Herkese merhaba. İlk kez çevrimiçi bir platformda yazı kaleme almanın mutluluk ve heyecanını yaşıyorum. Bu imkânı bana sunan Akademik Akıl sitesinin değerli yöneticilerine içten teşekkür ederim.
Akademik hayat boyunca hepimizin zihninde biriken kuramlar vardır. Kimi yalnızca kitap sayfalarında kalır, kimi ise kişisel deneyimlerimize temas ettiğinde çok daha canlı bir hâle gelir. Ben de bu köşede, Freud’un düş kuramına duyduğum ilgiyi, gördüğüm bir rüyanın analizi üzerinden sizlerle paylaşmak istiyorum.
Freud ve Rüyaların Dili
Freud, Düşlerin Yorumu adlı eserinde çocuklukta görülen rüyaların arzuları doğrudan yansıttığını, yetişkinlikte ise sansür mekanizması nedeniyle arzuların çok daha dolaylı biçimde açığa çıktığını söyler. Ona göre zihnimizde otoriteyi temsil eden bir “sansürleme ajansı” vardır. Bu ajans, bazı arzuların bilinç düzeyine çıkmasına izin vermez; onları simgeler, kelime oyunları ya da birleşik figürler aracılığıyla dolaylı yoldan rüyaya taşır. Freud bu noktada “yoğunlaşma” kavramına dikkat çeker: bir tek rüya öğesi, birden fazla düşünceyi ya da arzuyu aynı anda temsil edebilir.
Freud’un “Irma’nın Enjeksiyonu” rüyasındaki Dr. M. figürü ya da “Botanik Monograf” rüyasındaki kelime oyunları bu mekanizmayı gösteren örneklerden sadece birkaç tanesidir. Freud’a göre rüya, arzuların doğrudan tercümesi değil, sansürün etkisiyle parçalı ve gizlenmiş bir versiyonudur.
Bir Rüya: Danacı
Rüyamın başında, tavana asılı bir biçimde sarkan iki siyah kum torbası ile boks eldivenlerinin olduğu spor salonuna benzeyen bir yere giriş yapıyorum. İlgili ortama girer girmez, sadece gözleri görünür şekilde yüzünde maske bulunan bir adam karşımda birden beliriyor. Adama ismini soruyorum; adının Mustafa olduğunu söylüyor ve bir müddet sonra daha öncesinde ismimi söylediğini reddedip, unuttuğum farklı bir isim söyleyip birden kayboluyor. Düşümde gördüğüm adamın yüzünün maskeli oluşu, aniden belirip aniden yok oluşu beni huzursuz ediyor; rüyada bu durumu, onun bir yerlere gitmiş olabileceğine dair bir düşünceyle yorumluyorum. Sonrasında kendimi bir satranç masasında karşımda “Yakışıklı ve zayıf” bir adamla satranç oynarken buluyorum. Satranç oynadığım kişinin biraz önce görüp sonrasında kaybolan kişi olduğunu başlangıçta hissetsem de sonrasında onun daha önce hiç görmediğim “Hoş biri” olduğuna kanaat getiriyorum. Onunla satranç oynarken, karşımdaki kişi filimden “Danacıyı” o kareye koyma diyerek bahsedip, oynayacağım hamle konusunda beni uyarıyor. Uyarısının hemen ardından rüyamın başında gördüğüm maskeli adamı tekrar görerek uyanıyorum.
Rüyanın analizi
Rüyamın hemen başında gördüğüm adamın maskeli oluşunu ve ismini sorduğumda adımı söylemesini, rüyamın “hızı/ akışı” karşısında hazırlıksız yakalanıp adamın yüzünün organize edilememiş (organize olmasına o aşamada gerek duyulmamış) olmasıyla açıklıyorum; sonrasında rüya organize olduğunda ve sansür devreye girdiğinde maskeli adam farklı bir isim söyleyerek rüyadan çekilmişti. Bir başka deyişle, yüzü organize olmuş ve satranç tahtasında karşıma oturabilmişti. Öte yandan, rüyanın sonunda tekrar belirmesi ise rüyada maskeli adama ne olduğuna dair yaşadığım kaygıyı azaltmaya yönelikti.
