Geçtiğimiz Mayıs ayında bir seçim yaşadık. Doğal olarak seçimin kazananı ve kaybedeni oldu. Demokrasi ile yönetilen veya yönetildiği iddia edilen her ülkede seçim, kaçınılmaz bir süreçtir.
Türkiye’de hatta yurt dışında, konu ile ilgilenen hemen herkes, 2023 yılı seçim sonuçlarını kendi açısından değerlendirmektedir. Ben bu işi daha ziyade siyasetle uğraşanlara bırakmak istiyorum. Bununla birlikte seçime giderken dikkatimi çeken bir konu, ahlak ve etik üzerinde durmak istiyorum.
Bundan yıllar önce İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisi olarak eğitim programımızdaki bir dersimizi hatırladım: Tıp Tarihi ve Deontoloji Dersi. Deontoloji nedir sorusuna yanıt verilmesi gerekiyorsa “Bir mesleğin uygulama aşamasında, uyulması gereken ahlaki değer ve etik kuralları inceleyen ve bu kurallar çerçevesinde insanların sorumlu oldukları ahlak öğretilerini kendine temel alan bir bilim dalıdır” olarak tarif etmek uygundur. Etik tanımı da, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) tarafından şöyle yapılmaktadır: Kişilere, kurumlara ve meslek mensuplarının davranışlarına rehberlik eden, iyiyi ve doğruyu belirlemede yardımcı olan kılavuz değerler, ilkeler ve standartlar bütünüdür (1).Deontolojinin ne kadar önemli ve gerekli bir konu olduğunu yıllar sonra kavrayabildim. Hekimlikte ahlak ve etik şüphesiz çok önemlidir ve birçok boyutu vardır: Hastalara, hasta yakınlarına, meslektaşlara yönelik kurallar söz konusudur. Konuyu detaylandırmak mümkündür; Yaşlılara, çocuklara, yoğun bakımdaki hastalara, insan genetiğine, anestezi, psikiyatri hastalarına ve felçli hastalara karşı özellikle dikkat edilmesi gerekli kurallar söz konusudur. Ayrıca kadın hastalıkları ve doğum hekimliği dahil her bölümde ahlaklı hekimin, mesleğinin doğal gereği olarak sorumlu davranması öngörülür.
Çok genel anlamda, iyi ve doğru bulunan her şey ahlakidir. Akademik hayatta ahlak ve etik konusundaki yelpaze çok genişlemektedir: meslektaşlar ve üniversite camiasına karşı davranışlarda etik kurallar yanında, öğrencilere karşı, makale ve kitap yazma, sunum yapma, kongre organizasyonu gerçekleştirme ve meslekle ilgili endüstriye karşı ahlaki kurallar vardır. Bunlarla ilgili bilgilendirme ve şeffaf olma zorunludur. Uluslararası yayınlarda gördüğümüz, “Financial Disclaimer”, “Conflicts of Interest” bu yöndeki açıklamalardır ve ülkemizde de bu uygulamaların yaygınlaşması gereği vardır.
Konuya dönecek olursak, 2023 seçimleri dolayısıyla ülkemizde ahlak ve etik konularında genel anlamda ciddi bir sorun olduğunu gördüm. Her şeyden önce siyasi etik hiç yoktu. Yalanın her türlüsü, en önemli ve ciddiyetin gerekli olduğu ortamlarda fütursuzca yer aldı. Sahte videolar ve duyurular en üst düzeyde uygulamaya konuldu. İftira kampanyaları yapıldı. Çoğu medya her türlüsü ile buna ayak uydurdu. Toplumda örnek olması gerekenlerin, etik ve ahlaki değerlerin bu denli çiğnenmiş olması konusunda en ufak bir rahatsızlığı olmadığı, hatta teşvik ve bizzat uygulayıcısı olduğunu gördük. Kimse bu feci tablo için “ seçim ortamında böyle şeyler olur” savunmasını yapmamalı. Çünkü bu ahlak dışı davranışlar sıradan insanlar tarafından yapılmıyor. Beş yıl boyunca ülkeyi yönetme talebinde bulunanlar tarafından yapılıyor veya yaptırılıyor. Seçimle ilgili gayri ahlaki düzenbazlık ve düzmecelik de her türü ile uygulamada yer buldu. Seçimin eşit şartlarda ve demokratik kurallar içinde geçtiğini söyleyebilecek kimse var mı?
Herhangi bir kurumda veya ülkede yönetici pozisyonundaki kişiler ahlaklı davranmazsa, halktan ve çalışanlarından bu yönde bir beklentisi olamaz. Siyasette etik sanıldığından çok daha önemlidir. Aslında ülkemizde sadece siyasette değil hemen her konuda ahlaklı davranmaya, etik kurallara uymaya büyük bir ihtiyaç vardır. Bu nasıl sağlanacak? Açıkçası nasıl yapılması gerektiğini bilmiyorum, beni aşan bir konu. Ancak konuya, en azından toplumu yöneten, örnek durumda olanlardan başlanmasının uygun olabileceğini tahmin ediyorum.
Etik ilkeler evrenseldir. Ne yazık ki etik kuralları söylemden eyleme dönüştürmek hiç kolay değildir. Etik değerleri sahiplenmek şarttır. Bunun için toplumda etik eğitimini yaygınlaştırmak, üniversiteler ve dernekler gibi sivil toplum örgütlerinde kurulacak etik komiteleri ile konuyu gündeme taşımak ve çalışmak gerekir (1,2). Üyesi olmaktan her zaman gurur duyduğum İstanbul Üniversitesi’nin 2011 yılında, dokuz öğretim üyesinden oluşan Bilim Etiği Kurulu, konu ile ilgili toplantılar yapmakta ve bilgilendirme kitapçıkları hazırlamaktaydı (3,4). Ayrıca Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Sayın Arın Namal’ın konu ile ilgili çok önemli bir tercüme kaynak kitabı mevcuttur (5). Ancak konu sadece yükseköğrenim, dernekler gibi sivil toplum örgütlerinin sınırlı mücadelesi ile olacak gibi görünmüyor. Sorun çok daha derindir. Etik ve ahlaka uygun ve adil olmayan bir seçim sürecinin yaşanmasının nedeni olanlar, maalesef bu ülkede %50 oranının üzerinde oy alarak, yeniden iktidar oldular.
KAYNAKLAR
- Yükseköğretim Kurumları Etik Davranış İlkeleri
- Bilimsel Araştırma Yayın ve Tıp Etiği. Prof. Dr.Osman İnci. Kongre Basım Evi 2008.
- İstanbul Üniversitesi Bilim Etiği.Editörler: Prof. Dr. Nurhan Atasoy, Prof. Dr. Melih Boydak, Prof. Dr. Hakan Ali Çırpan, Prof. Dr. Abuzer Kendigelen, Prof. Dr. İbrahim Engün Meriç, Prof. Dr. Ayşegül Topal Sarıkaya, Prof. Dr. Ayhan Ulubelen, Prof. Dr. Hasan Yazıcı, Prof. Dr. Nuran Yıldırım. İstanbul Üniversitesi Yayın NO:5048 ısbn:978-975-404-906-0 İstanbul 2011.
- İstanbul Üniversitesi Bilim Etiği Günü. Prof. Dr.Hasan Yazıcı. İstanbul Üniversitesi Yayını.4 Ekim 2011.
- Tıbbın Gündelik Yaşamında Etik. Araştırmadan Terapiye Disipliner Yelpazesi. Prof.Dr. Dietrich v.Engelhart. Türkçesi Dr. Arın Namal. Nobel Tıp Kitabevleri 2000.