Giriş
Sisifos (Sisyphos), Yunan mitolojisinde hilesi, kurnazlığı ve tanrılara meydan okumasıyla bilinen bir kraldır. Özellikle iki büyük günahı yüzünden cezalandırılır. Bunlardan biri Tanrılara ihanet ederek sırlarını insanlara söylemesi ve Zeus’un planlarını açığa çıkarmasıdır. Diğeri ise ölümü aldatmaya çalışması, bunun için yeraltı dünyasının tanrısını zincire vurup, ölülerin yeraltı dünyasına gitmesini engellemesidir. Dolayısıyla tanrılar ona ebedi bir ceza verir: Sisifos, dev bir kayayı sürekli olarak dik bir dağın tepesine kadar çıkarmak zorundadır. Ancak tam zirveye yaklaştığında, kaya her defasında elinden kurtulup aşağı yuvarlanır. Sisifos tekrar aşağı iner ve aynı işi sonsuza dek yapmaya mahkûm olur. Bu durum sürekli başa dönen, sonsuz bir döngü (çevrim) olarak oluşur…
Entropiden Bakış
Olaya dışarıdan bakıldığında, Sisifos’un kayayı sürekli yukarı kaldırma eylemi, boşuna bir emek, beyhude bir çaba gibi görünür. Oysa bu söylen (mit), insanın varoluşunu ve doğanın en temel yasasını derinlemesine anlatan bir semboldür. Çünkü doğa da böyledir: Her düzen girişimi, zamanın ve enerjinin çarkları altında çözülür hatta ezilir. Evler yıkılır, bedenler yorulur, toplumlar çürür, uygarlıklar dağılır. Bu kaçınılmazlık, fizik biliminin diliyle entropi olarak adlandırılır. Termodinamiğin ikinci yasasına göre her kapalı sistemde düzensizlik artar, enerji dağılır, hiçbir şey ilk hâline dönemez. Tersinmezlik (geriye dönüşsüzlük) evrende zaten hâkim bir olgudur. Yani her zirveye çıkış, aynı zamanda aşağıya yuvarlanışın da habercisidir.
Entropi ve İnsanın Anlam Arayışı
Sisifos’un kayası, aslında düzenin ve emeğin simgesidir. Onu her seferinde yukarıya taşıyan güç, insanın anlam arayışıdır ama kayanın her defasında aşağı düşmesi, doğanın entropik eğilimini hatta entropiye (yasasına) yenik düşmesini hatırlatır. Bu bağlamda düzen kurmak zordur, kaosa teslim olmak ise kolaydır. Albert Camus’un da belirttiği gibi Sisifos’un trajedisi yalnızca yükü taşımak değil, bu yükün hiçbir kalıcı sonuç doğurmayacağını bilmesidir (Sisifos Söyleni). İşte tam da burada bir paradoks doğar: Sisifos’un çabası boşuna olsa da onun varoluşu, bu çabada anlam bulur. Termodinamik ifadeyle entropinin kaçınılmazlığı karşısında insanın direnci, umutsuz bir umutla yoğrulur. Tüm evren düzensizliğe sürüklenirken, insan belli bir süreliğine düzen yaratmaya çalışır tıpkı karanlık bir gecede ateş yakmak gibi.
Belki de insanın asıl büyüklüğü burada saklıdır: Kayayı her defasında yeniden yukarıya taşımak yani entropiye rağmen anlamın peşinde koşmak. Çünkü hayat, sonuçların değil, çabanın kendisidir. Sisifos’un kayası, aslında bizim yaşamlarımızdır hatta anlamlarımızdır. Sisifos’un kayası, toplumların sürekli yeniden inşa etmek zorunda kaldığı düzenin simgesi de olabilir. Savaşlardan sonra yeniden barış, krizlerden sonra yeniden ekonomi kurulur. Ama tarih, o kayayı hep aşağı yuvarlar ve yine de insanlık yeniden başlamak zorunda kalır.
Ölümü Aldatmak ve Entropiye Meydan Okumak
Sisifos’un hikâyesi, yalnızca bir mit değil, insanın evren karşısındaki çaresizliğinin şiirsel bir anlatımıdır. Kayayı her defasında zirveye taşıyıp yeniden aşağı yuvarlanışını izlemek, bize varoluşun daimi döngüsünü hatırlatır. Ama bu hikâyenin daha derininde, Sisifos’un ölümü aldatma çabası yatar. Çünkü o, yalnızca bir kral değil, aynı zamanda ölümle pazarlık etmeye cüret eden insandır. Ölümü zincire vurur, tanrıları kandırır, kendine zaman kazandırır. Ama bütün bu kurnazlıklar, nihai yazgıyı değiştiremez. Ölüm yani entropi yasası, eninde sonunda galip gelir. Sisifos’un direnci, evrenin dağılmaya yazgılı düzeni karşısında yalnızca küçük bir kıvılcımdır. Tıpkı insanlığın bin yıllardır yaptığı gibi: hastalıkları yenmek, yaşlanmayı geciktirmek, bilimin kanatlarında ölümsüzlüğün peşine düşmek… Hepsi, entropiye meydan okumanın farklı yüzleridir.
Sonuç
Entropi yasası acımasızdır: Düzen bozulur, enerji dağılır, her canlı ölür. Sisifos’un ölümü aldatması, aslında bu büyük yasaya karşı kısa süreli bir zaferdir; ama aynı zamanda insanlığın en asil direnişlerinden biridir. Çünkü ölüme rağmen yaşamı, çöküşe rağmen umudu, dağılışa rağmen anlamı savunur.
Ölümü aldatamayız, ama yaşarken onun gölgesini hafifletebiliriz. Kayayı yukarı taşımak, boşuna bir çabadır ancak aynı zamanda umudun, emeğin ve insanın entropi karşısındaki direncinin sembolüdür. Belki de Sisifos’un gerçek öğretisi burada saklıdır.