6. SINAVSIZ ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ
6.1. Yığılmaları Eritene Kadar
Şu anda üniversite kapılarında büyük bir yığılma vardır. Bu şartlarda giriş sınavını kaldırmak çok spekülasyonlara yol açacaktır.
Ancak üniversitelerin getirecekleri çoklu öğretim sistemleri ile yılda 6 sömestri eğitim vererek bu yığılma eritmelidir.
Üniversite mezunlarının statüleri dünya standartlarında yeniden belirlemelidir.
Ondan sonra üniversite okumak isteyene paralı veya parasız öğretim fırsatı mutlaka verilmelidir. Bu hala hazır şartlarla mümkün olacağı inancındayım.
Çünkü sanayisi gelişmemiş veya o sahada dışarıya hizmet verilemeyen üniversitelerimizin bazı bölümlerinde 5 sömestri öğretim zaten görülmektedir.
Yaz okulunun da ikinci öğretimi olursa ve buna bütün üniversiteler dahil olursa; üniversite kapısındaki yığılma iki veya üç yılda rahatlıkla eritilebilir.
Buna yurt dışında üniversite eğitimini kolaylaştırmayı da katarsanız, bunun mümkün olacağı kanaati her kesimde hâkim olmaya başlar.
6.2. Sınavsız Üniversiteye Giriş
Bizim üniversiteye giriş sınavına benzer bir sınav başka bir ülkede olmadığı herkes tarafından bilinmektedir.
Ancak bizim gençliğimiz gibi bir gençlik te başka ülkelerde yoktur.
Bir ülkenin gençliği demek geleceği demek olduğuna göre;
değil üniversiteye sınav ile almak, sınavsız öğrenci alınacağı gibi birçok teşvikler de getirilmelidir.
Ülkemizde çok yetenekli ve fakat okuma imkanlarından mahrum evlatlarımızı da görmek zorundayız.
Bunun için büyük holdingler kendi üniversitelerini kuruyorlar ama böyle yetenekli elemanları değerlendirme tercihini sarfınazar ediyorlar.
Zaten kendi imkanları ile yurt dışında bile en iyi üniversitelerde okuyabilen öğrencilere okuma imkânı tanımaktadırlar.
Elbetteki beyin göçünün dış ülkelere akışının dengesi hep göz önünde bulundurulmalıdır.
Ama öncelikle eğitimde fırsat eşitliğini kolaylaştırmak için her türlü çareye baş vurulmalıdır.
Ben ülkemizde bunun da mümkün olacağına inanmaktayım.
7. ÜNİVERSİTE EĞİTİMİ
Öncelikle Yüksek Öğretim Kurumu, Millî Eğitim Bakanlığı ve Bakanlıklar nezdinde ülkemizin hangi mesleklere ihtiyacı olduğu tartışılması gerekir.
Önüne gelen bölüm açmak yerine, yörelere göre ihtiyacı olan bölümler açılmalı ve ona göre eleman yetiştirilmeli ve öğrenci alınmalıdır.
Hiç olmazsa mezun olanların, mezuniyetten sonra şaşkınlık içerisine düşmemesi için gerekli bir çalışma olacağını düşünüyorum.
Üniversiteler, artık yüksek lise mektepleri olma durumuna dönüştüler.
Lise son sınıfta boşa geçirilen devlete, millete ve aileye maliyeti çok büyük, atıl koca bir yılın eğitimi, birinci sınıfta tekrar edilmekte ve daha çok öğretmeye ve deneysiz ve uygulamasız öğretime dayanan bir müessese haline geldiler.
Üniversite eğitiminin problemleri öncelikle uzman ve araştırmacı kişilerin katılacağı bilimsel platformlarda tartışılması gerekmektedir.
Öğrenci için eğitimin niçin “çekilmez bir yük”, sınavların “bir kâbus” olduğu araştırılmalıdır. Üniversiteyi bitiren neden sahasında meslek edinemediği veya mesleğinde çalışamadığı araştırılmalıdır.
Üniversitelerin bilim ve araştırma hedefleri ortaya konulmadığından, toplumun gelişmesine rehberlik yapamamaktadır.
Üniversitelerdeki araştırmaların büyük bir kısmı bazı bilim adamlarının titrlerine vasıta ve basamak yapılmakta; belirlenecek bilim politikası ve hedefleri yönüne kanalize edilmemektedir.
Avrupa birliği projesi yerine ülke çıkarlarına ait araştırma-geliştirme (AR–GE) projeleri ve
Sanayi–Üniversite iş birliğinin sağlanması gündemin ilk maddesi olmalıdır.
Öğretim elemanı ve öğretme merkezli eğitim yerine öğrenme ve öğrenci merkezli eğitim esas alınmalıdır.
Eleştirme ve düşünme jimnastiğine yönelik, mucit veya patent esaslı faaliyetler öne çıkarılmalıdır.
Öğretim elemanı ve öğrencilerin eğitim birimlerini özler bir hale getirilmesini sağlayacak en önemli etkenlerden birisi ve belki de birincisi, tarafların bu eğitim ortamında yeteneklerini değerlendirme fırsatı bulmalarıdır.
Heyecanı artıracak, nedenlerine inecek, tartışma ve sormaya açık, ifade etme ve anlamaya zaman tanıyan ve eleştiriye açık bir eğitim imkânı sağlanmalıdır.