Rüya yorumumun anlaşılabilir olması için kendime dair birkaç bilgiden ve Freud’un rüyaların dilsel ifadeyle ilişkisine dikkat çekişinden bahsetmem gerekiyor; yaklaşık 30 yıldır lisanslı bir satranç oyuncusuyum ve rüya gördüğüm dönemi de içine alacak şekilde çoğu zaman fazla kilolarımdan şikayetçiydim.Freud, bazen kelimelere sanki nesneymiş gibi davranarak yeni diller veya yapay sözdizimleri uyduran çocukların yaptığı dil oyunlarının, rüyalarda ve nevrozlarda da görüldüğünü belirtir. Ona göre rüyalarda ortaya çıkan anlamsız sözel formların analizi, rüya çalışmasının yoğunlaşma konusundaki başarısını göstermek için idealdir. Freud ayrıca Ferenczi’nin ‘her dilin kendi rüya diline sahip olduğu’ yönündeki sözüne atıf yaparak kural olarak bir rüyayı yabancı dile birebir tercüme etmenin imkansız olduğuna özellikle dikkat çeker.
Bu bilgilerden sonra rüya yorumuma devam edecek olursam; o dönem kurtulmak istediğim fazla kilolarım rüya çalışmasına, yemeği/eti çağrıştırır bir nesne üzerinden -‘dana‘ kelimesi üstünden- yer değiştirerek transfer oldu (Ülkemizde çok kilo almış kişiler için kimi zaman kullanılan ‘dana gibi olmuş’ şeklinde bir söz kullanımı mevcut olduğunu aktarmam gerekir). Rüyamda satranç oynadığım kişinin filimden (satrançta bir taşın ve aynı zamanda dilimizde bir hayvanın da ismi) ‘Danacı‘ diye bahsettiğinde kullanılan ‘cı’ eki ise oyundaki fil taşının yaptığı harekete benzer bir işlevi ifade etmek için getirilmişti. Eğer rüyamda oynamak üzere olduğum fil taşından bahsedilirken “Danacı” yerine yalnızca “dana” kelimesi kullanılmış olsaydı, düşümdeki sansür işlevi görevini yerine getiremeyecek ve muhtemelen bu düşten uyanacaktım.
Kilo kaybı: Arzu Dana: Arzunun transferi (Birincil sansür çekirdeği) Dana-cı: İlgili çekirdek ve sansürün rüyanın devamlılığı açısından –cı ekiyle ikincil sansüre uğratılması. Danacı: Hem birincil hem ikincil sansür içermekte |
Freud, Irma’nın Enjeksiyonu adlı rüyasında, Dr. M.’nin Irma’nın durumunu değerlendirirken kullandığı “dizanteri” kelimesinin ses benzerliği üzerinden, rüyada geçmemesine rağmen kendisine “difteri” kelimesini çağrıştırdığını belirtir. Bu çağrışım, Freud’un gerçek hayatta Dr. M.’nin Irma’nın bir arkadaşının boğazını muayene edip difteri plakları gördüğü anı ve iki yıl önce kızının geçirdiği ağır difteri enfeksiyonunu hatırlamasıyla ilişkilidir.
Bu örnekten yola çıkarak, rüyamın başında gördüğüm kişinin ismimden söz edip sonra farklı bir isim söylemesinde olduğu gibi soyadım da ‘Danacı’ kelimesi içinde sansürlenerek gizlenmiş olabilir. Bu bağlamda, “Danacı” kelimesi aynı anda hem fazla kilolarımı (“dana”), hem satrançtaki fil taşının işlevini (“danacı”), hem de soyadımı (“Danışman”) tek bir sözcükte yoğunlaştıran bir yapıyı temsil ediyor olabilir.
Sonuç olarak; rüyamın başlangıcında bir spor salonunda bulunmam yine satranç oynadığım kişinin ‘zayıf ve yakışıklı’ biri olduğuna dair düşüncelerim (benlik idealime yönelik projeksiyonum) ve danacı kelimesi içine gizlenen ‘eti/yemeği/kiloyu’ çağrıştırır dana temsilinin hepsi bir arada düşünüldüğünde rüyam, Freudyen bir yorumla kilo verip daha güzel bir görünüme sahip olma yönümdeki arzumu yansıtıyordu.
Son Söz
Rüyalarımız çoğu zaman karmaşık, parçalı ve tuhaf görünür. Ancak Freud’un da dediği gibi, bu parçaların arasında arzularımızın gizlenmiş izlerini bulmak mümkündür.
Bu köşede, bundan sonraki yazılarımda da düşlerin dünyasına açılmayı sürdürmeyi ve sizlerle paylaşmayı umut ediyorum.