5-İbnü’l-Arabi’d Üstinsan: İnsan-ı Kâmil
Kitâb’ın aklı bütünsel olarak ele alması metafizik alanında daha çok duyusal ve ruhsal bir üstinsan anlayışına yol açmıştır. Batı dünyasında üstinsan profilinin ölümsüz, kusursuz, bir yaratıcı ve yönetici etkisinde olmayan varlığını kendiyle devam ettiren bir anlayış hâkimken İslam dünyasında da üstinsan anlayışını tasavvuf metafiziğinin kurucusu olan İbnü’l-Arabi’de manevi bir üstinsan anlayışı görürüz.
İbnü’l-Arabi’nin üstinsan görüşü insan-ı kâmil’dir. Ona göre varlığın mertebeleri vardır. İlk mertebe olan “Ahaddiyet” mertebesi, Mutlak olan Hak tealanın künhüdür. Ve bu mertebe en üst mertebedir. İkinci mertebe ise “vahdaniyet” mertebesidir Allah tealadır. Üçüncü mertebe ise Ervâh, melekût ve emir’dir. Zât-ı Mutlak ayrılık ve gayrılık üzere hariçte zuhur eder. Dördüncü mertebe;“Âlem-i i misal” mertebesidir. Latif ve nurani olan bu mertebede ruhlar ile cisimler arasında vasıtadır. Beşinci mertebe; “Şehadet” mertebesidir ki duyularla idrâk edebildiğimiz mertebedir. İnsan Allah isminin mahzarıdır, hayat ağacının meyvesi ve Zâtın aynasıdır. İbnü’l-Arabî’ye göre âlemin varlığının sebebi ve koruyucusu bu insân-ı kâmildir. Allah’ı ancak insân-ı kâmil bilebilir. Çünkü o Allah isminin mazharıdır. Öte yandan varlık mertebelerinin sonuncusu da insân-ı kâmil mertebesidir. Bu mertebe lâ taayyün dışındaki bütün mertebelerin hakikatlerini kapsar.
İnsan-ı kâmil mertebesine; “kevn-i câmi‘” ve “âlem-i ekber” de denilmiştir. Bu mertebede insân-ı kâmil, bir kavramın yahut mecâzi ve izâfî anlamda var olan bir şeyin değil hakiki mânada var olan bir insanın adı ve sıfatıdır. Bu anlamda insan-ı kâmil Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Bu makama erişen Evliyaullah ise onun vârisidir. İnsan-ı kâmil ilâhî varlık için şahit ve delildir. Bu delil bütün delillerden daha güçlüdür. Bu mertebede olduğu kadar hiçbir varlıkta ilâhî isim ve sıfatlar insan-ı kâmilde olduğu kadar parlak bir şekilde görünmez. O Allah isminin mazharı, yaratılışın gayesi ve Allah’ın halifesidir. Bütün varlık mertebeleri insanda toplanır. Evren bütün varlığıyla bir insan gibidir. İnsan ise evrenin küçük bir örneğidir. İbnü’l-Arabî’ye göre insan ruh, nefis ve beden gibi cüzlerden oluşan ama aslında tek bir hakikat ve varlıktır. İnsanı görünür kılan her suret (tikel öz), tek olan insanlık özünü görünür kılan farklı yüklemlerdir.
