Bir Fransız öpücüğü gibi yumuşak ama bir Osmanlı tokadı gibi sert… Kadının eli bazen okşar, bazen uyarır, bazen de tarihi değiştirir.
Geçtiğimiz günlerde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un eşi Brigitte Macron’un uçakta, kameraların önünde eşine yaptığı o fiziksel müdahale — çeneden çevirmeli, “ne dediğini bir daha düşün” dercesine — dünya kamuoyuna “kadının sessiz ama etkili ikazı” olarak yansıdı. Herkesin gözü önünde, bir eşten öte bir yurttaş olarak kadının devreye girdiği bu an, Fransız demokrasisinin yalnızca parlamentolarda değil, evlilikte ve toplumsal ilişkilerde de yaşadığını gösterdi.
Bu olay, bize yalnızca magazinsel bir malzeme değil, aynı zamanda derin bir toplumsal kıyas imkânı sundu:
Batı’da kadın ilişkide özne olurken, Doğu’da hâlâ çoğu zaman nesne.
Fransız Öpücüğü ve Osmanlı Tokadı
“Fransız öpücüğü” ifadesi, Batı’daki kadın-erkek ilişkilerindeki yakınlık, açıklık ve karşılıklı rıza kültürünü temsil eder. Bu öpücük, bir iktidar aracı değil, bir eşitliğin nişanesidir.
Oysa “Osmanlı tokadı” metaforu, Doğu toplumlarında kadına biçilen rollerin otoriter, sessiz ve boyun eğici kalıplarını çağrıştırır. O tokadı yiyen genellikle kadın olur, atan ise sistemin eril dili…
Atatürk’le Kadın Ayağa Kalktı, Sonra?
Türkiye’de Atatürk devrimleriyle birlikte kadınlar seçme-seçilme hakkı kazandı, eğitime katıldı, medeni haklara kavuştu. Ancak özellikle son 30 yılda hem ekonomik krizlerin hem de şehirleşmeyle gelen kültürel çözülmenin etkisiyle bu kazanımlar geri plana itildi.
Bugün Türkiye’de kadına yönelik şiddetin, yoksulluğun, eğitimsizliğin ve toplumsal baskının arttığı bir dönemdeyiz. Kadınlar kamusal alandan yeniden çekiliyor; oysa Fransız kadını hâlâ eşine “dur” diyebiliyor — kameralar önünde bile.
Demokraside Kadının Eli
Macron’un eşi bir tokat atmadı, bir öpücük de vermedi. Yalnızca elini uzattı, bir çene çevirdi. Ama bu hareket, hem bir yurttaşlık refleksi, hem de topluma “ben de buradayım” diyen bir kadının sembolik duruşuydu.
O elin içindeki güç, parlamentoda da var, sokakta da, evlilikte de…
Türkiye’de de bu elin yeniden güçlenmesi gerekiyor. Kadının eli ancak ekonomiyle, eğitimle, özgürlükle güçlenir. Yoksa ne Fransız öpücüğü kalır, ne de medeni tokat…
Sonuç Yerine
Fransa’da demokrasi dudakta başlarken, Türkiye’de hâlâ yumrukta mı başlıyor?
Kadın, tarihte defalarca dönüm noktası oldu. Ama ya bugünkü Türkiye’de? Siyasetin, medyanın, sokakların dilinde kadının adı ne kadar geçiyor?
Brigitte Macron’un hareketi, yalnızca Macron’a değil, dünyaya da bir mesajdı:
Kadının eliyle gelen uyarı, bazen bir devrimden daha güçlüdür.
39