İsrail-İran Savaşı Sonuçları ve Geleceğe Dönük Yansımaları
İsrail ile İran arasındaki tarihsel gerilim, 2025’e gelindiğinde, maalesef açık bir çatışmaya dönüşmüştür. Özellikle 2024 sonlarında başlayan karşılıklı hava saldırıları, Hizbullah, Husi’ler, IRGC destekli Şii milislerin aktif sahaya girmesiyle, maalesef geniş çaplı bölgesel çatışmaya evrilmiştir. Bu yazıda, savaşın kısa vadeli sonuçlarını, bölgesel dengelere etkileri ve uzun vadeli olası sonuçlarını incelemeye çalıştım.
1. Savaşın gelişimi ve ana sonuçları:
a. Askeri açıdan İsrail güçleri yeterli olmayınca, ABD’den havalanan B2 uçaklarıyla, yüksek teknolojili hava savunma sistemleri, ve nokta atışlı operasyonlarla İran’ın nükleer alt yapısına ciddi oranda zarar vermişlerdir. İran ise, bölge genelindeki vekil unsurlarıyla asimetrik saldırılar düzenlemiş, özellikle kuzey İsrail ve Kızıldeniz hattında etkili olmuştur. Savaş, çok şükür kapsamlı ve geniş bir kara harekatına dönüşmemiş, ancak İran içindeki askeri tesislerin hedef alınması, bölgesel gerilimi arttırmıştır.
b. İnsani ve Ekonomik kayıplar: Elli binden fazla olduğu düşünülen sivil kayıplar, başta Gazze olmak üzere, İran, İsrail, Lübnan, ve Suriye’nin sınır bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Petrol fiyatları kısa sürede 120 doları aşmış, global enflasyon yeniden tırmanışa geçmiştir. İran ekonomisi ambargolar ve savaş yükü nedeniyle ağır darbe almıştır. İsrail’de ise yüksek güvenlik harcamalarıyla bütçe açığı oldukça artmıştır.
2. Jeopolitik Dengelere Etkisi :
a. Bölgesel ittifakların sertleşmesi: Suudi Arabistan ve BAE, İran’a karşı sessiz diplomatik destek verirken, Katar, Küveyt ve Irak daha tarafsız bir tutum sergilemişlerdir. Türkiye, çatışmanın yayılmasını önlemek adına arabuluculuk rolünü güçlendirmeye çalışmış, tarafsız kalmakla birlikte, insani yardım ve diplomasi trafiğinde aktif rol üstlenmiştir.
ABD, İsrail’e hem istihbarat hem de savunma desteği verirken, devasa B2 uçaklarıyla İran’ın nükleer güç üretim tesislerine yaptıkları, tek hamleyle gerçekleştirdiği saldırı dışında, doğrudan çatışmalara girmemiştir. Çin ve Rusya ise İran’a sadece sınırlı diplomatik destek vermekle yetinmişlerdir.
b. Nükleer Gölge: İsrail’in İran nükleer tesislerine saldırması, uluslararası kamuoyunda, radyasyonun yayılması konusu oldukça endişe yaratmıştır. İran’ın karşılık olarak nükleer programını hızlandırdığı ve nükleer silahlara çok yakın olduğu şeklindeki iddiaları, soğuk savaş olasılığını daha da arttırmaktadır. İrtan’ın nükleer konuda uranyum saflaştırma çalışmaları, bölge ülkeleri ve ülkemiz açısından da istenilmeyen, oldukça da sıkıntı yaratan bir durumdur.
3. Savaşın, uzun vadeli yansımaları:
a. Soğuk Savaş: İsrail-İran savaşı, sadece iki ülke arasında değil, şii-sünni ekseni, müslüman-hristiyan-yahudi, doğu-batı kutuplaşması ve enerji kontrolu gibi, çok katmanlı jeopolitik gerilimlerin simgesi haline gelmiştir. Eğer iki ülke arasında diplomatik normalleşme sağlanamazsa, bu çatışma, ileride bölgesel soğuk savaşa dönüşebilir.
b. Enerji ve ticaret yön değiştirebilir.
Körfez ve Doğu Akdeniz enerji yolları tehdit altında olduğundan, Avrupa ve Asya ülkeleri, alternatif ulaşım hatlarına yönelmeye başlamışlardır. (Örneğin Türkiye üzerinden TANAP boru hattı, Doğu Afrika ülkelerinden LNG taşınması vb.). Çin ve Hindistan gibi enerji bağımlı ülkeler, devasa miktarları bulan petrol ihtiyaçları için, Orta Doğu’daki riskleri azaltmak adına, yeni kaynaklar ve diplomatik denge arayışlarına girmişlerdir.
c. İslam dünyasında yeni bloklaşmalar:
İsrail ve Yahudi karşıtlığı, bazı Arap halkları arasında İran’a olan yönelimi arttırsa da, rejim düzeyinde İran yayılmacılığına olan tepkiler de giderek güçlenmektedir. Olaylar, Filistin sorununu İran için daha merkezi hale getirmiştir. Bu da Hizbullah ve HUSi milislerinin, kalıcı olarak güçlenmesine neden olabilir.
Sonuçta, İsrail-İran çatışması, sadece basit bir savaş olmayıp, Ortadoğu’daki yapısal dönüşümlerin, vekil savaşlarının ve nükleer gerilimlerin birlikte yaşandığı, çok boyutlu bir krizdir. Analitik düşünüldüğünde kalıcı çözüm, sadece askeri yollarla değil, diplomatik normalleşme, bölgesel silahsızlanma ve enerji güvenliği temelinde geliştirilecek çok taraflı stratejilerle mümkün olabilir.
Medyadan aldığımız son bilgilere göre, ‘ABD İran’a 30 milyar dolarlık bir yardım programında ambargoların kaldırılmasını gündeme getirmiş. Anlaşma için ABD nin İran’a öne sürdüğü tek şart, İran’ın nükleer programını sonlandırmasıymış’. Programa İran’ın vereceği cevap, başta ABD olmak üzere İsrail, Türkiye, NATO ve bölge ülkelerince merakla beklenmekteymiş. Ancak ABD yönetiminin, İran’a yönelik ambagoları kaldırması için, kongrenin onayını alması gerekiyor.
ABD Başkanı Donald Trump, İran’a askeri amaçlara hizmet etmeyecek şekilde nükleer tesisler geliştirmesi için 30 milyar dolar finansal destekte bulunmayı düşündüğü yönündeki haberleri yalanladı. Trump, ‘Truth Social’ hesabından yaptığı açıklamada, haberi yapan basın kuruluşunu da hedef aldı. Bahsi geçen iddiaların “asılsız ve uydurma” olduğunu belirten Trump, “Sahte haber medyasından hangi gereksiz, çıkıp da ‘Başkan Trump, İran’a askeri amaçlı olmayan nükleer tesisler kurması için 30 milyar dolar vermek istiyor.’ diyor?” ifadesini kullandı. Bununla beraber, ABD ve İran arasında, dolaylı ya da dolaysız diplomatik görüşmelerin olduğu da bir gerçek. ‘Ateş olmadan duman çıkmaz’ derler. Kokusu yakında çıkar, bekleyip göreceğiz.
Kaynaklar:
- T124.com.tr, 24.6.2025
- Rusi.org, 23.6.2025
- Yurttansesler.org, 24.6.2025
- Theguardian, 26.6.2025
- Appnews, 20-26.6.2025
- Fikirturu 23.6.2025
- Missedmigration, 26.6.2025
- hurriyet.com.tr, 28.6.2025
1 yorum
Görücez neler olacak