Seçim yarışı yaklaştıkça İstanbul’da her yer afişler, pankartlar ve çok sayıda çeşitli açıkhava reklamlarıyla doldu. Bundan nasibini alan ilçelerimizden biri de Kadıköy.
Sokağa çıktığımız her an çok sayıda adayın resmi ve sloganıyla karşılaşıyoruz. Eminim tüm vatandaşlar gibi her birimiz bu görsel çeşitliliğin de seçim yarışının sonlanmasıyla birlikte durulmasını bekliyoruz…
Ancak ben, tüm bu görsel çeşitliliği, sadece yerel seçimlerde oy verecek Kadıköy’lü bir vatandaş olarak değil; bir iletişim akademisyeni olarak da gözlemliyorum.
Ne yazık ki Kadıköy’lü seçmene yönelik yani yerelde ilçe vatandaşlarına hitaben hazırlanan çoğu sloganın ciddi stratejik hatalar içerdiğiyle karşılaşıyorum.
Bir kampanya sloganı çarpıcı, akılda kalıcı ve özgün olmalı. Özellikle bu bir siyasal kampanya sloganı ise çok daha dikkatli hazırlanmalı. Partinin felsefesini, adayın vaadini seçmene iletmeli. Yani bilgi vermeli. Kapsayıcı bir iletişim stratejisinin belirleyici bileşeni olarak kurgulanmalı. Yani tüm kampanyanın temeline oturmalı. Dahası, seçmeni kategorize etmemeli, dışlamamalı, ötekileştirmemeli. Yani birleştirici olmalı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayları için kullanılan ve ilçelerde de aynı sloganla yürütülen kampanyalar kıymetli. Belirlenmiş iyi bir sloganın hem il hem de ilçede değiştirilmeden kullanılması, seçmen algısında yer edebilmek için doğru tercih. Bu yüzden hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi hem de İlçe Belediyeler için yürütülen kampanyada aynı sloganın kullanılması doğru ve gerekli. Yine İstanbul genelinde kullanılan sloganlara sadık kalınarak yapılan ilçelere uygun düzenlemeler de kabul edilebilir.
Benim dikkat çekmek istediklerim ise bunların dışındakiler…
İlk olarak, İyi Parti’nin Kadıköy Belediye Başkan Adayı Kübra Dursun için kullandığı “Kadıköy’e Kadın Eli Değecek” sloganı. Kadın eli değmesi, aslında, kadına atfedilen titizlik, özen, temizlik gibi bilimum toplumsal cinsiyet rolü beklentilerinin bir ifadesi. Erkeklerin pek de becerikli olmadıkları işlerde kadınların kadınsı yeteneklerinin ön plana çıkması gerekliliği vurgusu. Kadın bir adayla farklılaşma yaratılmaya çalışılırken cinsiyetçi olmaktan kaçamamış bir kampanya sloganı.
Bir diğeri, Bağımsız Türkiye Partisi Kadıköy Belediye Başkan Adayı Nurcan Sabur için kullanılan “Kadıköy’e Kadıköylü Atatürkçü Başkan” sloganı. Yani diyor ki siz Kadıköylüler oy verin diye Kadıköy’den Atatürkçü bir adayımız var. Çünkü Kadıköy’den bir tercih sebebi olarak ilk beklenen kriterler bunlar. Oysa Kadıköylülerin çok daha başka sorunları da var. Siyasal kampanya sloganları yerele dokunmaya çalışırken kapsayıcılığını kaybetmemeli. Sizi anlıyoruz size de hitap ediyoruz demeye çalışırken dışarıda bırakmamalı. Vatandaşın tüm değerlerine yaslanmalı.
Yine ne demek istediği tam belli olmayan slogandan da kaçınılmalı. Örneğin, Zafer Partisi’nin Kadıköy Belediye Başkan Adayı Tuğrul Kihtir için kullanılan “Kadıköy Halkı Belediyesini İstiyor” gibi. Adayı tanıtmaktan uzak, akılda kalıcı olmayan, hedefler ya da vaadler hakkında bilgi vermeyen sloganlar seçmeni yakalamak yerine bilişsel karmaşaya neden olmakta.
Tek bir konuda hassasiyet göstermek de sorunlu. Türkiye Komünist Partisi Kadıköy Belediye Başkan Adayı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun kullandığı “Kadıköy’ü Ranta Kapatmak İçin” sloganında olduğu gibi. Tek bir gündeme dikkat çekiyor; haliyle seçmene sunduğu vaadi de sınırlı kalıyor.
Kapsamlı bir siyasal kampanya sloganını kurgulamak oldukça zor ve zahmetli bir iş şüphesiz. Bunun da ötesinde önemli bir iletişim becerisini de gerekli kılıyor.
Ancak teknik bilgi ve becerilerden azade unutulmaması gereken bazı evrensel hususlar mevcut. Siyasal kampanya sloganı, bizim içimizden bizim değerlerimizden belirmeli. Yani bize yaslanmalı. Her birimizi kapsamalı. Fakat sizi de dahil ediyoruz derken ötekileştirmemeli, dışarıda bırakmamalı. Size en uygun ifadeyi böyle seçtik dememeli. Felsefemizden yükselen iletişim stratejimizin temeli olmalı.
Kadıköy, Esenyurt, Çekmeköy ya da Bayrampaşa, ilçe seçmeninin derdini anlamalı, anladığını ve bir çözüm sunduğunu hissettirmeli…