“…Saatler seni gösterdiğinde, ölüm diyarda dilimden birkaç kelime gülümseyerek dökülür. Biliyorum ki Allah’a kavuşmak isteyenler masum ölür…”
Canım anneciğim, aramızdan ayrılışının üzerinden tam dört yıl geçmiş; dile kolay 48 ay, 1460 gün… Beni bırakıp rahmet-i Rahman’a yürüyüşün… Gidişin ve bir daha dönmeyişin…
Annesizliğin en büyük yoksulluk olduğunu tüm iliklerime kadar hissettiğim o günün yıl dönümü bugün…!
Yüreğimde derin bir hasret, gözlerimde sonsuz bir hüzünle yazıyorum bu mektubu sana. 11 Haziran 2021 tarihinde, yüreğimin değerli bir parçasını kaybetmek, hayatımın en acı gerçeği oldu. Her geçen gün, senin sevgin ve sıcaklığınla örülü anılarla yaşamaya çalışıyorum. Ancak senin fiziksel varlığını özledikçe, içimdeki devasa boşluğun her geçen an derinleştiğini hissediyorum.
Sen gittikten sonra hayat, Haziran’ın 11’inde hem dondu kaldı, hem de sen/sizce akıp gitti! Geçip giden zaman boyunca ahbaplık ettiğim onca kelime, binlerce cümle, hafızamda çınlayan o kadar şiir yetmedi o ince kırılmayı yüreğime usulca anlatmaya…
Dalga dalga büyüyen bir hüznün limanında yolcusunu bekleyen çürümüş bir iskele gibiyim. Kasvete bürünen yollara bakan gözlerim, ufukta senin hayalini arayıp duruyor. Göğün atlasında bir sen geçmiyorsun, bana inat..! Melankolik şarkılar, dramatik filmler ve hayata küsmüş şiirler yüreğimi kanatıp duruyor. Bugün, hiç gelmesin istiyorum; haziran sen/sizliği yokluğunla kanımı inceden inceye donduruyor…
Gözlerindeki derin ışıltıyı, ellerinin sıcaklığını, gülümserken yüreğinden dökülen eşsiz melodiyi o kadar özlüyorum ki… Anlatamam…
Usta şair Sezai Karakoç’un “Anne gitti ve evler döndü yazlık otellere. Anne gitti, sular buruştu testilerde. Artık çamaşırlar yıkansa da hep kirlidir. Herkes salonda toplansa da kimse evde değildir…” dizelerindeki derin manayı, sen gittikten sonra tam anlamıyla idrak ettim.
Sen gittikten sonra, yeryüzünün kalbi bir delikle parçalandı sanki. Hayatım, bir girdabın tam ortasında kaybolmuş gibi hissediyorum. Tüm uysal yanlarım, teslim oldu yokluğunun acı zulmüne. Zaman ve mekan, umursamazca geçiverdi, akmışçasına. Ömrümün ritmi bozuldu; hayallerim avuçlarımdan usulca düşen yıldızlar gibi sönüp gitti birer birer…
Sen gittikten sonra… Evin her köşesi bir hasret türküsü fısıldıyor şimdi. Saksıda solmuş çiçekler boynu bükük, mutfakta tencereler soğuk ve dilsiz… Kapıda sessizce duran süpürge, sanki ayak izlerini bekler gibi… Balkonda donmuş güneş, artık ısıtmıyor; sobada sönük ateş, küllerini savuruyor yokluğuna. Tandırda kurumuş hamur, ekmeğin bereketi de gitmiş sanki seninle…
Her akşam özenle çektiğin perdeler, karanlığı daha da derinleştiriyor. Sulamayı alışkanlık edindiğin çiçekler, solgun yapraklarıyla seni arıyor. Yemlerini aksatmadığın tavuklar bile, gözleriyle seni soruyor, “Nerede o şefkatli eller?” Sensizliğin bu evde bıraktığı boşluk, her şeyin ruhunu almış sanki.
Her yer ve her köşe, senin sevginle ısıttığın ve yüreğinle yaşattığın anılarla dolup taşıyor. Evet, sen gittikten sonra, dış kapının zili suskun, gülüşlerin sesi kesik… Koca ev, özlemle dolu bir sessizlikle sarılıyor, seninle birlikte kaybolan neşe ve huzuru fellik fellik arıyor.
Dört yıldır, sürekli geri dönüşlerle dolu anılar yaşıyorum. Okula giderken, ders anlatırken, araştırma yaparken, yemek yerken, uyurken her an, ama her an bir yanım tamamen seninle. Hala tüm düşlerimi ve dertlerimi biriktiriyorum, sana anlatacakmışım gibi. Her an kapıdan çıkacakmışsın gibi geliyor bana. Anneciğim, her bir hatıra, seninle geçirdiğim o güzel günleri hatırlatıyor bana. İnanıyorum ki, senin sevgin, her bir anımda ve yaşamımın her alanında bana rehberlik ediyor. Özlediğim, seninle paylaşamadığım her an, yüreğimde acı bir iz bırakıyor.
