Milli güvenlik derken, herkes farklı bir şey anlayabilir ve söyleyebilir. Ben, milli güvenlik derken, toplumsal uzlaşı ve barış olarak değerlendiriyorum. Bir millet olarak güven içerisinde yaşamak için, toplum içerisinde sosyal hayatta hak, hukuk ve adaletin oturmasının, emanetin yerini bulmasının gerektiğine inanıyorum. Özellikle adalet ve emanetin bu konudaki önemi üzerinde durmak istiyorum. Her zaman her konuda Kur’an-ı Kerim’i ölçü aldığım gibi, bu konuyu da aynı ölçüler dâhilinde değerlendirmeye çalışacağım.
ADALET VE EMANET
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerimde adalet ve emanet hakkında şu açıklamayı yapmaktadır:
إِنَّاللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَالنَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ إِنَّ اللّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُم بِهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ سَمِيعاًبَصِيراً
“Muhakkak ki Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hühmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”[1]
Yüce Allah bu ayette yöneticilere emanetleri ehline vermeyi ve adaletle hükmetmeyi emretmektedir. Ondan sonra gelen ve yukarıda anlamı üzerinde durduğumuz ayette de Allah, Allah’ın emirlerine uygun hareket eden adil yönetilenlere itaat etmeyi emretmektedir. Nitekim Hz. Ali bu ayetlerin tefsirini yaparken, “Allah’ın indirdiğiyle hükmetmek ve emaneti ödemek, imamın/yöneticinin üzerine borçtur. Böyle yapan imama itaat de halk üzerine borçtur” diye buyurmuştur.[2]
Eski Diyanet İşleri Başkanlarından merhum Ahmed Hamdi Akseki’nin (ö.1371/1951) bu iki ayet ile ilgili yapmış olduğu yorumu, önemine binaen olduğu gibi aktarıyorum:
Kur’an-ı Azîmüşşân’a Göre Devletin Esasları
Müslümanlık, bütün vezâif-i şahsiyye ve âiliyye/şahsi ve ailevi görevler gibi, vezâif-i medeniyyemizi/medeni, toplumsal vazifelerimizi de tayin etmiştir. Binaenaleyh birçok ailenin bir araya gelmesiyle teşekkül eden devletin ne gibi esaslar üzerine müesses olduğunu, devletin efrâd-ı millete/bireylere, efradın/bireylerin devlete karşı mükellef bulunduğu vezâifi/vazifeleri de kitâb-ı mübîn ile onu tafsil ve izah eden sünnet-i seniyye bize bildirmiştir. Kur’an-ı Kerîm’e göre devlet iki esas üzerine müessestir/kurulmaktadır:
a. Adâlet.
b. Emanet (İşleri, vezâifi/görev ve vazifeleri ehline tevdi’ etmek). Bu ayetteki emrediyor” nazm-ı celili, me’mûrîn-i hükûmete/devlet yöneticilerine emaneti ehil olanların eline bırakmalarını, beynennâs icrâ-yi/insanlar arasında ahkâm ettikleri/hüküm verdikleri zaman adl/adalet ile hüküm eylemelerini emrediyor. Bu iki mebde/ilke, hiç şüphe yoktur ki, siyâset-i âdile ile velâyet-i sâlihanın aslıdır. Âdil bir siyaset, salih bir velâyet ancak bu iki mebdeyle temin edilebilir ki, hükûmetten beklenen de budur. Müslümanlık tebaa ve efrâdın/bireylerin saadetini bu iki esasın düstur-ı hareket ittihaz edilmesinde bulmuştur. Hakikaten böyledir. Birinci esas efrâdın hukukunu muhafazaya, ikincisi de umumun mesâlih ve menâfiini temin ve himâyeye hizmet eder. Adâlet gözetilmedikçe hiç kimsenin hukuk-ı şahsiyesin muhafaza olunamayacağı gibi, işler ehline tevdi’ edilmedikçe menafi-i umumiye himâye olunamaz. Binaenaleyh bu iki esas-ı mühimi muhafaza eden herhangi bir hükûmet (şekli ne olursa olsun) nazar-ı İslâm’da meşru ve makbuldür. Çünkü şekli maksut bizzat değildir. Bunun içindir ki Hulefâ-i Râşidîn zamanında muayyen bir şekle hasr olunmamış, şekle ehemmiyet verilmemiştir. Bu iki esası kabul etmiş olan İslâm’da şekl-i hükûmet “hâkimiyet-i âmme”dir. Müslümanlık her şeyde olduğu gibi bunda da ruha ehemmiyet vermiştir. Bu gün bir devletin mebdeleri/ilkeleri hakkında da başka bir şey dermeyan/söz konusu edilememekte olduğunu görüyoruz.”[3]
SONUÇ
Her zaman olduğu gibi bugün için de “Milli Güvenlik” yani toplumsal uzlaşının en önemli sorunu, “adalet” ve “emanet” ilkeleridir. Bir toplumda birey, aile ve toplumun güveni, barış, huzur ve saadeti, ancak “adalet” ve “emanet” ilkelerinin herkes için eşit bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilmektedir. Bu iki esasın yerine getirilmediği yerde milli güvenlikten, yani toplumsal uzlaşı ve barıştan bahsetmek, kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir. Bir devlet şeklen ne kadar Müslüman geçinse de, “adalet” ve “emanet” ilkelerine uygun hareket etmediği zaman, filen Müslüman değildir. Bir devlet şeklen, zahiren, görünürde Müslüman görünmese de, “adalet” ve “emanet” ilkelerine uygun hareket ettiği zaman, o devlet fiilen Müslüman bir devlettir.
[1] en-Nisa 4/58.
[2] Süleyman Ateş, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul tsz. II, 309.
[3] Akseki, Ahmed Hamdi, Ahlak Dersleri, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2016, s. 295 vd.