Duyguları konuşturan söze,
Özlemleri dile getiren saza,
Kavalı konuşturan duygulara selam olsun.
Duyguların eceli yoktur, fakat katili çoktur.
Saza mı bakmak lazım, yoksa söze mi?
Göze mi bakmak lazım, yoksa söze mi, pardon öze mi?
Desene önce zihinsel gusül abdesti almak gerek sonra fiziksel.
Öyle ki önce zihinsel hicret yapmak, gerek sonra fiziksel.
Müzik piyasası adeta üretimi durdurdu.
Oysa ki bir mehter bir devleti, bir şarkı bir iktidarı kurar bilesiniz.
Bir dönemde duygular, zurnaya kavala, saza yüklendi.
Bir dönem de duygular, kavalsız, zurnasız, sazsız denendi.
İlahi aşka yine ilahiler yazıldı.
İlahi aşk için ilahiler söylendi.
Bir dönem duygular, sazlı, kemençeli, tulumlu ve zurnalı nazara verildi.
Öyle ki yaralı yürekler dertlerini, türkülere, şarkılara ağıtlara döktüler.
Derbederler, çilekeşler, âşık gönüller bu şarkılarla avundu.
Müziğe haram, yasak denilince Arasat’ta kalındı.
Dokun sazın teline, al kavalı eline, üfür neyin beline.
Söylet duygularını, elindeki teline.
Müzik sahası yeni üretimlere açık bir piyasadır.
Yeter ki meşru zeminde, meşru sözle hakikat aransın.
Yeter ki dertler ve aşklar, şarkılarla yürekten çalınsın.
Yeter ki ilahiler ve şarkılar, duygu nöronlarımızı sulasın.
Nöron yollarımıza seller akıtsın.
Maddi ve manevi aşkımızı, harekete geçirsin
Müzik ruhun gıdasıdır derler.
Desene ruhumuzu, duygu nöronlarını sulayamadık.
Yüreklerimiz yağmura hasret çöller gibiyiz.
Gönlümüze ferman, dertlerimize derman bulamadık.
Ama bir müzik kültürü de kuramadık.
Zaman, kavala duyguları söyletme zamanıdır.
Zaman, kemençeyi akort etme zamanıdır.
Zaman, sazın teline dokunma zamanıdır.
Zaman yüreğin teline dokunma zamanıdır.
Çal çoban kavalı, dinlesin koyunlar.
Dertli olan çoban, yürekten söyler.
Dinlesin de suyuna kansın koyunlar.
Zaman, sesi terbiye etme zamanıdır.
Zaman, kalbin teline dokunma zamanıdır.
Duygularımızı okşayacak sesler duymak istiyoruz.
Ruhumuzu dindirecek âşıklar görmek istiyoruz.
Yüreğimizi göklerin son çağrısını taşıyan ezan sesini dinlemek istiyoruz.
Kulaklarımızı dertlere derman olan Kur’an sesine çevirmek istiyoruz.
Bugün hastalar, yaralılar, sesle tedavi bekler.
Hasta gönüllerimizi tedavi edecek sesler neredesiniz?
Desene ruhumuzu okşayacak müzik üretiminde de sınıfta kaldık.
Artık sordum sarıçiçeğe dinlemekten bıktık.
Eğitimi terbiye edemediğimiz gibi, sesimizi de terbiye edemedik.
Sesi terbiye etmek için aşık olmak lazımmış meğer.
Ses âşık olmadan çıkmazmış meğer.
Dertli olan derdini şarkılara dökermiş meğer.
Yüreğin sesi hastaları tedavi edermiş meğer.
Bir müzik kültürü geliştiremedik.
Bunca İlahiyat Fakültesi açtık güzel ama müzik alanında sınıfta kaldık.
Bir düğün dernek kuramadık.
Kursak da hep sordum sarıçiçeğe dinledik.
Başka çiçek de bulamadık.
Bir milleti ayakta tutan değerler vardır.
Biri de müziktir.
Bakın mehter marşlarımıza, yüzyıllardır bizleri hala ayakta tuttu, tutuyor.
Bir milleti millet yapan değerlerdir O.
Mehter, insana yaşamla ölümü kardeş yapar.
Mehter, duygulara faiz verir.
Kesseler de seni kanın akmaz.
Desene mehter, duygulara selam vermektir.
Mehterle, gençlere selam verelim.
Milli bir heyecan doğuralım.
Topluma heyecan katan bir şarkı bir partiyi iktidar yapar bilesiniz.
Toplumun nöronlarına selam veren bir mehter, bir toplumu ayakta tutar bilesiniz?
Gençleri hayata bağlayacak duygu derinliği yaşatamadık.
Gençlerin duygu nöronlarına adeta sağır kaldık.
Müzik kavramı algısından hareketle, dindar görünen bazı bakışı bulunaklar, müziği farklı alanlara çekip vurup gezerler.
Bunlar, gençleri de topluma gömüp giderler.
Bugün, toplumda renkli kefen giyip gezen ve yaşayan ölüler çoğaldı adeta gömülmeyi beklerler. Saygılarımla.