“Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bargahta,mecliste ve meydanlarda Türkçeden başka dil konuşmayacaktır”.13 Mayıs 1277 Karamanoğlu Mehmet Bey.
“Millet, edebiyatı olan topluluklardır”. Balzac.
Akademikakıl.com’un bu ayın konusu olarak belirlediği “Bilim, din, sanat dili olarak Türkçe “konusundaki görüşlerimi değerli okurlarımla paylaşacağım. Konuya önce tarihi, ikinci olarak dünyada mevcut durum, son olarak da şu an ülkemizde yapılması gerekenler konusundaki tavsiyelerimi sıralayacağım. Dünyada günümüzde 7000 den fazla dil kullanıldığı, İngilizcenin 53 ülkenin resmi dili olması,23 dilin Dünyada yaygın olarak kullanıldığı düşünüldüğünde konunun ne denli önemli olduğu açıktır.
Yukarıda Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türk diline ve Türkçe’ye önemi vurgulayan deyişini yazdım. Tabii 1277 şartlarında söylenmiş özgün cümledir. Bu özgün cümleye baktığımızda divan Arapça oturulacak yer, Farsçada ise resmi büro anlamına gelen der kapı, gah ise oturulan yer kelimelerinin birleşiminden müteşekkildir. Bargah ise Farsça olup girilmesi için izin alınan yer anlamındadır. Meclis ise Arapçadır, Bir konuyu konuşmak için toplanılan yer anlamındadır. Selçukluların bilim, sanat ve resmi yazışma dilinde Arapça ve Farsçanın ağırlığı göz önüne alınırsa Karamanoğlu’nun tavsiyelerinin önemi bir kez daha anlaşılır. Bugün bile meclis kelimesini kullanıyorsak Türkçeleşmiş demektir. Türk dili için zenginliktir. Defter kelimesinin kullanıldığı 1070 yılları, meclis kelimesinin kullanıldığı 1400’lü yıllarda, divanhanenin kullanıldığı 1533’lü yıllardaki kayıtlarda rastlanılmaktadır.
Anadolu’nun Türkleşmesi Selçuklularda başlamıştır. Sonra beyliklerden Osmanlı beyliğine imparatorluk nasip olmuştur. Osmanlıca, aşağıda değineceğim gibi imparatorluk dilidir. Türkçe kavram ve ifadelerin Arapça harflerle yazılmasıdır. İmparatorluğun kayıtları, temettuat defterleri, mühimme defterleri, tahrir defterleri, vakıf kayıtları, divan tutanakları Osmanlı imparatorluğu boyunca Osmanlıca yazıldığı için günümüzde bu tür belgelere bilgilere ulaşmak ve günümüze ışık tutması açısından önemi inkâr edilemez. Hatta siyak yazısıyla yazan bir nevi şifreli yazıları okuyacak kişi sayısı ülkemizde azdır.
Kısaca Türklerin tarihte çeşitli alfabe, dil, takvim, sayı sistemi, lehçe kullandığı için bunu bir zenginlik olarak mütalaa etmekte fayda vardır. Diğer bir ifadeyle Kutadgu Bilig’den Karatay Türkçesiyle yazılmış beyitlerinde, Manas destanı gibi Kırgız Türkçesiyle yazılmış dünyanın en uzun destandan, Selçuklulardan, Osmanlıdan metinlere aslına sadık kalarak günümüz Türkçesine aktarmak zaruret haline gelmiştir. Bu tür kayıtların günümüze aktarılması ders alınması tabii bir olaydır.
Konumuz olan Türkçe bilim din sanat dili olabilir mi? Bunu tartışmanın anlamlı olacağını sanmıyorum. Bu bir tercih değil zarurettir. Aşağıdaki vereceğim güncel veriler bu ipotezimi doğrular niteliktedir.
Dünyada en çok konuşulan diller sıralamasına baktığımızda;
1.İngilizce 1 milyar 132 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. Anadili İngilizce olanlar 379 milyon iken İngilizceyi kullananların sayısı ise 753 milyondur
2.Mandrin Çincesi 1 milyar 117 milyon kişi tarafından kullanılmaktadır.918 milyon Çinli tarafından, 199 milyon diğer Milletler kullanmaktadır. Çoğunlukla Çin de kullanır nüfusla paraleldir.
