Terör nedir?
Siyası bir amaç için örgütlü bir biçimde birilerine (genellikle iktidarlara)karşı zora, şiddete başvurarak kaygı yaratıp istekleri kabul ettirmek ya da birilerini cezalandırmak için gerçekleştirilen bir eylem biçimidir( Terör-Cemal Güzel)
Fransız devrimi terörün niteliklerini anlamak için en uygun örneklerden biridir:
Bilindiği gibi Fransız devriminin hedef söylemleri ‘’özgürlük ,eşitlik, kardeşlik’’ tir.
Monarşi ve feodal sistemin yapılandığı toplumda sistemi değiştirmeye yönelik bir başkaldırı hareketidir.
Bilindiği gibi Fransız devriminde jakoben’ler (halka karşın halk adına devrimci girişimlerde bulunan kimse) iktidara gelir; bunların iktidarına karşı olanlar ‘’karşı devrimci’’ olarak adlandırılır.
Karşı devrimcilerin konvansiyon tarafından cezalandırılmaları sürecine de (13 Mart 1793-27 Temmuz 1794) ‘’terör dönemi’’ denir.
Devrimcilerin karşı devrimcilere karşı bu mücadelesinin gerekçesinde: ’’Yurt ile yasa sevgisinden başka bir şey olmayan kamusal erdemi korumak, üstün kılmak için teröre başvurmak kaçınılmazdır’’ ibaresi yer almaktadır.
Jakobenlere göre halk cehalet içinde olduğu için Cumhuriyetin ve devrimlerin amacını kavrayacak bir bilince sahip değildir. Dolayısıyla iradesini ortaya koyacak yetkinliğe henüz sahip değildir. O halde Jakoben görüş açısından halk yerine ve halk adına eyleme geçilmesi gereklidir.
Jakobenizm, ‘’halka rağmen ve halk için’’ ifadesinde şekillenen bir yöntemin benimsenmesini devrimin amaçlarına ulaşabilmesi için zorunlu görür.
Bu yüzden Ropespiyer merkezli terörist güç, halkın devrime bağlanması için çıkar yol olarak görülüyordu.
Ropespiyer’in tezi şuydu: ’’Devrim sırasında halk hükümeti, erdem ile teröre dayanmalıdır. Erdem yoksa terör kıyıcıdır, terör yoksa erdem güçsüzdür’’
Sonuç olarak belirlenen ilke: Terörün kaynağı erdemdir, terör sert bir adalettir.
Terörün iki yönetim biçiminin başvurduğu bir yol olması, terörün bugünde taşıdığı çifte anlamlılığın
Kaynağı gibi görünmektedir (Cemal Güzel-Terör).
Erdemle terör birbirine zıt iki niteliktir. Erdemli bir insanın bilinçli olarak terör uygulaması, terörü bir savaş biçimi olarak tanımlarsak mümkün olabilir.
Savaş iki yasal nitelikleri belli toplumların oluşturdukları iki devlet arasında gerçekleşen çatışma olduğuna göre ve bu çatışmanın kuralları evrensel insan hakları, evrensel hukuk ve evrensel ahlak ilkelerine uyması gerekiyorsa ve bu ilkelere uymuyorsa, bireysel olarak terör, toplumsal olarak terör ve devlet olarak terör kapsamına alınmalıdır.
Günümüzde devlet terörü uygulayanların, aslında ne bireysel olarak insanı, ne toplumsal olarak adaleti ne de de devlet olarak komşu ülke olmayı hak etmemişler demektir.
Günümüzdeki PKK terör örgütünün metodolojisi, Fransız devriminin metodolojisine, devrim-karşı devrim anlayışına, Ropespiyer’in görüşlerine ve terörün sonlandırılmasına ne kadar da benziyor.
Kuruluş, işleyiş, usuller, kavramlar, sebepler, sonuçlar olarak, toplumsal kültürümüze Tanzimat’tan beri Fransa’dan aldığımız idare hukukunun ve sosyolojik değerlerin toplumsal kültürümüze ne kadar yabancı olduğunu ‘’halka rağmen halka benimsetilmeye çalışılması’’nın yıkıcı olduğunu anlamak için, 150 yılı aşkın bir süre kaybettiğimizi artık içselleştirmeliyiz.
Tarihimizin son 50 yılında geçirdiğimiz bu tecrübenin askerimizin güçlenmesi, milli savunmamızın güçlenmesi ve gönül coğrafyamızla güçlü ilişkiler kurmamızı, toplumsal kardeşliğimizin pekiştirilmesi yanında 50 bin gencimizin ölmesine ve 2 trilyon dolara mal olmasını karşılıyor diyorsak cevabı ‘’hayırlısı olsun’’ dur ve doğru cevap zaman kaybıdır.
Çözüm yönteminin söylemi: DOĞAL DÜNYA DÜZENİ’ ne geçişin paradigmasına alışmaktır.
Batı Medeniyeti’(!)nin kalıntılarını temizleyip medeniyetin evrenselliğinin inşası, imâri, islahı ve ihyası ile ilgili çalışmalara bireysel, ailesel, toplumsal ve devlet olarak kaygı vermeyi dünya görüşü olarak kabul edip yaşam biçimine dönüştürmeliyiz.
Yolumuz aydınlık olsun.