Bilim dili olarak Türkçe’nin kısıtlılıkları üzerine bir makale yazmayı planlarken çevrimiçi katıldığım bilimsel bir toplantının kolaylaştırıcısı (moderatörü), Türkiye’nin en eski üniversitesine bağlı Tıp Fakültesinin, bilimselliğinden zerre kadar kuşku duymadığım kıdemli öğretim üyesi bir meslektaşımın aşağıda yazdığım Türkçe’de çok güzel karşılıkları olduğu halde İngilizce ’sini kullanmayı tercih etmesi nedeniyle başlığa, bilim dili kullanırken amacı aşar şekilde mi yabancı sözcükleri kullanıyoruz ve nedenleri ne olabiliri de eklemeyi uygun gördüm.
Meslektaşımın kullandığı sözcüklerden dikkatimi çeken birkaç tanesini Türkçe karşılıkları ile yazdıktan sonra olası nedenleri tartışmaya çalışacağım. Case (olgu), data (veri), audience (dinleyici), step (adım), prosedür (işlem), flare’i azaltmak (flare atak demek) İngilizce bir kelime Türkçe takı ve tamamlayıcı bir sözcük almış; benzer şeklide abuse etmek (abuse : kötüye kullanma, suiistimal) tam bir anlam kargaşası “kötüye kullanmak etmek” gibi.
Özellikle doksanlı yıllarda ülkenin üst düzey yöneticileri ya da akademisyenlerinin konuşmalarda yaygın olarak İngilizce kelime kullanma özentisi vardı. Hepimizin hafızasındadır sanırım, rahmetli Süleyman Demirel’in “tartışma” yerine “disküsyon” şeklinde söylediği “discussion” ı tercih etmesi. Kanımca bu birazda konuşmanın daha etkileyici olacağını sanma amaçlı idi. Sonrasında kısmen azalsa da yukarıda örneğini verdiğim şekilde hala devam etmekte Türkçe karşılığı olan yabancı kelimeleri kullanma alışkanlığı. Hastanelerde ve üniversitede özellikle genç kuşak arkadaşlarımın yaygın olarak kullandıkları iki yanlış kullanımlı İngilizce kelimeden de bahsetmek, belki okurlar arasında olabilecek genç meslektaşlarımın bu yanlıştan vazgeçmelerine sebep olur. Birisi hastayı hastaneye yatırmak anlamına gelen “hospitalize etmek” diğeri de “full dolu”. Hospitalizasyon un zaten kelime anlamı hastaneye yatırmak iken siz “hospitalize etmek” dediğinizde “hastayı hastaneye yatırmak etmek” şeklinde, ya da “full dolu” dediğinizde “dolu dolu” şeklinde maksadı aşan yanlış kelimeleri kullanmış oluyorsunuz, hem de tam Türkçe karşılıkları varken.
Çoğunluğu İngilizce olan yabancı kelimeleri kullanma alışkanlığı kanımca üç ana nedenden olmakta:1- Uzun yıllar yurtdışında yaşamış olmak nedeniyle oluşan alışkanlık, ki bunun tam tersi güzel örnekler de var, uzun süre Amerika’da yaşamış ama Türkçe’yi çok özenli ve güzel konuşan ve konuşmasına hiç İngilizce kelime katmayan birçok bilim insanımız var, 2- İngilizce kelime kullanarak konuyu daha iyi bildiğini ve yabancı kaynakları yakından takip ettiğini göstermek, 3.Konuşmanın daha etkileyici olacağını sanmak.
İngilizce kelimelerin maksadı aşan şekilde yanlış ve gereksiz kullanımını burada özetledikten sonra esas değinmek istediğim konuyu “bilim dili olarak Türkçe’nin kısıtlılıkları var mı?” konusunu irdelemek isterim.