3.Hintçe 615 milyon kişi tarafından kullanılmaktadır. Hindistan’ın nüfusundan az sayı olan 341 milyon Hintli anadil olarak konuşurken, 274 milyon diğerleri kullanmaktadır (Nepal gibi.) Hindistan’ın sömürge olmasından kaynaklanabilir
4.İspanyolca. 534 milyon kişi tarafından kullanılmaktadır. İspanya’nın 10 katı nüfusun İspanyolca konuşulması Latin Amerika’daki sömürgelerinden kaynaklanamaktadır.460 milyon İspanyolca anadili olan 74 milyon tarafından konuşulurken, 390 milyon İspanyol olmayan diğerleri kullanmaktadır.
5.Arapça 274 milyon. Nüfusla pareleldir.245 milyon anadil olarak, 29 milyon diğerleri kullanmaktadır.
6.Bengalce.265 milyon kişi tarafından kullanılmaktadır. Nüfusla paraleldir.
7.Rusça 258 Milyon kişi tarafından kullanılmaktadır. Rus nüfusundan 100 milyon fazla kullanması eski Sovyet sömürgeleştirmesinden kaynaklanaktadır.154 milyon anadil mevcut nüfusuyla örtüşmektedir.104 milyon diğerleri Rusçayı kullanmaktadır.
8.Portekizce 170 milyon kişi tarafından konuşulmakta ve yazılmaktadır. Portekiz’in 10 katı nüfus tarafından kullanılması Portekiz’in Latin Amerika’daki sömürge nüfusun bunu dili kullanmasından kaynaklamaktadır. Endonezya 43 milyon anadil 155 milyon diğerleri kullanmaktadır.
9.Fransızca 280 milyon kişi konuşmaktadır.77 milyon anadili Fransızca olan, 203 milyon ise diğerleri kullanmaktadır. Kanada dan, Laos’tan Senegal’e kadar uzanan coğrafyada kullanılmaktadır.
Türkçemiz ise Türkiye, KKTC, Irak, Suriye, Almanya, Avusturya, Balkanlar, Makedonya, Yunanistan da başta olmak üzere dünyadaki 13. dil olarak kullanılmaktadır. Orta Asya’dan 2000 yıllık, Anadolu Selçuklarından itibaren 1000 yıllık, Osmanlıdan 600 yıllık, Cumhuriyette 100 yıllık kadim dil kültür sanat edebiyat geleneği olan ülkemizde bunun zenginleştirilmesi gerekirken Türkçenin kullanılması yaygınlaştırılması kurallarının belirlenmesi yoluyla zenginleştirilmesi dururken kısır tartışmaların bilim camiasında anlamlı olmadığı kanısındayım.
Zimbabve’de 16 resmi dil olmasıyla, Hindistan’da 19500 lehçe olmasıyla, Güney Afrika’da 35 farklı dil olmasıyla, Bolivya’da 37 dil kullanılmasına müsaade etmesiyle, İsviçre’nin 4 resmi dilinin olması ve Lüksemburg’un 2 resmi dilinin olması arasında oldukça farklar vardır. Örnek 4 resmi dili olan Singapur, Ruanda, Papua Yeni Gine, Lüksemburg, İsviçre, İspanya’nın gelişme ve toplumsal yapının refah düzeyi bir değildir. Yani ülkeler dili kullanımıyla ve dilin fonksiyonel olmasıyla gelişeme, kalkınma, üretme, refah arasında anlamlı bir ilişki vardır kanısındayım. Fransa sömürgelerinden ola ülkelerin resmi dili Fransızca ama bilimde geliştiler mi? Bu arada kendi dilleri de zayıfladı. Onun için Türkçe bilim dili olur. Yeni terimler oluşturmalıyız bu da kurallarına göre olmalı.
Birleşmiş Milletlerin İngilizce, Fransızca, Çince, Arapça, İspanyolca, Rusça 6 dil resmi dil kabul etmesi yukarıdaki hipotezimin doğrulmaktadır. Ayrıca Avrupa Birliğinin İngiltere ayrılmadan önce 28 ülke varken 24 resmi dil kullanması da önemlidir. Avrupa birliği resmi gazetesi 24 dilde yayımlamaktadır. Buradaki üye sayısın 28 kullanılan dil sayısının 24 olması Avusturya, Almanya gibi ülkelerin aynı dili resmi dil olarak kabul etmesinden kaynaklamaktadır.
