Süper Lig’de ilk kez 3., 4. ve 5. yıldızı armasına kazandıran Galatasaray Spor Kulübü, Türkiye‘nin Bayern Munich‘i olma yolunda adım adım ilerlerken, tarihindeki önemli şampiyonluklarla da hafızalarda yer edinmiştir. 1986-1987 sezonunda, 14 yıllık kupa hasretine son veren Jupp Derwall önderliğindeki şampiyonluk, 1996-2000 yılları arasında Fatih Terim ile gelen üst üste 4 şampiyonluk, 2000-2001 sezonunda Mircea Lucescu yönetiminde kazanılan 3. yıldız, 2005-2006 sezonunda Eric Gerets‘in liderliğinde saat 20:45’te gelen şampiyonluk, 2007-2008 sezonunda yardımcı antrenör Cevat Güler ile elde edilen şampiyonluk, 2011-2012 sezonunda Kadıköy’de kazanılan şampiyonluk ve 2014-2015 sezonunda Hamza Hamzaoğlu ile gelen 4. yıldız, kulübün tarihindeki değerli şampiyonluklar arasında yer almaktadır. Son olarak, son üç yılda Okan Buruk ile kazanılan şampiyonluklar da, bu gururlu başarılar kadar kıymetlidir.
2021-2022 sezonunda 52 puanla 13. sırada tamamlanan lig sürecinin ardından, Okan Buruk yönetiminde kurulan sağlam omurganın elde ettiği üç şampiyonluk, futbolun ötesinde mucizevi bir başarıyı simgeliyor. Bu zafer; yalnızca sahada 11 oyuncu ile var olmakla değil, tutarlı bir oyun planı, derbi ve final maçlarında soğukkanlılıkla şekillenen bir kazanma kültürüne ve güçlü bir mottoya sahip olmanın ürünüdür.
2022-2023 ve 2023-2024 sezonlarının şampiyonluklarında en büyük pay sahiplerinden biri, şüphesiz Mauro Icardi‘dir. Icardi, sadece attığı gollerle değil, iki yıl boyunca takımına liderlik etmesi, aidiyet duygusunun yüksek olması ve özellikle küçük çocukların Galatasaraylı olmasına katkı sağlamasıyla da unutulmaz bir etki bırakmıştır. (Icardi’nin, kısa sürede oluşturduğu bu etki, milyonlarca liralık reklam bütçeleriyle bile yakalanması mümkün olmayan bir güce sahiptir.)
Ancak 2024-2025 sezonuna 5-0’lık Beşiktaş mağlubiyeti ile başlayan Galatasaray, Icardi‘nin sakatlanıp sezonu kapatması, İsviçre liginden Young Boys‘a mağlup olarak Şampiyonlar Ligi’nden elenmesi ve ardından UEFA’dan elenmesiyle birlikte ligde alınan beraberlikler derken, en yakın ezeli rakibi Fenerbahçe ile arasındaki puan farkı 3’e inmiştir. Bu durum, Galatasaray‘ın işini bayağı zorlaştırmıştır. Bu zor zamanlarda Galatasaray‘ın imdadına koşan dünya yıldızı Victor Osimhen‘in insanüstü gayreti, takdire şayan aidiyet duygusu ve liderlik vasfı, gemisini karaya ulaştıran kaptan edasıyla takımın eski oyun sistemine ve fabrika ayarlarına dönmesine ön ayak olmuştur. 23. ve 24. şampiyonlukların mimarı Icardi ise, 25. şampiyonluğun mimarı Osimhen olmuştur. (Galatasaraylı bir futbolsever olarak, Osimhen’in oyun zekâsına ve sarsılmaz hırsına bizzat şahitlik etme fırsatım olduğu için kendimi mutlu addediyorum. Osimhen’in bonservisinin alınması büyük bir önem taşımaktadır. Böylesine parlak bir yıldız, yalnızca takıma değil, uzun vadede ligimize de değer ve renk katacaktır. )
Galatasaray‘ın bu olumsuz gidişatı, 29 Mart 2025 tarihinde Tüpraş Stadyumu’nda Beşiktaş ile oynanan derbi maçında Frankowski’nin kırmızı kart görmesiyle adeta doruğa ulaşmıştı. Takımın 10 kişi kalıp 2-1’lik mağlubiyetle sahadan ayrılması, sarı-kırmızılıları derinden sarsarak, bir nevi kendilerine gelmelerine vesile oldu. Ardından, aynı hafta çeyrek final kupa maçında Kadıköy’de Fenerbahçe‘yi yenen Galatasaray, gerçek kimliğini bulmuş ve yeniden ayağa kalkmıştı. Mayıs ayının yaklaşmasıyla birlikte “Mayıslar Bizimdir!” mottosu, takımı yeniden ateşlemişti; bu dönemde sarı-kırmızılıları durdurmak neredeyse imkansız hale gelmişti. Her hafta vites artıran takım, Mayıs ayının getirdiği motivasyonla birlikte kalan tüm maçlarını adeta farklı birer zafer hikâyesine dönüştürerek, sonunu parlak bir şampiyonlukla noktalamayı başardı.
