Yalan, gerçeğe aykırı konuşmak ve yanlış bilgi vermektir. Hakikati saklamaya yönelik davranış, haber ve söylemin her türlüsüne yalan denir. Diğer bir ifade ile yalan, “olmayanı olmuş, olanı da olmamış gibi gösteren söz” şeklinde tanımlar. Yalan kelimesi, Arapçada “kizb” kelimesi ile ifade edilmektedir.[1] Kur’ân-ı Kerim’de “kizb” yani yalan, türevleriyle birlikte yaklaşık olarak 280 yerde geçmektedir.[2]
İnsan vicdanının yoldan sapması olan yalan söylemek, Hak ve Adil isimlerine sahip olan Allah’a karşı ahlaksızca isyanda bulunmaktır. İnsanoğlu, yalan söylemek sureti ile basit bir dünya menfaati için kendisini satmaktadır. Yalan söylemek, insanlar arası saygı ve sevgi duygularını öldüren, sosyal hayatta insanlar arası birlik, beraberlik ve güven duygusunu ortadan kaldıran bir hıyanettir. Yalan söylemek, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu ortadan kaldıran bir afettir. Yalan, aile mutluluğunu, toplumsal uzlaşı ve barışı tahrip eden bir musibettir. Dolayısı ile yalan söylemek, insandaki fazilet duygusunu öldüren psikolojik bir hastalıktır. Onun için Yüce Allah, وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ “Yalan sözden kaçının”[3] diye buyurmaktadır. Kur’ân-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde Allah, peygamberi ve Kur’ân hakkında yalan uyduranlar, en büyük zalimler olarak tanıtılmaktadırlar:
فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَبَ عَلَى اللَّهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ إِذْ جَاءهُ
“Allah hakkında yalan uydurandan ve önüne konulan gerçeği yalanlayandan daha zalim kimdir?”[4] Özellikle şahitlik konusunda yalan söylememek ve haktan ayrılmamak gerekir. Yüce Allah bu konuda şöyle bir uyarıda bulunmaktadır:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاء لِلّهِ وَلَوْ عَلَى أَنفُسِكُمْ أَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ إِن يَكُنْ غَنِيّاً أَوْ فَقَيراً فَاللّهُ أَوْلَى بِهِمَا فَلاَ تَتَّبِعُواْ الْهَوَى أَن تَعْدِلُواْ وَإِن تَلْوُواْ أَوْ تُعْرِضُواْ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيراً
“Ey İnananlar! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine bile olsa, Allah rızası için hakkı gözeterek şahit olun ve adaleti gerçekleştirenlerden olun. Haklarında şahitlik yaptığınız kişiler, ister zengin ister fakir olsun, Allah onlara sizden daha yakındır. O halde adaletten ayrılmamanız için, kendi arzu ve heveslerinize uymayın! Eğer şahitlik yaparken hakikati çarpıtırsanız veya şahitlik yapmaktan vaz geçerseniz, muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”[5]
Hz. Muhammed (s.a.v.) de pek çok hadiste yalan hakkında açıklamalarda bulunmuştur:
“Münafıklığın üç alameti vardır. Konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verdiği zaman yerine getirmez. Kendisine güvenildiği zaman, hıyanet eder.”[6] Bundan anlaşıldığı gibi yalan söylemek, münafıklığın alametlerindendir.
“Her işittiğini aktarmak kişiye yalan olarak yeter.”[7]
Rivayet edildiğine göre Hz. Muhammed (s.a.v.) yanındakilere, “Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?” diye sormuş. Yanındakiler, “Evet!” deyince, o, “Allah’a şirk koşmak, anne ve baba haklarına riayetsizlikte bulunmak ve cana kıymak!” diye buyurmuştur. Bu sırada o, dayanmış durumda idi. Doğrulmuş ve “Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan şahidlik!” ifadesini defalarca tekrarlamıştır. Yanındakiler, “Keşke devam etmese artık!” temennisinde bulunmuşlardır.[8]
“Kardeşine bir söz söylediğinde o sana inanırken senin ona yalan söylemiş olman ne büyük bir ihanettir!”[9]
“Sizi yalan söylemekten sakındırıyorum. Çünkü yalan söylemek günaha, günah da cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye nihayet Allah katında kezzâb/yalancı diye yazılmaktadır.”[10]
Daha pek çok ayet ve hadislerde yalandan kaçınmanın gerektiği ve yalanın insanlara çok zarar getirdiği haber verilmektedir. İnançlı, onurlu ve şahsiyetli her insanın mutlaka yalan söylemekten uzak durması gerekir. Özellikle anne babanın, çocuklarını yalan söylemeye alıştırmaları, onlara yapılan en büyük kötülüktür. Çünkü onları yalana alıştırmaları, çocukların ruhunu, ahlaki yapılarını zehirler. İnançlı ve akıllı olan her anne baba, çocuklarını yalandan şiddetle korur ve her konuda olduğu gibi, yalan söylememe konusunda da onlara örnek olmaya çalışır. Müslümanlar arasında özellikle alış veriş ve şahitlik gibi önemli konularda yalan söylemenin yaygınlaşması, Müslümanlar için utanç vericidir. Her ne kadar Hz. Muhammed (s.a.v.) zorunlu bazı durumlarda yalan söylemenin caiz olduğunu söylemişse de, yalana kapı açmamak en doğru olanıdır.
Herkese yalandan uzak, doğruluk ve dürüstlüğe dayalı güzel bir ahlak diliyorum.
Selam, saygı ve hürmetlerimle.
KAYNAKLAR
[1] Halil b. Ahmed Ebû Abdirrahman el-Ferâhîdî, “kezebe”, Kitâbu’l-‘Ayn, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut tsz., s. 835; Cemaluddin Muhammed b. Mukerrem İbn Manzûr, “kezebe”, Lisânu’l-Arab, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1994, I, 204 vd.
[2] Muhammed Fuad Abdulbaki, “kezebe”, el-Mu’cemu’l-Mufehres li Elfâzi’l-Kur’âni’l-Kerîm, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut tsz., s. 598 vd.
[3] el-Hac 22/30.
[4] ez-Zumer 39/32. Ayrıca bakınız: el-En’âm 6/21; el-A’râf 7/37; en-Nahl 16/116.
[5] en-Nisa 4/135.
[6] Buhârî, iman, 23.
[7] Müsslim, mukaddime, 5.
[8] Buhari, şehadat 10, edeb 6, istizan 35, istitabe 1; Müslim, iman 143, hadis no: 87; Tirmizi, şehadat 3, hadis no: 2302.
[9] Ebû Dâvûd, edeb, 71; İbn Hanel, IV, 183.
[10] Buhârî, edeb, 69; Müslim, birr, 102-105; İbn Hanbel, I, 3, 5, 384, 410, 424.