İngilizcenin, Fransızcanın, Rusçanın, İspanyolca, Portekizce, Çince, Almancanın Dünyada yaygın dil olmasının birçok nedeni vardır. ABD’nin İngiltere Kolonileri vasıtasıyla İngilizce yaygınlaşmıştır. Doğal olarak ta Bilim, Sanat Alanındaki alan yazının bu dillerde olduğu için yaygınlaşmıştır. Hollanda’nın Deuch Dili sömürgeleri olmasın rağmen yaygın değildir. Kısaca günümüzde gelişmiş ülkeler bilim, sanat, edebiyat, yazınında bu dilleri kullandığı için yaygındır. Türkçe bilim, sanat, din dili OLMALIDIR. Dünyanın en uzun Destanı Manas destanı tüm Türk dünyasında ufak farklıklara rağmen oradaki öğütler neden alınmadığı ayrı konudur. Yine dünyanın en uzun romanı Artamene ou la Grand Cyrus adlı eserdir. 13095 Sayfa, 13 Cilt ,2 Milyon 100000 kelime kullanıldığı yazmaktadır.1649-1653 Fransız bayan yazmıştır. İşin ilginç olanı eseri yazabilmek için konusu MÖ 400’lerde geçtiği için Latince, Grekçe, Sasani Dillerine vakıf olmak gerekir. Eserde Kapadokya, Pontus, Sinop Pers, Yunan savaşları geçmektedir. Yazarı Bayan Scudery’dir. Romanına adını veren pers imparatoru Cyrius MÖ 538’lerde yaşamıştır. Burada vurgulamak istediğim dünyanın farklı bölgesinde MÖ. Yaşanmış olayları yaklaşık 900 yıl sora Fransızca kelimelerle 450 yıl önce yazmanın önemidir.(Tamamını okumadığım için ne derece içerik analiziyle yazılmış yorum yapamayacağım.)
Türkçe bilim dili olabilir olmalıdır dedim. Dünyanın en önemli bilim dergileri İngilizcedir. Tüm dünya dillerini aynı derecede önemli olması zaten beklemez. O zaman Türkçe yazıp bilim dilini yaygın olan dergilerde yayınlatmanın Türk diline zararı olmadan yapmak gerekmektedir. Bunu kanıtı ise 1687 Newton un Principe’si, 1543 Kopernik in Renesis de Revulotionu, İbn-i Rüşt eserleri, 1632 Galilei eserleri, İbni Sina el Kanun fittıp adlı eseri,1818 Schopenhauer eserleri ve isimleri alan yazınında geçmektedir. Bu da gösteriyor ki cevher olunca dille bunu kanıtlayabiliyoruz.
Değeri okurlarım günümüzde dünyada 71 bine yakın dergi yayınlanmaktadır. Türkler değişik alfabe kullanmıştır. Daha önceki yazılarımda da değindim gibi bir zekâ veya kişilik testini yabancı testlerden çevirerek uygulamak zordur. Çünkü kültürel özellikler çeviri bu durumda anadile göre ölçme yapılıp yabancı dillerden karşılaştırarak sonuca varabiliriz. Coğrafya, ekonomi, iletişim, medya, bilgi, diplomasi sıralamasında Türkçenin kullanıldığı dil dünya sıralamasında 18. sıradadır. Listedeki ilk 6 dil gurubu birleşmiş milletlerin resmi dilidir. Bu sıralamada Türkçenin yeri küçümsenemez.
