Televizyonu çöpe atan anne hikayesini anlattığım yazımda bahsettiğim çocukluğumdan aklımda kareler halinde kalan ikinci filmden bahsedeceğim bugün. İsmini, oyuncularını hatırlamadığım, ama etkisi büyük olan filmlerden biri.
Bahsedeceğim filmde bir şirket, hayatlarından sıkılan ve hep uğraşmak istedikleri, ama vakit yokluğundan fırsat bulamadıkları “hobi” olmak zorunda kalmış isteklerini gerçekleştirebilmeleri için yeryüzünde yaşayan insanların yerine birebir aynılarını koyuyor. Gerçek kişileri de hep yapmayı istedikleri şeyleri yapmaları için onlara özel oluşturulan yaşam ortamına götürüyorlardı. Yani artık onlar günün koşturmacasında yapmaları gereken görevlerin stresinde kalmadan keyif aldıkları şeyleri yapmakla hayatlarını geçirebileceklerdi.
Bunu seçilen ailelerin tüm fertleri için yapıyorlardı. Evin annesi kuyruklu piyanosunun başından hiç kalkmak zorunda değildi; ne de olsa eşi ve çocukların ihtiyaçları artık kendi olduğunu sanacakları kopyası tarafından gideriliyordu. Bilmediği şey bunun ailenin tüm fertleri için yapılıyor oluşuydu. Aslında geride kimse kalmamıştı, hepsi sevdikleri şeyle meşgul oldukları durumda hipnotize olmuşçasına yaşamaya başlamışlardı.
Bu filmi izlediğimde kapıldığım dehşeti, filmde piyano çalan hipnotize haldeki annenin görüntüsü her aklıma geldiğinde tekrar hissederim. Ama şu anda içinde bulunduğumuz durumda dehşete kapılmadan kendi hayat filmimin derinlerine sürüklendiğim senaryo çok benzer.
Bir zamanlar hayal ürünü olduğunu düşünerek izlediğim bu konu her geçen gün daha da “vazgeçilemez” şekilde gerçekleşmeye başladı.
Belki şimdilik henüz bizim tıpatıp aynımız değil. İlerleyen yıllarda onun da olacağının sinyallerini görüyoruz Şimdilik temizliği bizim yerimize yapan temizlik robotları, herkesin aynı lezzette yemek yapmasını mümkün kılacak mutfak robotları, ameliyatları gerçekleştiren robotlar, zihninizi kullanmanıza gerek kalmadan çözümü/makaleyi/aradığınızı sunan akıllı zeka var. Örnekler çoğaltılabilir. Sevgi ihtiyacımızı karşılamak için zihnimizde gerçekmişcesine yaşayacağınız gerçek hayaller yaratan sanal ortamlar bile var. Aslında uçsuz bucaksız kurulabilecek hayaller bu sanal ortamlara hapsediliyor. İlerleyen yıllarda kullanılmayan bir beyinde nöronal ağların aktivitesinin azalması ve yeni nöronal bağlantıların gereksiz oluşu ile zeka seviyemiz düşerek aptallaşır mıyız?
“Aptal toplumları yönetmek kolaydır.”
“Cesur Yeni Dünya” kitabında dile getirilen İnsanların baskı altında olduklarını fark etmeden baskı altında tutulabileceği düşüncesinin gerçeğe dönüşmesi.
İnsandan ayırt edilemeyen robotların insanlığın sonunu getirmek için kurduğu planın (Battlestar Galactica filmi) öncesini konu alan, yani bu robot insanların nasıl “yaratıldığı” konusunu işleyen “Caprica” dizisinde sanal kopyalarının yaşayacağı dünyada var olacaklarına, artık şu anda yaşadıkları yaşamın kıymetsiz olduğuna inanan kişiler konu edilir.
Vazifeler teknolojiyle bu kadar kolaylaşmışken faydalanmayıp vaktimizi kendimiz yapacağız diye “boşuna” tüketmek mi? Yoksa teknolojinin nimetlerinden faydalanıp kalan vaktimizi bu dünyada “daha iyi” vakit geçirmek için kullanmak mı?
“Daha iyi” ne demekse!
Teknoloji ile özgürleşiyor muyuz, yoksa gönüllü köleliğe mi ilerliyoruz?
1 yorum
Hocam Gönüllü köleliğe