Bir dilin bilim dili olarak kullanılabilmesi dünya genelinde kabul görmesi için bilim alanında yeni teknolojiler ve keşiflere imza atmak, söz sahibi olmak gerekir. Günümüzde hemen her alanda kullanılan en önemli teknoloji bilgisayar olup yaşama getirdiği kolaylıklar tartışılmaz bir gerçektir. Ülkemizde de tabiri caiz ise toplumun hemen her kesiminde yediden yetmişe herkesin kullanıcı olarak bilgisayar ile ilişkisi vardır. Çok sayıda bilgisayar terimi kelime anlamı tam olarak bilinmese de ne anlama geldiği iyi kötü anlaşılabilmektedir. Örneklemek gerekirse çoğunluk tarafından kullanılan, çoğu kez de gezip gördükleri, yiyip içtikleri mekan ve zamanların fotoğraflarını paylaştıkları “facebook” kelimesinin, kelime anlamının bilindiğini veya ne anlama geldiğini merak edip öğrenmek isteği olduğunu sanmıyorum. Ama kurucusu ve isim babası olan Mark Zuckerberg’i dünya milyonerleri arasına katan bir sosyal iletişim ağı olan “faceboook” dünyanın dört bir yanında aynı isimle kullanılmaktadır. Tweeter benzer şekilde.
PDF ve JPG de çok kullandığımız kısaltmalar ve ne yazık ki tam karşılayacak Türkçe kısaltmaları yok. İngilizce “Portable Document Format” ın kısaltılmışı olan PDF’nin Türkçe karşılığı “taşınabilen belge biçimleri” olarak ifade edilmektedir. PDF türü belgeler tüm platformlar arasında taşınabilen, aktarılabilen, yazdırılabilen sayısal bir dosya biçimi şeklinde ki belgelerdir. JPEG veya JPG ise 1990’ların başında standartlaştıran uluslararası bir kuruluş olan Joint Photographic Experts Group’un kısaltmasıdır. Dünyanın bütün dillerinde kabul görmüş bu ifadeleri Türkçe kullanmaya kalkışmak kanımca boşa çabalamak olacaktır.
Bilim dili derken kendi alanım olan tıptan çoğu Latince kökenli sayısız yabancı kelime örneği vermem mümkün on yıllardır yaygın olarak kullanılagelen. Ayrıca bu kelimeler hemen tüm dünyada aynı şekilde kullanıldığı için artık tıpta eğitim dili olarak kabul görmüş ve hiçbir ülke kendi diline çevirerek kullanma girişiminde bulunmamıştır. Örneğin akciğerleri dinlerken doktorun duyduğu normal olmayan sesler, ki bu gene yabancı kökenli bir kelimeye Türkçe eklenerek “patolojik ses” olarak tarif edilir, “ral” olarak adlandırılır ve Türkçe karşılığı yoktur. Benzer olarak “patoloji, kolonoskopi, gastroskopi, sistoskopi, bronkoskopi, bronşit, gastrit, endometrit, rinit, myokardit, epidemi, pandemi, hijyen gibi çoğu halk tarafından da kullanılan tıbbi terim İngilizcedir ve kelime olarak Türkçe karşılığı yoktur. Örnekleri sayısız artırmak mümkündür ve kanımca bu durum tüm bilim dalları için geçerlidir. Hal böyle olunca özellikle bilim dilinde dünyaca kabul görmüş, iletişimde ve eğitimde kolaylık sağlayan yabancı kelimeleri Türkçeleştirmeye çalışmak gereksiz bir uğraş olacak ve toplumda da kabul görmeyecektir . Örneğin dilimize yerleşmiş Arapça kökenli bir kelime olan “tedavi ” nin karşılığı iyileştirmedir, bir zamanlar Türk dilini zenginleştirmek adına yapılan Türkçeleştirme girişimleri sırasında “sağaltım” kelimesi olarak sözlüklere girmiş, ancak ne bilim dilinde ne günlük kullanımda yer bulamamıştır. Ancak bu yazılanlardan da yanlış anlam çıkarılmamalıdır. Türkçe karşılığı olan her yabancı kelimenin de mutlaka Türkçe’si kullanılmalıdır, çünkü dil bir milletin kimliğidir. Mustafa Kemal Atatürk 1930 yılında “Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili dillerin en yaygınlarındandır, yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır” sözleri ile aslında meramımızı tam olarak anlatmaktadır. Türkçe karşılığı varken yabancı kelime kullanmak ülkemizin bağımsızlığına nasıl ki ihanetse, tüm dünyada bilimde yaygın olarak kullanılan ve Türkçe de tam karşılığı olmayan yabancı kelimeleri zorla Türkçeleştirmeye kalkışmakta zaman kaybı olacaktır.