Bu olağanüstü başarıda devre arasında takıma katılan Mario Lemina, Eren Elmalı ve dünya yıldızı Álvaro Morata‘nın katkıları göz ardı edilemez. Özellikle Lemina‘nın gelişi, Galatasaray orta sahasını adeta yeniden şekillendirdi. Lemina‘dan önce, son üç ayda takım 26 gol yerken, onun gelişiyle bu sayı yalnızca 7‘ye düştü. Lemina‘nın katılımı, Muslera‘yı ve defans bloğunu rahatlattığı gibi Torreira‘nın 8 numaraya çekilmesine ve daha ofansif bir oyun sergileyerek goller atmasına da olanak sağladı; bu sayede Torreira, kariyerinin en verimli sezonunu yaşadı. Eren ise adeta Hakan Ünsal‘ı andıran bir oyun tarzıyla sol kanatta müthiş bir performans sergiledi. Morata‘nın sonradan oyuna girmesi ve bağlantı oyunundaki etkili rolü, dikkatleri üzerine çekti.
Son iki sezondur şampiyonluğa damgasını vuran ve günümüz modern futbolunda her takımda görmek istenen stoperlerden biri, Davinson Sánchez‘dir. Popescu‘ya benzer bir stil sergileyen Sánchez, oyunu geriden kurarak takımını ileriye taşımada ve hava toplarındaki hakimiyetinde büyük bir takdir kazanıyor. Son 14 yıldır kazandığı kupalarla en büyük pay sahibi olan Uruguaylı file bekçisi Fernando Muslera’dan bahsetmeden yazımı tamamlamak içim el vermedi. 2011 yılında Lazio‘dan Lorik Cana ile takas edilerek Galatasaray’a katılan Muslera, sadece kulübün değil, son yıllarda Türk futbolunun da seyrini değiştirdi. Kazandığı 19 kupa ile Süper Lig tarihinin en çok kupa kazanan futbolcusu unvanını elinde bulunduruyor. (Muslera’nın bir yıl daha Galatasaray’da kalmasından yana olduğumu belirtmek isterim.)
Öte yandan 25. şampiyonlukta; 23 ve 24. şampiyonlukların oyun aklı Mertens‘in bıraktığı mirası layıkıyla yerine getiren ve milimetrik paslarıyla oyunun kilidini açan Yunus‘un, gücü ve dinamikliğiyle Barış Alper‘in, Sanchez ile uyumlu bir tandem oluşturan Abdulkerim‘in, hırsı ile Rolland Sallai‘nin, adrese teslim ortalarıyla Gabriel Sara‘nın, çalışkanlığıyla Kaan Ayhan‘ın, kupadaki performansıyla göz kamaştıran Günay‘ın ve ismini saymadığım daha pek çok futbolcunun bu başarıdaki katkıları yadsınamaz. Futbol, bir zincirin halkaları gibidir; bir halka kırılsa, zincir görevini yerine getiremez.
Gelecek sezonun yapılanması adına yönetimin, vakit kaybetmeden kolları sıvaması gerektiği aşikârdır. Yeni transferlerin yapılması zaruri hale gelmiştir. Zira taraftar, Avrupa’dan alınacak yeni bir kupa için sabırsızlıkla beklemekte, gözlerini umutla bu yeni hedefe dikmektedir.
Kızlarım ve Mersin şehri adeta bana uğur getirdiler. Büyük kızım Elisa, üç kez şampiyonluk sevinci yaşatırken; ortanca kızım Elzem, yine üç kez bu mutlu anı tatmış, küçük kızım Ela ise iki kez şampiyonluk görmüş bulunmaktadır. Geçtiğimiz iki yıl boyunca, Icardi’nin ikonikleşen gol sonrası “Aşkın Olayım” şarkısı ve taraftara “Sizi yeterince duyamıyorum” şeklinde ellerini kulaklarına götürerek yaptığı hareket, Elisa tarafından benimsenmişti. “Aşkın Olayım” şarkısı çalındığında veya Icardi gol attığında, Elisa da aynı şekilde ellerini kulaklarına götürürdü. Aynı şekilde Mersin‘de de son altı yıl içerisinde dört kez şampiyonluk heyecanı yaşadım: 2019, 2023, 2024 ve 2025 Mayıs aylarında… (2026 yılında ise, kuşkum yoktur ki, 26. şampiyonluğumuza ulaşacağız.)
2025 yılında, tarihi 25. şampiyonluğunu kazanarak armasına 5. yıldızı ekleyen Galatasaray Spor Kulübü‘nü, yönetimi, teknik ekibini, futbolcularını ve her daim Gazze‘ye desteğini esirgemeyen Ultraslan taraftar grubunu en içten dileklerimle tebrik ediyorum. Aynı şekilde, ikinci lige yükselen Mardin 1969 Spor‘a ve Bölgesel Amatör Lig’e yükselme başarısı gösteren memleketim Nusaybin Belediyespor‘a da başarı dileklerimi sunuyorum.
Mevlâ ne dilerse, o gerçekleşir; her şeyin en güzeli, O’nun iradesindendir.