Vahdet-i vücut prensibi gereği insanı oluşturan bütün ögeler vücutta bir ama mertebede farklıdır. İnsan, Varlık ve Mutlak’ın bilincine sahip tek varlıktır. Bu bilinç insanı insan kılar. İbnü’l-Arabî metafiziğinde Mutlak bizatihi varlığın kendisidir. İşte insanın zatı da her ne kadar ruh, nefis, beden, kalp vb. gibi kademeli tezahür seviyelerinde kendisini gösterse de bilinemez. İşte insanın tüm özleri burada toplanmaktadır ve dolayısıyla vazifesi bu aslî kavramda yatar. İnsanın Mutlak tasavvuru kendi idrâki kadardır. İbnü’l-Arabî’ye göre, Allah’ın sıfatlarını ve isimlerini anlamak için ânı (halle hallenmek) anlamak yeterlidir. Yaratılış her an yenilenmektedir. İbnü’l-Arabiye göre insan ancak manevi mertebelerde ve insan-ı kâmil seviyesine ulaşarak üstinsan olma derecesine ulaşabilir. Bu mertebede insan, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e ve Evliyullahların seviyesine ulaşarak kendini aşmış üstinsan olmuştur. Kitabın akıl anlayışından yola çıkarak Allahu Teala’nın, insanı tüm bilişsel, duyusal, duygusal ve zihinsel süreçlerinin insan aklının hem dış dünyayı kavrayabilecek hem iç dünyasını (maneviyat) kavrayabilecek potansiyeli ile yarattığı sonucu çıkartılabilir. İnsanın özleri vardır ve bu özleriyle farklı alemleri (iç ve dış alem) kavrayabilecek, ruhani, nefsani ve bedeni varlığının farkındalığının gücünde olma şeklinde açıklanabilir. İbnül-Arabi bu üstinsan anlayışının aklın özlerinden biri olan ve Kitabın “akl, fuad, sadr” kelimeleriyle izah ettiği iç dünyası (manevi dünyası) ile mümkün olduğu görüşündedir.
Sonuç
Kitâb’ın muhatabına anlatmak istediği akıl kavramını kusursuz belağatı ile eşsesli ve söz sanatlarıyla hitap ettiği insan aklına farklı kelimelerle ifade ederek bizzat kendi örnekliği üzerine muhatap almıştır. Aklın tüm ünitelerini, fonksiyonlarını, becerilerini, yeteneklerini, depolama, anlama, kavrama, sonuç çıkarma, problem çözme ve elde ettiği bilgilerle yeni bilgi elde etme güçlerinin izahı ve duyusal, duygusal, bilişsel ve zihinsel tüm faaliyetlerini Arapçanın dil zenginliği ile her bir fonksiyonu ve ünitesi için ayrı bir kavramla anlatılmıştır. “Taakkul, tefekkür, tedebbür, tezekkür, tefakkuh, tebassur, nazar, şuur” kelimelerle de izah edilebilecek noktada dikkat çekilebilecek husus; Allah tealanın, insanı tüm bilişsel, duyusal, duygusal ve zihinsel süreçlerinin insan aklının hem dış dünyayı kavrayabilecek hem iç dünyasını (maneviyat) kavrayabilecek potansiyeli ile yarattığıdır. İnsanın özleri olduğu ve bu özleriyle farklı alemleri (iç ve dış alem) kavrayabilecek, ruhani, nefsani ve bedeni varlığının farkındalığının gücünde olacaktır. Akıl, tüm bilimlerde, ilimlerde, disiplinlerde hatta dil geleneğimiz olan atasözü ve deyimlerimizde yer edinmiş her bir alanda izahı yapılmaya çalışmıştır. Fakat her biri farklı bir anlam yüklese de anlatmak istedikleri mana aynıdır. Anlama, anlamlandırma, kavrama, yetenek ve becerileri ile çözüm üretme gücü olduğudur.
Nietzsche’nin bengi dönüş teziyle beslediği güç istenciyle kaderi severek insanötesi mertebesine ulaşma isteği, Bostrom’un gelişen teknolojiyle ve beslendiği transhümanizm akımıyla süper yapay zekaya giden yollarıyla insan aklını, aklın ünitelerini beslediği dikeylik ve araçsal yakınlık teziyle insanı alt ederek ulaşmak istediği süper zekayı, İbnü’l-Arabi’nin manevi tekamül ile ulaşmak istediği insan-ı kamil mertebesiyle üstinsana ulaşmasında akıl, aklın fonksiyonları ve aklın ünitelerinin kusursuzlaştırma, son sınırına ulaşma veya o sınırı ortadan kaldırma istencini görmekteyiz.
