Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 2025 yılı Temmuz ayı, son 55 yılın en sıcak Temmuz ayı olarak kayıtlara geçmiştir. 2025 yılı Temmuz ayında ülkemizde en yüksek sıcaklık 49.4 °C ile Cizre’de tespit edilmiş, ancak Temmuz ayında analizlerde kullanılan 220 istasyon haricinde olan Silopi (Şırnak)‘de 50.5 °C ile Türkiye sıcaklık rekoru kırılmıştır. Yağışlara bakacak olursak Ekim 2024-31 Temmuz 2025 dönemini kapsayan 2025 su yılı yağışları; normalin ve geçen yıl yağışlarının altında seyretmiş, bu dönemde Türkiye’de ortalama 393.2 mm yağış kaydedilmiştir. Aynı dönem su yılı normali 533.7 mm (1991-2020) ve geçen yıl aynı dönem yağışı ise 549.3 mm olduğu için yağışlar, normalinin yüzde 26, geçen yıl yağışlarının da yüzde 28 altında gerçekleşmiştir. Türkiye geneli 10 aylık su yılı yağışları son 52 yılın en düşük seviyesine inmiştir.
Gelin bir de, ciddi can ve mal kaybına yol açan orman yangınlara bakalım durum ne diye. Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2020 yılında 3 bin 399 yangın çıkarken 2021 yılında 2 bin 793 yangın, 2022 yılında 2 bin 160 yangın, 2023 yılında ise 2 bin 579 yangın çıktı. 2024 yılında yangın sayısı 3 bin 797’ye ulaşmıştır. Bu, 1999 yılından bu yana en yüksek yangın sayısı olarak kayıtlara geçmiş, 2025 yılında ise yazın başlamasından bu yana 27 Temmuz itibarıyla 3 bin 67 yangın çıkmıştır. Son çıkan yangınlara bu rakama eklediğimizde henüz yaz mevsiminin ve aşırı sıcakların devam ettiğini göz önüne alırsak bu rakamın 4000’lere dayanması kaçınılmaz olacaktır Yanan orman alanlarına bakıldığında 2021 yılı 139 bin 503 hektar ile cumhuriyet tarihinde ilk sırada. 2022 yılında 12 bin 799 hektar, 2023 yılında 15 bin 520 hektar orman alanı yanarken, 2024 yılında 27 bin 485 hektar orman alanı yanmıştır. 2025 yılı verisi henüz yayınlanmamıştır. Ancak yangınların pek çoğunun ormanlık alanlarında çıktığı göz önüne alınırsa rakam 2021 yılını aratacak gibi görünmektedir. Yangınların çıkmasında insan faktörünün ilk sırada yer aldığı resmi kaynaklarca bildirilmektedir.
Yukarıdaki rakamları neden verdiğimiz kanımca herkesçe malumdur. Temelde Küresel İklim Krizi” olarak değerlendirilen olağandışı iklim olayları neden olmaktadır tüm bu olumsuz durumlara. Küresel iklim krizinin nedenleri ve sonuçları vardır. İklim krizinin nedenlerine baktığımızda hemen hepsinin insan faaliyetleri sonucunu olduğunu görürüz, buna karşılık etkilenenler ise insanlar yanında bu konuda hiçbir suçu olmayan bitki ve hayvanlardır. Küresel ısınmanın yarattığı iklim krizinin nedenlerinin başında modern yaşamın bağlı olduğu fosil yakıtlar gelmektedir. Sanayi devrimi sonrası, fosil yakıtların başını çeken petrol ve petrol yan ürünlerinin kullanımı artmıştır. Son yıllarda bir diğer fosil yakıt doğal gazı da buna eklemek gerekir. Fosil yakıtlardaki artan bu tüketim dünyanın atmosferinin ısınmasına sebep olmaktadır. Elektrik üretmek, ısınmak ve endüstriyel üretim süreçlerini gerçekleştirmek için yakıtlar sera gazı salınımına neden olmaktadır. Artan dünya nüfusu, tarım ve hayvancılıkta endüstrileşmeyi de beraberinde getirmiş; son yıllarda çevresel etkileri hesaba katılmadan teknolojik gelişmelerdeki baş döndürücü hız kamusal tüketim yanında bireysel tüketimi artırmış; genel olarak her alanda toplumsal tüketim artmış ve sonuçta toplumlar ve ekonomiler, inşa edilen üretim-tüketim ve kalkınma modellerinin hepsi iklim krizine etki eden faktörler olarak ortaya çıkmıştır. Görüldüğü gibi neredeyse tüm sosyo-ekonomik insan kaynaklı faaliyetler karbon salınımına yol açarak küresel ısınmaya katkıda bulunmaktadır. Küresel ısınmanın sebep olduğu iklim krizi, bu yılın temmuz ayında yurdumuzda kaydedilen 50 derece sıcaklık gibi dünyanın ısınmasına, yağışların azalması kuraklaşmaya, sel ve su baskınları gibi beklenmedik meteorolojik olayların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bunun yanında iklim krizi; ekosistemin bozulmasına, biyoçeşitliliğin azalmasına, hayvan ve bitki türlerinin nesillerinin hızla tükenmesine, su ve hava kirliliğine de yol açmaktadır.
2025 yılı tüm dünyada ve ülkemizde yaşanan, can ve mal kaybına yol açan aşırı doğa olayları ne yazık ki bu hızla devam ederse dünyanın sonunu getirecektir. Belki herkesin elinde akıllı telefon, altında elektrikli otomobil, ışık hızından daha hızlı internet erişimi olacak ama yaşam için olmazsa olmaz olan yeterli miktarda temiz ve sağlıklı su, kaliteli ve temiz bir hava, yeterli ve güvenli besin maddeleri olmayacağı için yaşamlar son bulacaktır. Kuşkusuz bu durumdan en fazla etkilenen ülkeler karbon üretimine en fazla katkı yapan gelişmiş, zengin ülkeler değil; yine az gelişmiş, ya da gelişmemiş ülkelerin yoksul halkları olacaktır.
Yapılması gereken ülke yönetimlerinin iklim değişiklerine yol açan faktörlerle etkili mücadele konusunda karar almaları ve buna uygun yapısal değişiklikleri en kısa zamanda hayata geçirmeleridir. Bireysel olarak bizlere düşen görev de yaşamak için tek dünya olduğu bilinciyle kişisel karbon ayak izimizi azaltmaya yönelik; her yönden tüketimi azaltmak, yangınlara yol açan dikkatsizliklerden kaçınmak, dünyanın sadece bize ait değil bitkisi ve hayvanı ile tüm canlılara ait olduğunu düşünerek sorumlu davranmaktır.