Eşya ve olayları sayısal olarak analiz ettiğimizde, aritmetik düşüncemizi geliştirip nesnel bir tespit yapabiliriz.
Ancak, yapabildiğimiz ve saptayabildiğimiz eşyaların/nesnelerin sayısına ulaşabilmemiz için evrendeki tüm nesneleri listemizde dizebilmeliyiz.
Eş zamanlı olarak sosyal, biyolojik ve fiziksel olaylarında sayısını aritmetik bir düşünceyle arşivlemeye kalksak, günümüzdeki dijital örgü ile sürekli ivme kazanarak genişleyen evrenin işimizi zorlaştıracağı anlaşılabilir bir durumdur.
Tarihsel süreç içinde sayılar üzerinde kafa yoran bilim insanları(PISAGOR,HAREZMİ,OMER HAYYAM,GAUSS…) nesnelerin varoluşunun önemini insanlığa öğrettiler.
Bu tür çalışmalar aritmetik düşüncenin temel bir parametre olarak, evreni tanımada kullanılmaya başlanmasını sağladı.
Evren sayılarla konuşmaya başlayınca, eşya ve olayların varoluşu okunmaya başlandı. Aralarındaki ilişkilerin nasıl işlediği sorgulanmaya başlanınca ‘matematiksel düşünce‘ gelişmeye başladı.
Evrenin işleyişindeki düzenin çok boyutlu bütünsellik içerdiği anlaşılınca geometrik düşünce şekillendi ve kurumsallaşmayı geliştirdi.
Makrokozmozla mikrokozmoz arasındaki bütünselliğin okunmasıyla, mikrokozmozun makrokozmozu yapılandırdığı yakalandı ve ‘kuantum düşüncesi‘ gelişmiş oldu.
Artık, kuantum düşüncesinin kurumsallaştırdığı dijital düşünce, evreni tanımada bilime ivme kazandırdı.
Aritmetik düşünceden dijital düşünceye ortam hazırlayan işleyen aklın yolculuğunda, evrensel bir platform niteliği taşıyan üniversitelerin geleceği, evrensel düşünen ve yerel üretim süreçlerinin alt yapılarını hazırlayan bilim arayıcılarının yaşam biçimi olacak.
Geleceğin üniversitesi, sosyal alanda ‘Dijital merkezli’, Biyolojik alanda ‘laboratuvar merkezli’, Fiziksel alanda ‘Dijital teknoloji merkezli’ ve üniversite bütünselliği bazında ‘proje merkezli’ nitelik kazanacaktır.
Yolumuz aydınlık olsun.