketler ne ölüne gelir, ne de dirine gelir, dost arıyorsan cebine bak diyen bir dünyanın içerisindensin artık! Kısacası, insanlığın yitip gittiği bir alışveriş dünyasıyla karşı karşıyayız..
Bu üç harfli marketler, günde yüz binlerce lira ciro yapıyor. Onların gelirleri, sadece kasalarına değil, yaşadığımız yerlerden de çekip götürüyor. Eskiden bakkal amcamız kazandığı parayı yine mahallede harcardı, böylece para hızlıca topluma geri dönerdi. Şimdi ise bu paralar, başka diyarlara, yurt dışlarına şakır şakır akıyor, isviçre bankalarında şişmeye başladı, bizim yoksulluğumuzda katlanıyor.
Eğer bakkal amca, iküçük işletmeci abimiz o ciroları yapsaydı, o kazanç mahalleye, çevresindeki diğer esnafa yayılacaktı. Herkes kazanacak, mevcut refah ortamı daha da artacaktı. Ama bu zincir koptu. Şimdi bu üç harfli marketler, senden, benden topladıkları paralarla zengin bir elit tabaka haline geldi. Onların lüks yatları, İtalya sahillerinde yanınca haberimiz oluyor. O yatlar, katlar, ultra lüks hayatlar sürerken, necip milletimizin pek çok ailesi dondurma bile alamaz hale geldi.
Esnafın ahını almak, onu pahalıcılık ile itham etmek, kar elde etmesi gereken durumu kazıklamak olarak görmek, kazandığına göz koymak, düşmanlık yapmak necip milletimizin kaderini menfi etkiledi. Helalleşmeden, bu yanlışın bedeli geçmez. Unutmayalım, yerel esnaf sadece bir satıcı değil, aynı zamanda mahallemizin kalbi, dostumuz, destekçimizdir. Ve bu esnaf kalbinin atması bittiğinde, hepimizin yaşamı daha da zorlaşacak.