Eskiyle yeniyi karşılaştırmak, çoğu zaman adettendir. Cümleler çoğunlukla, ‘bizim zamanımızda’ ile başlar ve sonunda yaşadığımız günlerin şimdiyle karşılaştırılmasıyla biter. İşin kolayına kaçıp ben de öyle yapayım. İlk okul öncesini saymadan, 50-60 yıllık zaman periyodu ile şimdi yaşanılanların aklımda kalanlarını karşılaştırayım. İkinci Dünya Savaşları ve Kore Savaşı yeni bitmiş. Çoğu ülkede yokluklar yaşanmakta. Çocukluğumuzda, babası Kore’den gelen çocukların pilli oyuncaklarına bakarak, iç geçirirdik. Oyuncak olarak, tahtadan arabaların, tekerleklerini çam kütüklerinden marangoza kestirip ortalarını deldirerek, biz kendimiz yapardık. Telden araba yapmaksa bir hüner gibiydi.
Evlere radyolar girmeye başlayınca, üzerleri dantel örtülerle süslenir, devletin radyo kanalları olan Ankara ve İstanbul radyolarından haberler, arkası yarın, biraz da müzik dinlenirdi. Bizim elimizde bilyeler, şimdiki çocukların ellerinde telefon, tablet ve içlerindeki çok sayıda oyunlar. Çocukluğumuzda, mahallemizde sadece bir kişinin arabası vardı. Yollarımızdan geçenlerse, günde bir defa şehre giden otobüsümüz, tomruk kamyonları ve çokça da öküzlerin çektiği kağnılar olurdu. Sokaklar bizimdi. Bu yüzden biz, çoğunlukla, cadde ve sokaklarda oynardık.
İlçe ve illerimizde kütüphanelerimiz vardı, şimdi de var. Boş zamanlarımızda, okumak için, sıklıkla oralara giderdik. Tatillerde, sabahları kuran kursuna, sonrasında dayımın bakkal dükkanında ya da kuyumcu dükkanında çalışmaya başlardım. Kitaplarla tanışmam da, ortaokul günlerinde gitmeye alıştığım kütüphanede oldu. Bana kütüphaneyi sevdiren, oradaki güleryüzlü görevli ablamız oldu. İçeride sessiz olmayı, masada gürültü yapmadan oturmayı, raflarda kitap aramayı ondan öğrendim. Böylece klasiklerin çoğunu okuma fırsatını da, onun sayesinde yakaladım.
Yazmaya gelince, öğretmenlerimiz bize öncelikle mektup yazmayı öğretirlerdi. Çalışmak için büyük şehirlere gidenler, öğrenciler ve askerlerin gönderdikleri mektuplar olurdu. Anneannemin okuması yazması olmadığından, İstanbul Hukuk Fakültesi’nde okuyan dayımın mektuplarını ona yüksek sesle okur, gönderilecek mektupları da onun ağzından yazardım. Söylenenleri aynen yazsam aile içinde olay çıkacağını bildiğimden, kendimce söylenenleri yumuşatır ve sansürden geçirirdim. Örneğin, ‘eşek oğlum yıllar geçti fakülteyi bitiremedin’ dediğinde, ilk iki kelimeyi otomatikman çıkartırdım.
Şimdiki gençler de okuyorlar. Ancak bizim gibi kitaplardan başka, bilgisayarlarından da okuyorlar. Okuyanla, okumayan, o zaman da vardı şimdi de var. Hayat günümüzde, eskisine oranla çok hızlı geçiyor. Bize bir mektup gelecek diye postacının gelişini gözlerdik. Şimdi ise, maillerimize ve whatsup’a bakıyoruz. Mektup günümüzde tarih oldu. Haberleşmeler, telefonla ya da kısa notlarla oluyor.
Çocuklarımız, doğduklarında telefon ve bilgisayarla karşılaşıyorlar, bisikleti, araba kullanmayı akülü arabalardan öğreniyorlar. Günümüz çocukları, yarış atları şeklinde yetiştirilmeye başlandı. Daha gün ağarmadan, sabah erkenden okula, sonrasında müzik ya da spor kurslarına gidiliyor. İmkanı olanların evlerine öğretmenler geliyor, ya da online özel derslere katılıyorlar Çocuk ve gençlerin, ellerinde test kitapları, harıl harıl LGS ye ya da üniversite için hazırlanıyorlar. Bu arada vakit bulurlarsa kitap ta okuyorlar. Torunlarım dahil konuştuğum çocuk ve gençlerimize yazın diyorum, onlara ‘günlük tutmalarını öğütlüyorum. Her gün olmasa da, önemli olan yaşadıklarını arada bir yazarak biriktirtirsin diye yüreklendiriyorum.
İnternetten gelen yazıların uzun olanları, vakit darlığından çoğu zaman okunmuyor. Boş zamanımda okuyayım denilerek bilgisayarda bir yerlere kopyalanıyor. Sonrasında da, çoğu zaman unutulup gidiyor. ‘Akademik akıl’da yazılanlar da öyle. Çokları ve özellikle gençlerimiz, tarihsel olaylarla çok fazla ilgilenmiyor. Hele de yazının dili güncel değilse baştan okumayı bırakıyorlar.
Yukarıda da yazdım, okuyup yazan, ya da okumayıp yazmayanlar, eskiden de vardı, şimdi de var. Toplumda herkesin alim olacağını beklemek safdillik olur. Şurası gerçek ki, okuyup yazmanın günümüzde şekli değişti. Çağımız bilgi ve bilgisayar çağı, bilgiye özellikle derinlemesine olmayan spot bilgiye ulaşmak artık çok kolay. Aradığınız spot bilgiyse, aranılanı her yerde bulabilirsiniz.
Okumakta, yazmakta güzel uğraşılar. Uğraşılarınız bol olsun.