2019 yılında ilk tayinimin çıktığı Mersin Mut’ta beraber kaldığımız 90 günü, ömür boyu uzatma imkânım olsaydı, ne mutlu olurdum. O güzel günlerdeki her an, her tebessümü, her sohbeti seninle paylaşırken gördüğüm ilgi ve anlayışla birlikte yaşamak, adeta bir armağan gibiydi. Rüyalarımı, hayallerimi, umutlarımı seninle paylaştığım o muhteşem günler, benim için çok değerli bir hazinedir. Keşke zamanı geri alabilseydim de o anları daha uzun süre seninle geçirebilseydik…
Geçen yılın 11 Haziran’ında kalemimden dökülen o satırlardan sonra, 26 Ekim 2024 Cumartesi günü, takvimler, en büyük şoku ve en büyük acıyı yazdı ömrüme. Vefatından sonra her daim hasretle seni anan canım babam, yatsı namazının ardından cemaatin huzurunda ansızın vefat etti. Bu beklenmedik ayrılık, tüm aile fertlerini derin bir yasa boğdu, her birimizin kalbinde kapanmaz bir boşluk bıraktı. Sizsiz geçen günler, yaşayan bir ölüden farksız bizim için. Ne bir ses, ne bir nefes… Yalnızca hatıraların solgun ışığı ve sonsuz bir yokluk…
Benim için bu yılın en güzel haberi, büyük kızım Elisa’dan geldi. Kur’an Kursu’ndan mezun olan minik yürek, dört buçuk yaşında olmasına rağmen hepimizi hayran bıraktı. Nusaybin Mittani Kültür Merkezi’nde, ay yıldızlı şanlı bayrağımızın himayesi ve mazlum Filistin bayrağının gölgesinde arkadaşlarıyla sunduğu gösteri muhteşemdi. Fatiha başta olmak üzere birçok sureyi ezberlemiş ve namaza başlamış. Keşke kıymetli babam ile bu ana ortak olsaydınız. Eminim ki, sizler de bu gururu hissediyorsunuzdur.
Koşulsuz şartsız beni desteklemen, her gün beş vakit bana dua etmen, atanmam ve iyi bir yere gelmem için geceyi gündüze katman… Yıllarca, geç saatlere kadar beni bekleyip, yanına bir “anahtar al” demediğin o zamanları nasıl unutabilirim? Yemekten sonra ağzımı silmem için cebinde her zaman peçeteler taşırdın. Vefatından sonra bile fistanlarının içinde bulduğumuz peçeteler, o kadar derin bir hatıra bıraktı ki… Tezgâhın üzerine bıraktığın o taze meyveler, dışarıdan gelince içimden geçirdiğim tek düşünce olurdu; “Beni düşündüğün anlar ne çokmuş…” Kahverengi cüzdanındaki bereketli paralar, yaşım ne olursa olsun her zaman harçlık verirken elinde değil de gönlünde taşıdığın sevgiydi. Yolda, menzilime varana kadar beni her an arayışın, hep bir koruyucu el gibi üzerimdeydi. En önemlisi de, bana asla “hayır” diyememen… Unutulur mu..? Unutulabilir mi..? Bir daha o anları yaşamak mümkün mü..? O sevgi, o içtenlik… Şimdi geriye sadece hatıralar kaldı, ama o hatıraların her biri bir ömre bedel.
Ben evladın olarak senden çok razıydım, Allah’ta senden razı olsun. Babamla bana verdiğiniz maddi ve manevi desteğin karşılığını, Rabbimin bana biçtiği ömrün üç katını yaşasam da ödeyemem. İşaret ettiğiniz yolda yürüyeceğime, aileme ve çocuklarıma bir ömür sahip çıkacağıma Allah’ın huzurunda söz veriyorum.
Yüce Rabbim, mahşer gününde Sâdât-ı Kiram meclisinde, Resûlullah’ın safında haşreyleyin senle babamı. Kabriniz nur, mekânınız cennet, makamınız âli olsun.1

Salât u selam Efendimiz Hz. Muhammed’e, âline ve âshabına olsun.
Oğlun: Selman
- Annem Hacı Emine GÖKÇE, bir süredir tedavi gördüğü Ankara Şehir Hastanesi’nde 11 Haziran 2021 Cuma günü Hakk’ın rahmetine kavuştu. Mübarek naaşı, Nusaybin’de bulunan “Veysike Kabristanı”nda istirahatgâhına tevdi edilmiştir. ↩︎
2 yorum
Allah rahmet eylesin mekanı cennet Firdevs olsun inşallah 🤲
Allah razı olsun hocam.