Pandemi kısıtlamalarının ülkemizde yürürlüğe girmesinin ilk aylarında evde izolasyona tabii olduğumuz, sokağa çıkamadığımız ve okulların kapandığı ilk aylarda; ilkokula giden kızımın ağlayarak hatta isyan ederek şöyle demişti:
Çinlilerin yiyecek başka yemekleri yok mu? Neden yarasa yediler? Makarna yeselerdi ya!
Evet, insanoğlunun varoluşsal kaygıları doğduğumuz andan itibaren bizi sarmalar. En temel varoluşsal dürtümüz “KAYGI” dır. Kaygı hayatta kalabilmek, ona tutunmak, varlığımız sürdürmek, daha da ileri gitmemiz için en temel duygudur. Hayata uyum sağlayabilmek için olmazsa olmazımızdır kaygı. Yaşamımızda ki davranışlarımızı da belirleyende kaygıdır. Sınavı yaklaşan bir öğrencinin ders çalışma dürtüsü, işi ve geleceği için projelerini yetiştirme dürtüsü, hastalanmamak için kendi bedeni ilgilenme ya da hastalandığında daha sık bedenini kontrol ettirme dürtüsü, terkedilmemek ya da yalnız kalmamak için kendine davranışlarını tekrar gözden geçirme dürtüsü, kendisinin ya da çocuklarının yarını için hamleler yapma dürtüsü…KAYGILARIMIZ sayesinde olur. Yani kaygılarımız yaşamımızda itici güçtür. Ancak her şeyde olduğu gibi kaygılarımızın da bir sınırı olmalıdır. Kantarın topuzunu kaçırdığımız zaman bu ivmelendirici güç, tam tersi bir yola girerek bizi aşağı çekmeye başlar.
Varoluşçu felsefe akımına göre insanların dört temel varoluşsal kaygısı var. Ölüm, Yalnızlık, Özgürlük, Anlamsızlık.
Covid-19 pandemisi, beklenmedik bir şekilde ve hazırlıksız bir şekilde insanoğlunu yakalamasıyla beraber bu “AFET” karşında ne kadar aciz olduğumuz gerçeği ile karşılaştık ve bilinçaltımızda uzun süre sessiz bekleyen varoluşsal kaygılarımız her gün yüzleşmeye başladık.
Ölüm: Hakkında hiçbir şey bilmediğimiz, kime nasıl zarar vereceğini kestiremediğimiz bir virüse yakalanma korkusu, hastalanma korkusu, ölüm korkusu… Ölüm korkusunun temelinde belirsizlik vardır. Ölüm sonrasında ne olacağını bilememe ya da tam bir yok olma belirsizliği.
Yalnızlık: Nihayetinde insan biyo-psiko-sosyal bir varlık. Haliyle her zaman bir aidiyet ihtiyacı var. Tek başına kalma düşüncesi, insanoğlunu her zaman korkutmuştur. Özellikle yaşlandıkça bu daha baskın hale gelir. Covid-19 ile birlikte etrafımızdaki insanlara, ailemize, çocuklarımıza zarar verme dürtüsünün temelinde yer alan nedenlerden birisi de yalnızlık korkusudur.
Özgürlük: İnsanoğlunun en temel oksijen kaynağıdır. Kısıtlamalar ile beraber hayatımızın tüm alanlarına prangalar vurmak sorunda kaldık. Evde kal! Mesafe koy! Esnek çalış! Bölgeni terk etme! Tüm dünya tecrit altına girerek, açık cezaevi haline geldi ki bu tedbirlerin sıklaşması korku ve panik havasının daha artmasına neden oldu.
Anlamsızlık: Bütün bu kısıtlamalar, korkular, pandeminin sonucu olarak sürekli yitirilen yaşamlara şahit olma, hayatın tekrar sorgulanmasına neden olarak, hayatı anlamsızlaştırmaya başlar. Yaşam anlamını yitirmeye başladığında yaşamayı gerektirecek sebepler üretemez hale gelir ve patolojik boyuta evriliriz.
Pandemi nedeniyle varoluşsal kaygılarımızı dizginleyemediğimiz durumda yaşadığımız ruhsal tepkiler nelerdir?