Türklerin kullandığı alfabeler. Göktürk, Uygur, Arap, Latin alfabeleridir. Latin harfleriyle alfabe kullanma zorunluluğu 1 Kasım 1928 tarih ve 1353 sayılı yasayla resmi gazetede yayımlanmıştır. Bu durumda resmi gazetede harfler yazılmıştır. O günkü resmi gazetede w-q-x harfleri yoktur. Günümüz teknoloji iletişim doğası gereği bazı yerlerde kullanılabilir ama yasada olmayan harflerin ders kitaplarına alınması yabancı kelimeye göre reklam yapılması, yabancı isim verilmesi, Türk dilinin gelişmesine zenginleşmesine engel teşkil etmektedir. Ayrıca iletişim kanallarında bozuk Türkçe kullanılması rol model kişilerin argo sözcük kullanması, gençlerin cep telefonları aracılığıyla kısaltılmış kelime oluşturmaları yanlıştır. Bu örneği verirken @ simgesini kullanmayalım demiyorum. Bu zaten imkânsız bir şey olur. Demek istediğim dil hayatın ve sosyal hayatın doğası gereği zenginleşmektedir. Bunun kurallı biçimde planlı değişmeye uygun, yetkili birimlerce ne dereceye kadar Türk dilinin zenginleşmesine katkısı sağladığının belirlenmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Türkçe, Türkiye, KKTC, Yunanistan, Makedonya da 85 milyon kişi tarafından, Azerbaycan Türkçesi Azerbaycan, İran da 29 milyon kişi tarafından kullanılmaktadır. Özbek Türkçesi, Özbekistan, Afganistan, Tacikistan 27 milyon kişi tarafından konuşulmakta yazılmaktadır. Uygur Türkçesi, Çin, Kazakistan 11 milyon kişi tarafından, Kazak Türkçesi, 10 milyon kişi tarafından, Türkmenistan Türkçesi, Türkmenistan, Azerbaycan 9 milyon kişi tarafından konuşulmakta ve yazılmaktadır. Kırgız Türkçesi, Kırgızistan Tacikistan, Afganistan, Çin de 4 milyon kişi tarafından konuşulmakta ve yazılmaktadır. Toplam 175 milyon kişi tarafından kullanılmaktadır. Burada ortak alfabe yoktur. Benzer düşünce ülkemizde Tanzimat ve meşruiyet dönelerindedir de tartışılmıştır. Ama başarılı olamamıştır. Başta Ruslar bunun önünün kesmiştir.
Bir milletin dili başka dillerden etkilenir. Globalleşen dünyada bilimse teknolojik sanatsal terminoloji gelince doğal olarak ta ithal ettiğin o objeyle birçok kelimeyi almak zorundasınız, bilgisayar ve türevleri olan yüzlerce kelimeyi kullandığımız gibi. Bu durumda ya çeviri olacak veya dilin zenginleşmesine katkı olacak. Türklerin tarihte kullandığı takvimlerde Hayvan, Hicri, Celali, Rumi, Miladi, Kıpti takvimini kullanmaları bu takvimlerde geçen yüzlerce kelime dilimize girmiştir. Yine alfabelerde geçen harflerden türetilen yüzlerce kelime dilimize geçmiştir. Bu bir zenginliktir
Göktürk alfabesi 38 harfli, Uygur alfabesi 14 harfli, Arap alfabesi 28 harfli, Latin alfabesi 29 harfliktir Sogd yazı dilinde daha az harf vardır. Kelimeler türetilirken veya yerleşik hale gelirken ister istemez gramer kurallarda değişmiştir. Bunu zenginlik olarak yorumlamalıyız. Sırrı Erinç in coğrafya alanında, H.V. Velidedeoğlu’nun hukukta, Cemil Meriç’in in Fransızca Türkçe karşılaştırmalarında yaptıkları özgün örnekler arasındadır. Bu arada Şemseddin Sami 1899 da Kamusu Türki’yi yazması, Agop Dilaçar’ın (asıl adı Hagop Martayan ) Türkçe sözlüklere katkısı ve Türk Dil Kurumunun ilk genel sekreteri olması sıfatıyla katkıları olmuştur.
Değerli okarlarıma, öğrencilerime şunun tavsiye ederim. Elem, keder, kasvet, üzüntü, sıkıtı, eza, cefa, acı durumlarını İngilizce olan problem kelimesiyle açıklamak dil zenginliği değil fakirliğidir. Et yiyene etçil, ot yiyene otçul denirken, insancıl insan yiyeni karşılamayacağına göre ısrarla Öztürk’çe adı altında kullanmanın anlamlı olmadığı kanısındayım. Çekingen çocuk ayrı şey, çekingen kişilik ayrı şey, çekimser kalmak (Osmanlıca müstenkif olmak) ayrı şey çekimser kelimesini yasama dilinde kullanmak ayrı şeydir. Yani çekimser kalanlar kelimesini kullanmak anlamla örtüşmemektedir.
