Dünya tarihinin bilinen en sıcak yazını yaşayarak, akademik yılın başlangıcına ulaştık. Gerçi tıp fakültelerinde asla öğrencisiz tek bir gün bile olmaz. Sürekli devinim hâlinde olan ve eğitim verilen fakültelerdir. Tıp fakültelerinin doğası budur. Bazı meslekler nasıl ki gece gündüz, yaz kış görev yapmakta ise bu da öyle işte.
Sorunlarla boğuşan üniversiteler, sorunlarla boğuşan ülkem ve yine aynı şekilde sorunlarla boğuşan bizim coğrafya! Dünyaya bakıyorum, her türlü çile ve savaş bizim buralarda. Bunun pek çok uluslararası ve tarihi arka planı olduğunu bilmesem de tahmin ediyorum. Ama yine de sormadan edemiyorum. Biz neden geri kaldık? Nerede hata yapıyoruz? Zaman zaman ilk 500 üniversiteye giren falanca üniversite, diye okuyoruz. Bunlar güzel haberler elbette. Ancak daha fazla inovasyon, sorunları çözecek yeni fikirler adına, barışı ve zenginliği kışkırtacak ne yapıyoruz?
Son 45 yılın neredeyse tümünü net bir şekilde hatırlıyorum! Daima kargaşa ve tedirginlik; belki daha da önemlisi, derin bir gelecek kaygısı ve sıkça hayatlarımıza pompalanan umutsuzluk! Gerçekten ben hayatlarımızı böyle anımsıyorum. Bu durum bizim üretkenliğimizin önündeki engellerden biri olabilir mi? Yanıtı bilmiyorum, ancak sormak ve uyarı görevimi yerine getirmek istiyorum.
Almanlar şüphe yok ki 2. Dünya Savaşı’nın en çok travmaya uğramış uluslarından biridir. Ancak savaş sırasında bile bilgi üretiyor, yeniliklere imza atıyorlardı. Çünkü araştırmak ve üretkenlik bir yaşam tarzıdır. Bir kültür, bir gelenektir.
Geleceğe yönelik olarak çok şeyin değişeceğine şüphe yok. Robotlar, yapay zekâlar, yapay organlar, üç boyutlu yazıcılar ve onların ürünleri… Yepyeni bir dünya bizleri bekliyor olacak. İşte içinde bulunduğumuz bu günler, geleceğin şekilleneceği günler. Obama, öğretmenlere, öğrencilerinize bilgisayar yazılımları öğretin, derken bunu rastgele söylüyor olabilir mi? Biz de ilerliyoruz; bunu hayatımıza eklenen yeniliklerden, bazı alanlarda kolaylaşan iş akışlarından anlamak mümkün. Ama yeteri kadar değil! İhtiyacımız kadar değil!
Üniversitelerin sorunlarının birkaç ana başlıkta toplanabileceği kanısındayım. Meslek edindirme işlevi ile birlikte üniversitelerin araştırma ve bilgi üretme misyonları da olduğunu biliyoruz. Belki de sadece meraklarını gidermek isteyen ve bunun için de sürekli deneyler yapan, sorular soran genç akademisyenlerin şiddetle desteklenmesine ihtiyaç vardır. Bunu nasıl yaparız? Bu insanların değerli zamanlarını mümkün olduğunca araştırma alanına aktarmak için ne yapabiliriz? Başkaca kaygı taşımadan, bilimi salt bilim için yapan insanlara ihtiyacımız var. Yazık ki sistemimiz, en azından tıp fakültelerinde bunun için çok uygun değil ve gitgide de uygun olmaktan uzaklaşıyor.
Gelecek, bugünden inşa edilir. Daha iyi bir gelecek için yarını bugünden planlamak ve nasıl bir gelecek istediğimize karar vermek zorundayız.
Yeni akademik yılın huzur ve başarılarla dolu olmasını diliyorum.
“Yurtta sulh cihanda sulh!” demeden de edemiyorum.
Saygılarımla