Aylardan marttı. Bahar yaklaşıyordu. Önümüzde 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı vardı. Bu yıl da hastalarımızın resimlerinden oluşan sergimizi açacaktık. Gerekli hazırlıklara başladık. İzin yazıları yazıldı, resimler toparlanmaya başlandı. Şövale temininde güçlük olacak gibiydi. Alternatif planlar yapmaya başlamıştık ki Çin’i kasıp kavuran virüs salgınının kapımızı çaldığı haberi geldi. Önce inanmadık, geçip gideceğini düşündük. Gerçek olma ihtimali korkunçtu çünkü. Bahsedilen virüs çok kolay bulaşıyordu ve ölümcül bir pnömoniye yol açıyordu. Üstelik tedavisi de henüz çok iyi bilinmiyordu. Her türlü enfeksiyon etkeninin en ağır şekilde seyrettiği bir hasta grubuyla uğraşan bir hekim olarak aklıma ilk gelen soru “Hastalarımızı nasıl koruyacağız?” olmuştu. Sonrasında da onlarcası zihnimde uçuşmaya başlamıştı. Herhangi bir hastam enfekte olursa nasıl tedavi edeceğim? Erişkinlerde uygulanan tedaviler hastalarımızda işe yarayacak mı? Bir hastam enfekte olursa onu nerede tedavi edeceğim? Servise yatırırsam diğer hastaları nasıl korurum? Ya servisimde virüs domino taşı etkisiyle hızla yayılırsa ne yaparım? Ya hastaları virüs nedeniyle……Hayır bunları düşünüp vakit kaybedemezdim. Bir şeyler yapmalı, mümkünse önlem almalıydım. Bir yandan kemoterapi vermeye devam etmek zorundaydım zira kanser pandeminin geçmesini beklemeyecekti. Bulduğum her bilgi kırıntısına dikkat kesilmiştim. Sosyal medya, yazılı basın, tıbbi dergilerde bulabildiğim her şeyi okumaya başladım. Bir çeşit bilgi zehirlenmesine rağmen aradığım cevapları bulamıyordum çünkü kanserli çocuklarda virüsün etkileri konusunda hala çok az şey biliniyordu. Muhtemelen yaşayıp görecektik. Eylem planımın ilk kısmında hastaları ve ailelerini olabildiğince bilgilendirip kemoterapi sürecini aksatmadan devam ettirmeyi sağladım. Bazı aileler çok endişelenmişti, kemoterapi alma konusunda tereddüt yaşadılar. Onları ikna etmek için daha fazla çaba sarf etmem gerekti. En zoru da bölgemizde yaşayan Suriyeli hastaları ve yakınlarını duruma adapte etmek oldu. Tercüman eşliğinde dakikalarca sabırla almaları gereken önlemleri ve hastalığı nasıl fark edeceklerini anlattım. Yaşadıkları koşullar nedeniyle bu önlemleri uygulayamayacaklarından endişe ediyor, Suriyeli bir hastam ateşle başvurduğunda test sonucunu yüreğim ağzımda bekliyordum.