Kitab; İbnü’l-Arabi, Nietzsche’nin ve transhümanistlerin aradığı kusursuzluğu “ahsen-i takvim” olarak yaratılanın insanda olduğunu; Allah’ın her mertebedeki tecellilerine mazhar olan insan yani insan-ı kâmilin olduğunu ve insanın varlığının bu arızı sebepler üzerine kurulu olması, “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” İlahi fermanın da işaret ettiği üzere insanın mükemmel bir üstinsan profili çizmesi insanın varlığının ontolojik gayesine ters düştüğü sonucuna götürmektedir. İbnü’l-Arabiye göre üstinsan hakikikat-ı Muhammediye olan evrenin yaratılma sebebi olan Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellemdir. İnsan mertebelerin kendisinde toplandığı, kendisinde de Mutlak olanı arayan küçük bir evrendir. Üstinsan ancak manevi mertebelerde mümkündür. Transhümanistlerin ve Nietzsche’nin, Bostrom’un aradığı üstinsan değil tanrıdır ve bunu insan bedenini kusursuzlaştırarak insanı tanrısallaştırarak üstbenliklerini, sorumluluklarını, sonluluklarını ve insanın insan olma vasıflarını arızi bir durum kabul ederek yeni bir olgu olan yapay zekâyla kaldırmayı amaçlamışlardır. Aradıkları istenç yine kendilerinde mevcuttur. İstencin oluşması insanın ilk özünde (kalpte) olmaktadır. İnsan anlamlandıramadığı hiçbir şey için harekete geçmez doğrudur fakat inanmadığı bir şey içinde harekete geçmez. İnsanın istencini gerekçelerine ulaşmak için güdüler (motivasyon). Bu güdüleme ile harekete geçecek istenci, Kitâb’ın “düşünenler için ibret vardır” (en-Nur suresi. 44. Ayet), “Allah âyetlerini akledesiniz diye açıklamaktadır” (el-Bakara 2/242) ve özellikle Rahman suresinde ayetlerin tekrarlanarak ve her bir tekrarlanan ayet öncesi delillendirme yaparak insanı akıl yürüterek gerekçesine ulaşmak için yol gösterir. Aklın üç işlevi olan soyutlama, birleştirme ve hüküm verme işlevlerinin oluşabilmesi için soyutlayarak inanmalı, akli önermeleri ve var olan bilgisiyle birleştirmeli ve tüm bu işlevleri ile birlikte mantıki ilkelerle destekleyerek belirli bir hüküm vermelidir. Doğru akletme doğru gerekçelere, doğru gerekçeler insanı insan-ı kâmil yoluna götürür.
KAYNAKÇA
- Bostrom, Nick, Süper Zeka: Yapay Zeka Uygulamaları, Tehlikeler, Stratejiler. Çeviren Ferit Burak Aydar KÜY Yayınları, 3. Baskı, İstanbul. 2014.
- Sipahi, Yıldıray. “İstihsânın Gerçek Mahiyeti-1 -Kitâb Kapsamında Akılla Birlikte”. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1/1 (Aralık 2020), 25-60.
- Sipahi, Yıldıray. “İstihsanın Gerçek Mahiyeti-Iı -Sünnet Kapsamında Akılla Birlikte”. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2/2 (Aralık 2021), 46-79.
- Girgin, Dicle, Nietzsche’nin Bengi Dönüş Düşüncesi, T.C. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı 2021-Yl-090, Aydın- 2021.
- Süleyman Hayri Bolay, “Akıl”, DİA.
- Yusuf Şevki Yavuz, “Akıl”, DİA.
- Süleyman Uludağ, “Akıl”, DİA.
- Mehmet S. Aydın, “İnsân-ı Kâmil”, DİA
- Ekrem Demirli, “Vahdet-İ Vücûd” DİA
- Baloğlu, Bülent, Dr. Yıldıray Sipahi “Din Hukuk Ve Teknoloji” Diyanet İşleri Başkanlığı, 2023.
- Dağ, Ahmet “İnsansız Dünya Tranhümanizim” Ketebe Yayınevi, 2020.
- Yiğit, Fevzi “İbn Arabî’de Ontolojik Açıdan İnsan” Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi XXXX, 2016/1, 205-232
Dağlı, Berkin, Ömer Alanka “Nietzsche’nin İktidarı: Güç İstenci, Perspektivist Hakikat ve Üstüninsan Kavramları Üzerine Bir İnceleme” Memleket Siyaset Yönetim (MSY), Cilt 18, Sayı 39, Haziran 2023, 250-267