Duygusal tepkiler: şok, öfke, çaresizlik, boşlukta hissetme, virüs bulaşacağı endişesi ve buna bağlı aşırı korku hali, aşırı evham, asabiyet ve tahammülsüzlük, ümitsizlik, karamsarlık, geleceğinin olmayacağı duygusu, gerçeklik hissini kaybetme,
Bilişsel tepkiler: istenmeyen ve önlenemeyen düşünceler (ör., kendisine veya sevdiklerine virüs bulaşacağı, hasta olacağı veya öleceği düşüncesi gibi), dikkati toplamada güçlük, konsantrasyon bozukluğu, karar verme konusunda zorlanma, unutkanlık, yanlış inançların geliştirilmesi, düşüncelerde karışıklık/düzensizlik, yaşadıklarını çarpıtma/değiştirme, kendine olan inancını kaybetme, kendini suçlama (ör., başkalarına virüs bulaştıracağım düşüncesi, gibi).
Davranışsal tepkiler: COVID-19 Salgınını hatırlatan uyaranlardan kaçma/kaçınma, yerinde duramama, huzursuzluk tahammülsüzlük, ani irkilmeler, gereğinden fazla önlem davranışı sergilemek, aile, okul, iş konularında sorumluluklarını yerine getirememe, gündelik sorumlulukları yerine getirmede zorluk.
Fiziksel tepkiler: yorgunluk/bitkinlik, enerjisiz hissetme, ilgi düzeyinde azalma, uykusuzluk, uyku düzeninde bozulma, aşırı uyuma, uyuyamama veya uykuyu sürdürememe, tedirginlik, yaygın ağrılar, baş ağrısı, cinsel istekte azalma, iştahsızlık, bazen de aşırı yeme isteği, bağışıklık sisteminde bozulmalar, mide ve bağırsaklarda sorunlar, gerginlik, çarpıntı, bulantı, baş dönmesi ve göğüs ağrıları.
Sosyal (kişiler arası) tepkiler: yabancılaşma, sosyal geri çekilme, aile üyeleriyle çatışma, evlilik ilişkisinde yeni sorunların olması veya kronik sorunların daha da büyümesi, iş yaşamında kişiler arası ilişkilerde çatışmalar, güvensizlik, şüphecilik, yargılayıcı ve suçlayıcı olma.
Covid-19 pandemisinin ruhsal hastalıklar açısından getirdiği yüklere bakacak olursak üç başlıkta toplamak doğru olur.
- Pandemi öncesinde de tedavi alan ya da kronik psikiyatrik hastalığı olanlarda, atak sıklığında artma ve ya kötüleşmeye sebep oldu. Özellikle Depresyon, anksiyete bozuklukları, Panik bozukluk, Obsesif Kompulsif bozukluk, Psikotik atak, duygudurum bozuklukları gibi.
- COVID salgınını; kronik yorgunluk sendromu Travma sonrası stres bozukluğu, kronik ağrı, panik bozukluk, OKB, anksiyete, depresyon ve uyku bozukluğu, alkol-madde kullanım oranlarını artırdığı görülmüştür (1).
- Covid-19 da pnömonisi gelişme riskinin, psikiyatrik rahatsızlığı olan insanlarda daha sık ve ağır olduğu gözlenmiş (muhtemelen artan stres hormonlarının ve kortizol seviyesinin vücut direncine düşürmesine sekonder olabilir) (2).
Sonuç olarak; Covid-19’un bize verdiği en önemli mesaj, Yaşamda çok bilinmeyenli denklemlerin olduğu, zaman zaman bir sorun olarak bu denklemlerin önümüze konularak acziyetimizle yüzleşmek zorunda kalacağımızı, bu farkındalığı kaybetmeden değişen dünya düzenine adapte olmak için hazırlıklı olmamızı hatırlatmaktadır.
KAYNAKLAR
- Lam MH, ve ark. Mental morbidities and chronic fatigue in severe acute respiratory syndrome survivors: long-term follow-up. Archives of internal medicine. 2009 Dec 14;169(22):2142-7.
- Seminog OO, Goldacre MJ. Risk of pneumonia and pneumococcal disease in people with severe mental illness: English record linkage studies. Thorax. 2013 Feb 1;68(2):171-6.