Neredeyse yirmi beş yıl olmuş, önceleri Medimagazin gazetesinde, son yıllarda da ‘Akademik akıl’ web sitesinde haftalık makaleler yazmaktayım. Köşe yazılarımın kalıcı olmaları için, 2012’den itibaren, onlardan derleme türünde on tane de kitap yayınladım. 2016’da üniversiteden yaş haddi nedeniyle emekli olduktan sonra, hekimlik ve öğretim üyeliğini bıraktım. Artık doktorluk ve hocalık yapmamakla beraber, TJOD merkez disiplin kurulu ve İstanbul Tabip Odası (İTO) Emekli Hekimler Komisyonu’nda görev almaktayım. Oldum olası akçalı işlerden çok fazla haz duymamışımdır. Şimdiki çalışmalarımın, bana sadece manevi getirisi var.
Akademik akıl’da yazıların, güncel ve ilginç bulunmalarına göre, okunma oranları da farklı oluyor. Örneğin bundan önceki ‘beton sahtekarlığı’ hakkındaki ‘Depremlerde Binlerce İnsanımızı Kaybettik. Hala Betona Hile Karıştırıyorlar’ başlıklı yazımım iki yüz kadar okuyanı oldu. Açıkça görülen olası risklere rağmen, özellikle İstanbul’da hala depreme dayanıksız bina yapılıyor olması, nedense okurları pek ilgilendirmedi. Son köşe yazım olan ‘Paralel Yönetimlerden, Paralel Kongrelere’ başlıklı yazım, ise, üç bin kişi tarafından okundu. Yazımın altında, lehinde ve karşıt görüşte olarak çok sayıda yorum yapıldı. Yorumları okuduktan sonra, yayınlanmaları için onaylıyorum. Polemiğe neden olmaması için, yorumları tek tek yanıtlamayıp, gerektiğinde ilerideki yazılarımda okurlarla görüşlerimi paylaşıyorum.
Şimdiye kadar, hiç bir meslektaşımın dernek kurmasına, kongre yapmasına karşı olmadım. Yapılan her aktivitenin, meslektaşlarımız, ülkemiz ve tıbba önemli katkıları olduğu yadsınamaz. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Yasalara bağlı olmak kaydıyla dernek de kurulur, aktiviteler de yapılır. Ben sadece, TJOD ulusal kongresiyle ayni günde kongre tertiplenmesine karşı oldum ve yapılanı etik bulmadım. Koskoca yıl içinde kongre yapacak başka bir gün bulunamaz mıydı? Mutlaka bir nedeni olmalı, ancak aynı günlerde kongre yapılmasının izahını ben yapamadım.
Bazı yorumcuların ‘çatı dernek değil’ dediği derneğimizin nüveleri olan, İstanbul Jinekoloji Derneği, bundan yüz yıl önce, Cumhuriyetimizin ilk yıllarında 1925’te, Ankara Jinekoloji derneği Rahmetli Dr. Necdet Erenus büyüğümüzün büyük gayretleriyle, (o günlerde ben bir ilkokul öğrencisiyken, çokları daha doğmamışken) 1959 da kurulmuştur. İki binli yıllara gelindiğinde, Ankara, İstanbul ve İzmir Jinekoloji dernekleri birleşerek ve Bakanlar Kurulu kararıyla ‘Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’ adını alarak, ülkemiz kadın doğum hekimlerini bir arada toplayan, ‘kamu yararına çalışan dernek’ statüsünü almış olan çatı derneğimiz, çalışmalarına günümüze kadar başarıyla devam edegelmiştir.
Hiç temenni etmem ama, günün birinde başınıza bir olumsuz durum gelip de, milyonluk tazminat davalarıyla karşı karşıya kaldığınızda, sizin yanınızda olacak ve sizi savunacak olan yegane dernek, her zaman olduğu gibi yine TJOD olacaktır. Bu konuda yayınlanmış kitaplar ve derneğimizin hukuki deneyimi vardır. Down Sendromu, Sezaryen, ilaç, aşı konularından başka, yapılan işlem ve kozmetik ameliyatların bakanlık listesine aldırılması, katsayılarının arttırılması ve daha pek çok konuda meslektaşlarımız için çırpınarak ter dökenler, dernek ve yönetiminde bulunan arkadaşlarımızdır. Kendi işi gücü, hastası, doğum ve ameliyatını büyük bir özveriyle bırakıp, Ankara’da Sağlık Bakanlığı’nın salon ve koridorlarında günlerini harcayan ve bu konularda olağanüstü çaba gösterenlerdir.
Yeri geldi size tarihten bir anektot anlatayım.
Atatürk arkadaşlarıyla birlikte, İstanbul Bakırköy’de Prof. Dr. Mazhar Osman tarafından yeni kurulan ruh ve sinir hatalıkları hastanesini ziyaretlerinde: – ‘Osman bey, bu delilik nasıl bir şey diye sorunca’, Mazhar Osman -‘az da olsa herkeste bir parça vardır’ der. Atatürk bu cevaba şaşırarak, -ne diyorsun bende de mi var’ diye sorunca, Mazhar Osman esprili bir şekilde, -‘Ohoo sizde herkesten bin beteri var. İçerde ve dışarıda dört iklim, yedi cihana kafa tutmak akıllı insanın yapacağı iş mi?’ diye yanıt verdiğinde, bu sözlere Atatürk ve yanındakiler uzun sure gülmüşlerdir. Yedi düvele karşı çıkmak başka, bir dönem yönetiminde de bulunduğunuz, kadın doğum hekimlerinin ana çatı ve meslek derneği TJOD’a karşı çıkmak başka. Unutulmaması gereken bir başka husus, TJOD üyeleri ve yönetiminde görev alanların, hasmınız değil, arkadaş ve meslektaşlarınız olduğu gerçeğidir.
Öğrenciler okulda, yanlış bir şeyler yaptıklarında, öğretmenler onları disipline verirler. Ameliyat, doğum, tıbbi tedavi, ilaç, komplikasyon, anne, bebek ölümleri, sakatlıklar, organ kayıpları, sahte rapor, sahte sertifika ve dahi akçasal işler nedeniyle, aman disiplin ve mahkemelere düşmeyelim arkadaşlar.
4 yorum
Biz toplum olarak birbirimize saygı duymuyoruzki meslektaş olarak saygı duyalım biz hep birbirimizin açık noktalarını arayan kişiler olduk maalesef
Hipokrat andını unutmamaliyiz.
Toplarsın,
Sığmaz avuçlarına hayaller.
Biriktirirsin;
Malı, övgüyü, unvanı —
Sanırsın doluyorsun,
Oysa yavaş yavaş eksiliyorsun.
Her adımda,
Zaman senden biraz daha çalar.
Ve bilmezsin:
Hırs sessizce kemirir ruhunu,
Adını büyütürken yüzünü siler.
Bir gün durur dünya,
Ne elinde kalan olur,
Ne ardında ses veren.
Ve anlarsın;
Ömür bir an,
Hırs bir serap,
Sen ise sadece bir yolcuydun,
Unutulacak kadar
Haldun Hocam,
1969’dan itibaren bu Ülkeye Jinekolog olarak hizmet etmiş biriyim. TJOD’un ne kadar yararlı hizmetler yaptığını yakından bilen biri olarak, Siz ve bu çalışmalarda emeği geçen bütün Meslektaşlarım. tebrik ve teşekkürü her zaman hakketmiştir, belirtmek isterim.