Haziran ayındaki “yeni normaller” dönemine kadar tespit ettiğimiz hiç vaka olmadı. Önümüzde okulların açılmasına kadar 3 ay vardı. Hemen harekete geçip ortalık sakinken ertelediğimiz kontrol muayeneleri için remisyondaki hastalarımızı telefonla arayıp randevu verdik. Kemoterapilermize de aynı hızla devam ediyorduk. Tam da her şey daha da normalleşiyor diye sevinirken her gün birer ikişer yeni tanı çocuk kanser hastası başvurmaya başladı. Günlerdir salgın yüzünden her şey beklemeye alınmıştı, geçer belki umuduyla hastaneye gidilmemişti. Geçmeyen ve hatta artan yakınmalar nedeniyle, mecburi seyahat kısıtlamalarının da kaldırılmasıyla birlikte çocuk onkoloji merkezlerine adeta hasta yağmuru başlamıştı. Hayır kanser sıklığında artış olmamıştı, sadece biraz bekleyen ve artık bekleyemeyecek durumdaki hastalar aynı anda hastaneye gelmeye başlamıştı. Bir yandan pandemi de devam ediyordu. Tanısal işlemlerin pandemiden önceki dönemde olduğu gibi hızla yürütülmeye çalışılması için daha fazla çaba gerekiyordu. Ayrıca pek çok merkezin pandemi önlemleri nedeniyle çocuk onkoloji yataklarında kapasite azaltmaya gitmesi bizim merkezimizin yükünü daha da arttırıyordu. Hastane yönetimiyle yapılan görüşmeler sonrasında 20 olan yatak kapasitemizi 30’a çıkararak artan talebi karşılamaya çalıştık. Belki de hayatım boyunca unutamayacağım bir tempoda çalışmak suretiyle bütün yazı onlarca hastaya tanı koyup tedavi başlayarak geçirdim. Bir yandan da yaklaşmakta olan sonbaharda pandeminin hızını tekrar arttıracağı gerçeğinin yarattığı kaygı düzeyim de gün geçtikçe yükseliyordu. Neyse ki hala hiçbir hastam ya da yakınında SARS-CoV-2 enfeksiyonu görmemiştik. Diğer illerdeki arkadaşlarımızdan öğrendiğimiz kadarıyla da bizim hastalarda bu enfeksiyon sağlıklı çocuklardakine benzer bir seyir izlemekteydi. Biraz ferahlamıştık.
Havaların soğumasıyla birlikte, vaka sayıları özellikle büyük şehirlerde hızla artmaya başladı. Adana’da henüz bahar havası vardı ama hava eninde sonunda soğuyacaktı, kış kapıdaydı. Endişeli bir ruh halinde durmadan hastalara tanı koyuyor, tedavi başlıyorduk. Sonunda burada da beklenen oldu ve çember daraldıkça daraldı. Her gün bir sürü çalışma arkadaşımız, akrabamız, arkadaşımızdan hastalık haberleri gelmeye başladı. Sonra o kabus da kapımızı çaldı. Ailelerinin ve bizlerin gözümüzden sakındığı hastalarımızın bazıları da enfekte olmaya başladı. Pek çok felaketin yaşandığı ve tarihe kapkara bir yıl olarak geçen 2020 yılının son ayını da pandemiyle yakın dirsek temasında, diken üstünde ama en az zararla geçirdik. Şimdilik korktuğumuz başımıza gelmedi ve virüs nedeniyle kaybımız olmadı ama hala aklımızda sayısız soru, yüreğimizde ağır bir endişe yüküyle aşıların etkili olmasını ve pandeminin sona ermesini bekliyoruz.
6 yorum
Bu zor süreç de ve daima üstlenmiş olduğunuz görevinizi hoşgörü, dikkat,en icten duygularla yapıyorsunuz.Bu endişelerinizi kaleme almaniz size olan hayranliğimizi daha da güçlendirdi .Siz mükemmel bir insan ,harika bir doktorsunuz.Size ve tüm sağlık çalisanlarimiza minnetarız..
👏👏👏🥰🙏🙏
You are the kindest and the most proffessional doctor I’ve ever seen in my whole life. Your concerns about our childs melt our hearts. I think you are like an angel landed from the sky to save those children lives and get the smile back to their faces. May god bless you
DOÇ.DR. GANİYE BEGÜL KÜPELİ
Ben Kadir Efe Kayabaşı k.maras haztanizin babası ve annesi olarak sizden minnettarız Allah yolunuzu açık eylesin her çıktınız yolu da zaferiniz olsun inşallah Allah sizden razı olsun inşallah yakinzaman da Ziyaret edeceğiz sizi bizim değerli hocamız . Sizi kelimelere sigdiramayiz kelimeler yetmez hoşçakal saglicak kalın .
MERABALAR Ganiye hocamıza nasıl ulaşabiliriz
Elektronik posta adresim drbegul@yahoo.com