Çocuk ve adölesan yaş grubunda spor sırasında çarpışma, düşme ya da top çarpması gibi nedenlerle kafa travması gelişebilir. Ciddi bir durumsa, zaten hazır bulunan ilk yardım ekibi tarafından hastaneye nakli gerekir. Benim şimdi yazmak istediğim, bu ağır sayılabilecek durumdan farklı olarak, daha sıkılıkla karşımıza çıkan kısa süreli bilinç kaybının da eşlik edebileceği hafif travma süreci. Akut dönemde beliren bilinç değişikliği ve hatırlamama dışında ilerleyen zamanlarda, yani günler içinde uyku bozuklukları, baş ağrısı, duygusallık, huzursuzluk, dikkat azlığı gibi yakınmalar görülebilir.
Kafa kafaya çarpışma ya da benzeri şekilde bir travma olursa ilk yapılması gereken çocuğun mutlak şekilde sahadan çıkarılması, o gün yapılan aktivitede yer almaması gerekiyor. Sonraki süreç için de bazı temel kurallar vardır. Aslında en iyisi, çocuğun bir kere daha benzer travma yaşayabileceği bir sporla ilgilenmemesidir. Böyle durumlarda bireysel sporlara yönlendirmek uygun olur. Travmanın hemen ardından çocuk ilk 24 saat ağrı kesici ya da benzeri ilaç almadan gözlenmelidir; bu istirahat dönemi sayılır. Ancak bu arada kusma, nöbet, ateş gibi yakıma olursa acil koşullarında değerlendirme yapılacaktır. Basit bir kafa travmasından sonra bile okuluna dönmesi için bir hafta beklenmelidir; bu da gözlem dönemidir. Doğal olarak, bu çocuk ya da genç yeniden spor yapabilir; bunda bir engel yok. Ne var ki, spora dönebilmesi için acele edilmemesi gerekir. Önce hafif koşu gibi hareketlerle başlanmalı, eski güç ve temposuna ulaşması için zaman tanınmalıdır. Bu da yaklaşık iki haftayı bulabilir.
Tabii, her alanda olduğu gibi objektif testlere de gereksinim vardır. Geçerliliği kabul görmüş nöropsikolojik testler uygulanabilir, bu tür incelemeler izlemde değerlidir ve çocuğun bilişsel düzeyini ortaya koyan sağlam bilgiler verecektir. Bir anlamda zihinsel rehabilitasyon sürecinin ölçütü olarak değerlendirilmelidir.
Bir diğer ve giderek gelişen alan ise akut kafa travmalarından sonra bir bio-belirteç olarak serumda nörofilamentlerin incelenmesidir. Nörofilamentler, genel anlamda sinir sisteminin ‘iskeleti’nde bulunan geniş bir protein ağı olarak bilinir. Fosforile olmuş nörofilament ağır zinciri (pNF-H) santral sistemini akut etkileyen olaylarda, bunun hafif zincirli olanı (pNF-L) ise kronik beyin yıkımında, yani beyni etkileyen metabolik hastalıklar ya da çeşitli demanslarda genelde başlangıç evrelerinde yüksek bulunmaktadır. İşte buradan yola çıkarak bir spor karşılaşması sırasında -ki bunlar arasında, futbol, basketbol, kayak sayılabilir- akut kafa travması geçiren bir sporcuda (ve çocukta) pNF-H serum düzeyinin anlamı olacağı düşünülmektedir. Bu hususta, testler ve ‘kit’ler geliştirilmektedir.
Örneğin kafa travması geçiren genç sporcuya hemen saha kenarında uygulanabilecek hazır kan testleri deneysel de olsa mevcuttur. Yakın gelecekte bir travma süreci yaşayan sporcuda olayın (kazanın) oluş biçimi, ilk bilinç bulguları, ilk nörolojik incelemesi, yakın gözlem gibi klinik yaklaşımın yanı sıra serum pNF-H düzeyi de sporcunun hekimine, antrenörüne ve hepsinden önemlisi ailesine toplam bir sentez ve yorum için yol gösterici olacaktır. İlk örnekleri bildiğim kadarıyla çok sert bir spor olan Amerikan futbolu genç liglerinde uygulama alanı bulmakta, kafa travmasından hemen sonra sporcuda bakılan serum pNF-H düzeyi ciddi şeklide değerlendirilmektedir.