Türkiye’mizde, bilim ve teknoloji alanlarında, çok ciddi iki önemli problem mevcuttur. Bunlardan birincisi ve kanaatime göre de en önemlisi, araştırma ve geliştirme gücümüzün çok büyük bir oranda, hatta tama yakınının üniversitelerimize yönlendirilmesi, yöneltilmesi veya en azından, bu beklenti içerisinde olmamızdır. Özel sektör, bu hususta oldukça duyarsızdır. Kâr amacı gütmeden, teknolojik araştırma yapılamayacağı, yapılsa bile anlamlı olmayacağı düşüncesi hakim olduğundan, bilimsel araştırmalara ve kurumlara destek olunmamaktadır. Oysa ki: bugün, dünyada rekabet arenasındaki şirketler destekledikleri bilimsel ve teknolojik projelerle boy ölçüşmektedir. Zira, artık uluslararası platformda ekonomik açıdan yarışan, ülkeler değil, şirketlerdir. Her şeyin devletten beklenmesi ve eldeki imkanların da plansız, projesiz veya gereksiz harcanması ve her ülkede var olan \"öncelik \" düşüncesinin dikkate alınmaması, bilim adamının sıkıntılarını bir kat daha arttırmaktadır. Gelişmiş ülkelerde, devletten ziyade, büyük şirket veya kuruluşlar, bu alanda çok büyük rakamlara varan harcamalar yapmaktadırlar. Mesela İsviçre’de, belli periyodlarla bilimsel ve teknolojik projeler, milyonlarca frankı bulan harcamalar pahasına, HEUREKA da sergilenmekte ve özellikle üniversite ve hatta lise öğrencilerine teşhir edilerek. bilimsel çalışmaları teşvik edilmektedir. Zira onlar, bu bilim fuarlarını gezen binlerce öğrenciden tek bir yaratıcı araştırmacının çıkması ile bile, bilim ve teknoloji ihracatı yapabileceklerinin ve harcadıklarının yanında ne kadar kârlı olacaklarının bilincindedirler. Yine onlar, bu şekilde Newton ve Archimed’lerini yetiştirerek, maddi sermayeden çok daha etkin olan, ENTELEKTÜEL SERMAYElerini arttıracakları inancındadırlar.
Ülkemizde, bilim ve teknoloji sahasındaki ikinci önemli problem, fizik ve matematik gibi, temel fen bilimlerinde çekilen eleman sıkıntısıdır. Bunun sebebi tamamen ekonomiktir. Gerek sağlık bilimlerinde ve gerekse fen bilimlerinde, temel bilimler çok önemlidir. Bilim ve teknolojinin gelişmesi için temel bilimler şarttır. Bununla beraber, devletin desteğinin yanında. özel sektördeki, kâr amacına yönelik, ilmi ve teknolojik araştırma faaliyetlerinin geliştirilmesi hayati önem taşımaktadır.
Bütün bunların yanında, ortak bir sorun, bilim adamlarının yeterli ekonomik düzeyde olmamalarıdır. Üniversitelerimizde, bu bilim adamlarının serbest piyasadaki değerlerinin mutlaka ödenmesi gerekir. Bu nedenle, üniversitelerimiz içerisinde, gelir arttırıcı önlemler alınarak, bilim adamlarımızın serbest piyasadaki değerleri ne ise, onu üniversite içerisinde bulması sağlanmalıdır. Herkese eşit ücret, kanaatime göre adaletsizliktir.
Ayrıca, üniversitelerimizin yeniden yapılanmalarının gerekliliğine inanmaktayım. Zira, yaygın eğitim-öğretim ile elit eğitim-öğretim ve araştırmayı aynı çatı altında yapmak oldukça güçtür. Bu nedenle, üniversitelerimizin, kitlesel eğitim-öğretim yapan kurumlar ve elit eğitim-öğretim yapan araştırma kurumları diye ikiye ayrılması gerekir. Her iki tip üniversite içinde de, uluslararası seviyeye erişmiş bilim adamları, gerek karar mekanizmalarındaki etkinlikleri, ekonomik durumları, ve gerekse konumları itibarı ile, ayrıcalıklı bir duruma getirilmelidirler.
Çok büyük bir fabrika olarak gördüğüm çağdaş üniversite, sahip olduğu her türlü teknik, bilgi ve bilim gücünü, akademik hürriyet düşüncesi ile, yenilikçi bir zihniyetle değerlendirerek, ilave kaynak yaratabilen, elindeki imkanları rasyonel bir biçimde kullanarak, bilim ve insanlık adına yararlı katkılarda bulunmak mecburiyetindedir. Her alanda olduğu gibi, üniversitelerde de rekabet, teşvik edilmesi gereken diğer önemli bir konudur.