Son olarak yapılması gerekenler; Türkçenin bilim, sanat, din dili olarak kabul edilmesi gerekir. Yunus’un akıcı Türkçecindeki hikmetler, Kutadgu bilgini Karatay Türkçesiyle yazılmış beyitlerindeki düşündürücü öğüt verici mısralar, Âşık paşanın Garibnamesindeki metinlerin içreği anlaşılır durumdadır. Yapılacak şey Türkçeye yapılacak zenginlikler ve kelimelerin yerli yerince kullanılmasıdır. İngilizcenin bu kadar yaygın olmasının sebepleri arasında Westminster’da V.Henry zamanında 1430’larda İngiltere Yüksek Mahkemesi resmi belgelerde İngilizceyi zorunlu tutmasından kaynaklanmaktadır. Zamanla İngilizce gelişti. Türkçede zamanlar İngilizceden farklı olduğu için çevrilerde ve ikinci dil öğretiminde önce Türkçenin kuralları daha kurallı hale geldikten sonra farklı yabancı diler öğrenilmesi kolaylaşacaktır.
Aşık Paşa Garibnamesinde der ki .“Birikenler buldılar girtü murad,
Mahkum oldı bunlara bilüş ü yad.”
Günümüz Türkçesiyle “Birlik içinde olanlar muratlarına kavuştular, Tanıdık olsun yabancı olsun herkes bunlara boyun eğdi.” Aradan 700 yıl geçmesine rağmen gerek gramer, gerek içerik olarak yukarıdaki tezimi kanıtlayacak özgün örneklerden biridir diye düşünüyorum.
Rol model durumundaki kişilerin konuşmaları, isim verme konusunda mahalli idarecilerin titizliği, akademi dünyasında tezlerin Türkçe dilbilim kontrolünden geçmesi gibi yapılabilecek işler arasında sayabilirim. Cep telefonlarının yaygınlaşması sonucu gençlerin kelimeleri kısaltmaları, sürekli aynı kelimeleri kullanmasında sakıncalar arasındadır. Ailelere yaygın eğitim yoluyla özellikle çocuklarını çok kelimeyle eğitmesi tavsiye edilmelidir.
Selam, saygı ve dua ile.
1 yorum
Türkçemizin geçmişten günümüze tarihi gelişimini çok güzel özetlemiş ve bir sentez oluşturmuşsunuz. Teşekkür ederiz. Ben ufak bir katkı yapmak istiyorum. Bilim demek evrensel olmak demektir, bu da herkesin kolayca erişip ulaşıp anlayabilmesini gerektirir. Bu nedenle bilim dilininde her kesçe kolay anlaşılır olmasını gerektirir. Keşke yurdum insanlarım bilimde geçmişte yakaladıkları ivmeyi devam edebilmiş olsaydı belki başka toplumlarında en azında bilimde aynı dili kullanmalarına neden olabilirdi. Yani bizler kendi dilimizde (türkçe ile yazılmış) ne kadar çok bilimsel yazı veya ürün oluşturabilirsek bunlar bir süre sonra belirli bir kalitenin üzerine çıkarsa mutlaka okunmaya ve refere edilmeye başlanacaklardır. Böylece türkçe de bilim dili olmaya başlayacaktır. Hatta ulusal tıp dergilerimizden bazıları önemli uluslararası indexlerde günümüzde taranmaktadır. Son bir şey de, türkçe bir kaderdir, asla zorunluluk değil. Türkçe yüzyıllardır konuşma dilimizdir, yazı hali farklı şekiller almış olabilir ama söylediğimiz sözcükler temel de ufak değiişiklikler ile yaşamaya devam etmiştir. Böyle olmasa şu anda çin içerisinde yaşayan uygur türkleri ile nasıl rahatça anlaşabilirdik. Belki de çince yazmaktalar ama türkçe konuşuyorlar. Son bir sözüm de, bizim dilimiz ural altay dil grubundadır yani japon ve çinliler ile aynı dil grubu. Alfabeleri son derece karmaşıktır. Yıllar önce tanıştığım bir japon profesor bana kart vizitini vermişti. Ön yüzde kendi simgesel harfleri ile yazılı idi. Arka yüzünde kendi sözcüklerinin okurken çıkan seslerden oluşan latince harfler ile oluşturulmuş, isim soyad ve diğer bilgiler vardı. Yani onlarda anlaşılmaya ihtiyaç duymaktalar, daha kolay tanınmak istemektedirler. Yani bir zorunluluk değil tamamen ihtiyaçlar bu duruma gelmemize neden olmuştur. Saygılarımla..